Bu adam, yıllarca SSK Genel Müdürlüğü yapmış! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday oldu.
Kazanma ihtimali yoktu ama, partisinin oylarını artırdığına bakarsanız, hayli ilgiye lâyık görüldüğü de ortada.
“Ben bilirim” pozları ile ortalıkta dolaşması, “Dürüstüm” iddiası ile caka satması da cabası..
Ama, heyhat ki heyhat.. Yıllarca katrilyonların dolup boşandığı SSK’da genel müdürlük yapan bu zatın tecrübesi (daha doğrusu tecrübesizliği), küçücük bir olayda hemen günyüzüne çıkıverdi.
Adamlar iktidara talip oluyorlar.
Bu tecrübesizlikle, ülkeyi nasıl yönetecekler ise..
Bahsettiğim kişi, CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu..
Beyefendinin eline, asker ağaları bir kağıt tutuşturmuş..
O da çıkmış halkın huzuruna, “Mahkemeler boş kağıda arama kararı yazıyor.Sonra kararın içine istenilen kişinin adı yazılıyor” diyor.
Birebir böyle demiyor ama, böyle demeye getiriyor.
Erzurum Başsavcısı önceki gün açıklamıştı.
Beyefendi dün tekrar basın toplantısı düzenleyip, ısrar ediyor “mahkeme yazışmaları konusunda cehaletin en üst noktasında olduğunu” gösterdiği açıklamasına..
Evet, dünkü açıklamasında da Kemal Bey şöyle diyor: “Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin arama konusunda iki ayrı kararı var. Birinde arama yapılacak kişi, adres ve diğer bilgileri bulunmuyor, diğerinde ise söz konusu bilgiler yer alıyor. Konuya ilişkin açıklama yaptığım çarşamba günü ikinci karar da elimizde idi. Yargıya duyduğum saygı gereği o kararı açıklamamıştım.”
Erzurum Başsavcısı, dün tekrar prosedürü izah ediyor.. Ama eminim, Kemal Bey yine anlamadı, yine anlamayacak. O anlamasa da, biz konuyu vuzuha kavuşturalım ki; yarın öbür gün TV ekranlarından aynı hikâyeleri Kemal Bey anlattığında, olayın doğrusunu bilerek, sizler de kıs kıs gülebilesiniz..
Nedir olayın doğrusu?
Mahkeme kararları, taraf sayısına göre, en az iki nüsha düzenlenir.
Ceza Mahkemesi kararları, özellikle “arama, dinleme, tutuklama” gibi kararları çok daha fazla sayıda düzenlenebilir.
Bunun sebebi, kararın gideceği her makamın, her kişinin, kararın orijinalini görebilmesi içindir.
Kararın orijinali ne demek? Metin olarak kararın tamamının olduğu ve altında mühür ile imzanın asıl olduğu nüsha demek..
Hani “ıslak imza” denilip duruluyor ya.. İmza kısmı işte, o cinsten olacak. Mühür de yine asıl olacak. Devlet işleyişinde, fotokopi falan kabul edilmez..
Bunun içindir ki; Kemal Bey’in elinde tutup sallandırdığı iki ayrı karar örneğinde, imza ve mühürler, farklı yerlerde olabilir.
Ama kararların içeriği, birebir aynı olmak zorundadır. Zaten Kemal Bey’in de, bu yöne karşı bir itirazı yok!
İtiraz, kararın muhataplar kısmındaki isim ve adreslerin silinik olmasına..
Onu da başsavcı izah ediyor zaten.
“Orijinalinde var. Savcılık, kararın gönderildiği birime, ilk anda sanıkların ismini gizleyerek yollamış. Ama kararın orijinalinde, isimler var” diyor.
Kemal Bey niye mi itiraz ediyor?
Nasıl ki Ergenekon çetesi için, Silivri’ye gidip geliyorlar. Nasıl ki Erzincan’a gidip, MİT’çilerle cezaevinde görüşüyorlar.. Bir zahmet kararın verildiği adliyeye gidecekler, mahkemenin karar kataloğunda, o kararın aynı sanıklar için yazılıp yazılmadığını kontrol edecekler?.
Hatta, aynı sayı ile, ikinci bir karar daha var mı, farklı sanıklara da aynı sayı ile arama kararı verilmiş mi, kontrol edecekler...
Böylece, “boş karar veriliyor, sonra içi dolduruluyor” iddialarını ispatlayabilirler.
Kaldı ki; mahkeme kararları, öyle bakkal dükkanı gibi girdisi çıktısı belirsiz değildir.
Bir esas defterine, arama kararı ise değişik iş defterine kayıt yapılır. Gider bakarsın, o defterde ne yazıyor, görürsün...
Daha da mı olmadı, şimdi UYAP’a geçildi. Her şey bilgisayarda.
Gidersin mahkemeye, “Şu sayılı kararın bilgisayar kayıtlarını çıkart bakalım. Ne zaman bilgisayara kaydedilmiş bu arama kararı” dersin. Hem kayıt tarihine, hem de kayıt tarihinde kararın kimler için verildiğine bakarsın. Farklı bir bilgiye ulaşırsan, ondan sonra çıkar basın toplantısı düzenlersin.
Ama ne dedik? Bunlar SSK Genel Müdürlüğü yapmış ama, devlet işleyişinden bîhaberler.. Bîhaber oldukları için de, asker ağaları ellerine bir kağıt tutuşturunca, “Bulduk bulduk” diye hemen sokağa çıkıyorlar! Aynen; hamamdan çıkan Arşimet gibi..
Arşimet yine bir şey bulmuş.. Ya bunlar ne buldular?
VAKİT