Biri Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili, diğeri Kara Kuvvetleri Komutanı. Üç kez baş başa oturup görüşmüşler.
Görüşme, yargıçın ‘bizzat’ ziyaretiyle gerçekleşiyor.
Görüşme günü, güvenlik kameraları karartılıyor, komutanlık katı boşaltılıyor.
Neden?
Taraflar bu sorunun cevabını vermiyor.
İşi ‘adalet dağıtmak’ olan bir yargıç, işi ‘savaşmak ve düşmanı yok etmek’ olan bir askeri niçin ziyaret eder ve bu ikili baş başa ne görüşürler?
İşi adalet dağıtmak olan kişi, önce bu ziyaretleri yalanlıyor.
Sonra ‘gittim’ diyor.
Üste çıkmak cehdiyle de, ‘Ne var ki bunda? Giderim... Üstelik bir defa değil, tam üç defa gittim. Bundan sonra da giderim, ne olmuş yani. O benim dostum’ diye ekliyor.
Peki, gittin de ne konuştun?
İlkinde, Irak’la ilgili bilgiler vermiş. Bir dönem Irak’ta görev yaptığı için, bölgeyi çok iyi biliyormuş. Konuşmuşlar. Savaş anılarını tazelemişler.
İkinci görüşmeyi hatırlamıyor.
Üçüncüsünde ise, Kuzey Irak Harekatı’nı tebrik etmiş.
Ben olsam bir takdim-tehir yapar, ilk görüşmeyi ‘hatırlamamaya’ çalışırdım. Hafıza, bazen ‘kronoloji’ gözetebilir. İlginçtir, yargıç, çok iyi hatırladığı birinci ve üçüncü görüşmenin tam da ortasındaki görüşmeyi hatırlamıyor.
İlginç değil mi?
Üçüncü ziyaretin ‘tebrik’ amacıyla yapıldığını bereket unutmamış.
Bir yargıç, bir askeri niçin tebrik eder?
Kurumsal bir zorunluluksa bu, yargıcın bağlı olduğu bir ‘başkanlık’ makamı var. Kaldı ki, kurumsal tebriğin sunulduğu makam kara Kuvvetleri Komutanlığı mı olmalı?
Bu komutanlığın bağlı olduğu bir karargah, bu karargahın bağlı olduğu bir Başbakanlık yok mu?
Hayır, bu ‘bir dostun bir dostu tebriği’ olarak değerlendirilmeliymiş.
Pekala öyle değerlendirelim.
Bir tebrik ziyareti 1 saat 15 dakika mı sürmeli?
Demek ki yargıç, bu süre zarfında dostunu döne döne tebrik etti durdu.
Ben olsam, telefon açardım.
Hem daha kolay, daha zahmetsiz... Böylece spekülasyonların da önünü kesmiş olurdum.
Hayır, dostuma tebrik ziyaretine giderken elbette güvenlik kameralarının karartılmasını istemezdim. Komutanlık katının boşaltılması da gerekmezdi.
Bunlar niçin böyle yaptı, bilmiyorum...
Belki de ziyaretin ‘gizli’ ve ‘spekülasyona açık’ olanı makbuldür.
Olur a...
İlk görüşmenin muhteviyatı da çok ilginç:
Savaş anıları tazelemek...
Bu yargıçta bir alışkanlık oluştu...
Nerede bir ‘iktidar partisi muhalifi’ görse, oturup savaş anıları tazeliyor.
Partisinden ihraç edilen bir milletvekiliyle de oturup savaş anılarını tazelemişti.
İşin ilginç tarafı şu:
Bazı gazetelerin ‘Savaş anılarını tazeleme yemeği’ olarak değerlendirdiği bu yemekte, yargıca (yargıcın spekülatif görüşmelerine) sahip çıkan medya grubunun üç mümtaz elemanıda hazır bulunuyordu.
Daha da ilginci şu:
Bu yargıç, bir süre sonra, ‘savaş dostu milletvekili’ni ihraç etmiş parti hakkında karar verecek. Dostunu güvenlik kameraları karartılmış binada kabul eden asker de Genelkurmay Başkanlığı’na getirilecek.
Normal bir ülkede yaşıyor olsaydık, ‘İkisi de istifa etmeli’ derdik.
Bunu diyemiyoruz.
Kaldı ki, normal ülkelerde böyle alengirli işler olmuyor... Görevi doğruları yazmak olan gazeteciler de asker sözcülüğüne soyunmuyor.
Star Gazetesi