İktidara Sövenler ile İktidarı Övenlerin Ortak Sorunu

Kemal Öztürk, gelişmeleri analizde adil olmanın önemine dikkat çektiği yazısında gerek iktidara söven ve gerekse de onu ölçüsüzce övüp yüceltmeye odaklanmış yaklaşımların ikisinin de sonuç olarak aynı kapıya çıktığının altını çizmiş.

Kemal Öztürk’ün Yeni Şafak’taki köşesinde yayınlanan yazısı (21 Eylül 2018) şöyle:

Tespitte, Eleştiride Denge ve Adalet

Bir arkadaşım whatsapp grubunda yazılanlardan şikayet etti önceki akşam. İnsanların ruh halinin tuhaflaştığını ve uçlara doğru kaydığını anlattı. Sürekli eleştiren, karamsar yorumlar yapan arkadaşlarından dolayı bunalmış.

Ona şöyle dedim: Eğer bir insan iktidarı hep eleştiriyorsa, hiç doğru yaptığından bahsetmiyorsa ve sürekli kötülüyorsa bil ki orada bir sorun var demektir. O insanların analizlerinde, yazdıklarında denge ve adalet kalmamıştır. Dolayısıyla yazılanlara inanma.

Aynı şey tersi için de geçerli tabii ki. Ülkede hiç sorun yokmuş gibi, iktidarın eleştirecek hiç icraatı yokmuş gibi yazanların da denge ve adaleti kaybolmuş demektir. Orada da bir sorun var.

HAYATA SİYAH BEYAZ BAKMAK

Sadece medyada, sosyal medyada değil, her gün karşılaştığım insanlarda bu tavrı görüyorum.

Sanırım siyah ve beyaz günlere döndük. Bir şeyi tanımlamak için elimizde başka renk kalmadı sanki. Siyah ve beyazdan başka tanım kullanmıyor kimse.

Üçüncü havalimanı inşaatında yaşanan olaylarda bir grup ‘beyaz’ derken, diğer grup ‘siyah’ diyerek girişiyor bir birbirine. Bana da mesaj gönderen bir ekip, panik halde HDP ve CHP’nin yeni bir Gezi olayı planladıklarını söyleyerek harekete geçmemizi istemişti.

İşçilerin yaşadığı sıkıntılardan, sorunlardan ve işçi ölümlerinden siyasi çıkar elde etmeye çalışanlar bir tarafta, sanki orada hiç sorun yokmuş, sanki işçi ölümleri olmuyor gibi davrananlar da bir tarafta.

Bizi de zorluyorlar, ‘ya siyah de, ya beyaz’.

‘İyi de burada gri bir durum var’ dediğinizde, bertaraf olmuş, kimseye yaranmamış oluyorsunuz.

İnşaatın ana üstlenici firmaları ve hükümet, sorunların olduğunu, çözüm için harekete geçtiklerini, ancak durumun abartıldığı kadar büyük olmadığını açıkladığında aslında her iki taraf da açığa düşünüş oluyor. Ne siyah ne beyaz, gri bir durum var ortada demektir bu.

EKONOMİDE YAŞANAN SORUNLARI DOĞRU TESPİT ETMEK

Ekonomideki sorunları tartışırken de aynı şeyi yaşıyoruz. Çarşıya, pazara, bakkala, manava gidin, iki katına fırlamış fiyatlar, ateş pahasına dönmüş ürünlerle karşılaşırsınız. Domates satan da, yumurta satan da, musluk tamircisi de zam yapmış her şeye. Mazeretleri hazır. “Ekonomik kriz var, dolar fırladı, böyle oldu.”

Satışları durduranlar, mal stoklayanlar, dolardan etkilenmemesine rağmen zam yapanlar vatandaşın canına ot tıkamak üzere. Ortada bir sorun var, bir problem var.

Sorun, doların reel olmayan gerekçelerle fırlaması. Sebebi ekonomik değil, siyasi ya da manipülatif olabilir. Sonuçta sokaktaki vatandaşı doğrudan etkiliyor.

Buna rağmen siyah ve beyaz diyenler yine kavgaya tutuştu.

Doların spekülatif arttığını, dünyadaki dalgalanmayı görmezden gelen, ekonominin çarklarının döndüğünü yok sayan insanlar, tüm suçu, günahı hükümete yükleyip işin içinde çıkmaya çalışıyor.

Buna mukabil, sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi, her şeye zam yapılmamış gibi, vatandaş sıkıntı çekmiyormuş gibi konuşan bir ekip de tüm suçu ve günahı ABD’ye yükleyerek işin içinden çıkıyor.

Ortada ekonomik kriz yoksa da, tüm ekonomiyi ve hayatımızı etkileyen bir sorun var değil mi? İşte bunu tespit etmek, anlamak ve tanımı doğru yapmak gerek. Hükümet her alanda sürekli düzenlemeler yaparak, ekonomide yaşanan sorunları çözmeye çalışıyorsa, ortada bir problem var demektir.

DENGEYİ VE ADALETİ KAYBEDERSEK BİR YERE ÇARPARIZ

Neden eleştirilerde ve tespitlerde dengeyi ve adaleti kaçırdık düşünmek lazım. Hakkaniyetli bir insanın söyleyeceği sözlerin daha inandırıcı ve daha etkili olduğunu unuttuk neredeyse. Zira ekranlardaki tartışmalarda, gazetelerdeki yazılarda siyah ve beyazdan başka renk kalmadı.

Hükümetin yanlışını söylemek, Erdoğan karşıtı olmak demek değildir. Hükümetin doğrularını anlatmak da iktidara biat etmek değildir.

Ancak ekranlarda, gazetelerde ve sosyal medyada kamuoyunu etkileyenler bu zihniyette olunca, toplum da böyle şekilleniyor. Limon satan pazarcı, domates satan yan tezgahtaki adamı, ‘ekonomik kriz var’ dediği için kolayca ‘vatan haini’ ilen edebiliyor. Ya da tam tersi oluyor.

İçine girdiğimiz girdap savuruyor hepimizi. Buna direnmezsek, hakkaniyeti, adaleti ve dengeyi korumazsak bir yere çarpacağız sonunda. Benim gördüğüm budur.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!