Ali Osman Aydın / Yeni Akit
“Gazi’nin Kutlu Yolu”
“Gazinin açtığı bu kutlu yolda yürüyeceğiz”
Böyle söyleniyordu geçen gün Beştepe’de lansmanı yapılan 100. Yıl marşında.
Estetikten yoksun, hamasetle dolu, ilkokul çocukları için yazılmış şiirlerden farksız 100. yıl marşının sözleri.
İstiklal Marşı’ndan sonra bunun da prozodisi, söz-ritim ahengi bozuk. Yani birilerinin mırıldanarak da olsa söyleme olasılığı pek yok gibi.
Oysa marş dediğiniz şey büyük bir coşkuyu, aynı büyüklükte bir sanatsal ritim duygusuyla harmanlayıp dillere pelesenk edebiliyorsa başarılıdır. Yani bir marş önce kolayca söylenebilmeyi başarmalıdır.
Fakat bu marş denen ve daha çok kendi kendimize propaganda anlamı taşıyan müzik türünde eserler üretme zorlamasından vaz mı geçsek acaba? 100 öncesinin sosyolojisi bugün yok. Türkiye değişti. Militarizm, faşizm çağında bu ideolojik atarlanmalar tutuyordu, ama bugün mezarından kalkıp Ennio Morricone bestelese marş türünü canlandırması zor.
****
Şu “Gazi’nin kutlu yolu” meselesi de ilginç.
Bu yol nasıl bir yol acaba?
Tam olarak ne kastediliyor emin değilim.
Hangi Gazi’nin arkasında yürüyeceklerini söylüyorlar?
Zira bir tek Gazi’den söz etmek tarihen mümkün değil. Tamam bir tane Gazi var ama Gazi’nin dönemler içinde durumlara göre değişen, farklılaşan, hatta birbirini tekzip eden portreleri var. Hangisi kastediliyor?
Gazi kimliği pragmatist bir kimliktir. Kemalizm’de böyledir. Mufassal ve eni konu ortaya konmuş belli bir doktrine dayanmaz. Şükrü Kaya’nın ifadesiyle “realiteye müstenid bir yürüyüşün ve tatbikin adıdır.” Rasyonel olmayan uygulamalara bakılırsa, “realite” denilen şeyle ilgili de bir kesinlik söz konusu değildir.
“Kemalistler için hayat doktrinden üstündür.” İsmet İnönü böyle söylüyor. Yani Kemalizm’in belli bir karakteri yoktur, “şartlar” ne olmasını icap ettiriyorsa Kemalizm odur diyor.
Bu bakışa göre Kemalizm’in bugün mutlak bir doktrin, kat’i bir “kutlu yol” olarak sunulması da Kemalizm’e uygun değil.
Niyazi Berkes, bu bir kararda kalmayıp, bakışa ve duruma göre değişen olgu ile ilgili şöyle söylüyor: “Serbest Fırka onu (Kemalizmi) liberalizm olarak tanıtmaya çalıştı.
Çöküşüne yakın yıllarda Halk Partisi içinde onu faşizme benzetenler oldu.
Bugün de onu sosyalizme benzetenler oluyor.
Gerçek şudur ki, Kemalizm bir ideoloji değil tarihsel bir olay ve o olaylar üzerinde bir görüştür.”
Berkes’in şehadeti de teyid ediyor ki Kemalizm birbirinden zıt hüviyetlere bürünebilen bir olgu! Haydar Baş’ın Kemalistliği buradan geliyor.
Kaldı ki Kemalizm derli toplu bir doktrin olsa ne değişir ki?
Kemalizm’in iddiaları ile pratikte olanlar arasındaki makası bilenler için bunun cevabı “hiçbir şey” dir.
Çünkü kuruluş döneminde söylemler başka icraatlar bambaşka olmuştur.
Kemalist oligarşi Halkçı olduğunu iddia etmiş ama Kemalist tarihçi Sabahattin Selek’e göre dönemin halkçılığı “bir özenti, bir fantezi halinde kalmıştır.”
Kemalist oligarşi devletçi olduğunu da iddia etmiş ama yine Sabahattin Selek’e göre “kendi felsefesine ihanet etmek suretiyle”, “devletçilikten tek kelime bahsetmeden “milli kapitalist ekonomiyi” benimsemiştir.
Milli burjuva yetiştirilme gayretine düşülmüş ama bazı kimselerin zengin edildiği liberal bir sistem oluşturulmuştur.
Köylünün memleket nüfusunun %87’ini teşkil ettiği bir dönemde Şevket Süreyya Aydemir (1923 ile 1938 arasında) aşar vergisinin kaldırılması dışında ziraat siyaseti alanında hiçbir şey yapılmadığını söyler. Bunun nedeninin de “ana prensipleri belli, hangi istikametlerde yürünerek tamamlanacağı açıklanmış düzenli bir tarım siyaseti olmaması” olduğunu söyler.
Yani Gazi’nin kutlu yolunu takip edeceğinizi söylüyorsanız, söylevlerindeki yolunu mu, yoksa pratikteki yolunu mu takip edeceğiniz konusundaki bir başka çetrefilli soru daha bekliyor.
****
Türkiye’de onlarca farklı Atatürkçülük olmasının altında bu istismar edilebilir belirsizliklerin olduğunu söyleyebiliriz.
Materyalist Atatürk’ten Seyyid Atatürk’e, Din düşmanı Atatürk’ten Ehlibeyt mensubu Atatürk’e yığınla karmaşık akım var. Hepsi kendini ona nispet ediyor, meşruiyetini ona dayandırıyor.
Marşta bahsedilen Gazi’nin kutlu yolu bu geniş skaladaki hangi renge tekabül ediyor acaba?
Ya da iktidar Gazinin kutlu yolunda yürümekle ne kastediyor?
****
Tarihi olarak Gazi imgesinin dinden geriye kalan boşlukta şekillenerek mistik bir hüviyete büründüğü söylenebilir. Ayrıca yurdun her tarafına yapılan heykeller ve tarih kitaplarının “kurtarıcı” mitini pekiştirmek için yazılması Gazi kültünü tahkim eden uygulamalar olmuştur.
Tek Parti iktidarı, yani Gazi’nin yolu, hukukun kaldırıldığı, derneği ve partisiyle muhalefetin kapısına kilidin vurulduğu, inancın devlet eliyle düzenlenmeye çalışıldığı, tam anlamıyla kültürel bir sömürgeye dönüşüldüğü, Türk musikinin bile yasaklandığı radikal uygulamalarla dolu, insan hak ve özgürlükleri açısından karanlık bir dönemdir.
Bu anlamda iktidarın yolunun Gazi’nin yolu ile kesişmemesi gerekir. İktidar buna mecbur değildir. Türkiye, ihtiyaçlarına, doğasına, varoluşuna uygun yeni, cesur ve özgün sözünü söyleyebilecek kudrettedir. Değişimin motoru kişiler değil toplumdur. Kemalizm’in bu topluma söyleyebileceği, verebileceği bir şey kalmamıştır. Kemalizm’de toplumsal mutabakat aramak, Gazi’nin yolunu yegane yol addetmek beyhudedir.
Suni, gerçekdışı, hayatın olağan akışına aykırı bir resmi ideolojiye yaslanarak Türkiye önündeki zorlu yolu yürüyemez.