Medyada çıkan benimle ilgili her yazı üzerine bir yazı yazacak olsam başka konuları yazamam. Ama bazı yazılar var ki, onlara cevap vermek zorunlu oluyor. Son zamanlarda böyle iki yazı gözüme ilişti: Sayın N. Akman ve Sayın A.H. Coşkun'un yazıları. Bunlara bir iki yazıda kısa da olsa cevap vereceğim. Maksadım savunma, tartışma, kavga, gürültü değil, yalnızca meramımı anlatmaktır. Ne dediğim, maksadıma uygun olarak anlaşıldıktan sonra onu herkesin kabul etmesini bekleyemem, elbette farklı görüşler olacaktır; ancak din konusunda yazan ve tartışanların doğru ve yeterli bilgiye sahip olmaları da ayrı bir gerekliliktir.
Sayın Nuriye Akman'ın soruları çok; ayrıca bu sorular, görünüşte soru olsa da aslında her biri bir hüküm, bir görüş, bir kanaati ifade ediyor. Onun yazdıklarını tırnak içinde verecek, hemen altına da açıklamamı yazacağım:
'…Karaman hoca, 'Dinde çoğulculuk değil, hürriyet' başlıklı son yazısında İslam'ın tek hak din olması sebebiyle, Müslüman bir ülkede her inanca ve hayat tarzına eşit mesafede durulamayacağını, hoşgörülü olunamayacağını, dinin yasakladığı hususların sistemin elverdiği ölçüde engelleneceğini ve bu yapılamadığı takdirde istemeyerek tahammül edileceğini söylüyor.'
Evet, tam da böyle söylüyorum. Birçok yazımda bir yandan 'bir İslam devletinde hüküm ve çözüm' ile 'mesela laik demokrasilerde hüküm ve çözümü' ayrı ayrı yazıyorum. Bu ikisini birbirine karıştırmamak gerekiyor. Bir mümin fıkıh hocası olarak benim vazifem, bir yandan sahih ve kamil İslam'ı anlatmak, diğer yandan müsait olmayan durum ve şartlarda müminlerin nasıl davranacakları konusunda yol göstermektir.
'Dinin 'hak' olması, ona inandığını söyleyen kişilere din adına karar verme hakkı doğurur mu?'
Elbette doğurur; asırlar boyu dini anlatanlar, mahkemelerde karar verenler bunu yapmadılar mı?
'İnananların sayısının, inanmayanlardan çok olması bir ülkeyi İslam toplumu yapsa bile İslam devleti yapar mı?'
Hayır, İslam devleti yapmaz, İslam devleti 'düzeni İslamî, temel referansı İslam' olan devlettir.
'Tarih boyunca hangi 'İslam devletinde' din Kur'an'ın istediği saflıkta uygulanabilmiştir?'
Müminin amacı ve niyeti dini, kamil manada yaşamak ve yaşatmaktır; bu konuda eksiklerin bulunması, tam ve iyi olanın yolunda olmaya mani değildir.
'Hz. Adem'den bu yana dünyanın geçirdiği bütün evrelerde çoğulcu olmayan bir düzen kurulabilmiş midir?'
İslâmî düzen, itikadda, ahlakta, dinde çoğulcu olmayan, 'hakkın, iyinin, güzelin İslam'da olduğunu kabul eden' düzendir. Hakkın, iyinin, güzelin ölçütü İslam'dır.
'Çoğulculuğun nedeni, insanların farklı idrak kaplarına sahip ve apayrı esmalar grubunun tecellisine mazhar olması değil midir?'
Kullarının farklı idrak kaplarını ve esmasının farklı tecellilerini bilen Allah, günahkârları ve kafirleri cehenneme, Salih kullarını cennete koyuyor; bunu unutmamak gerekir.
'İslam devleti adına karar alan ve uygulayanların aslında kendi şahsi bilgi ve yorumlarına dayandıklarını, bunların da kişilik yapıları ve çıkarlarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu hesaba katmamız gerekmez mi? Devlet başkanı miraç sahibi bir ermiş değilse, (ki hüsnüzanla erişilen bu bilgi kamuya açık değildir) yönetim tarzındaki dinsel isabet oranı daima şüpheli olmayacak mıdır?
Devletin resmî dini olduğunda, dinin siyasi manivela ve manipülasyon aracı olmasından kaçınılabilir mi?'
Kararların bir kısmı, ictihad gerektirmeyen açık ve kesin naslara dayanır. İctihada (yoruma, farklı anlamalara) açık olan kısım için ise böyle bir genelleme yapmanın, herkesi itham etmenin, şaibe altına sokmanın makul ve meşru bir dayanağı yoktur.
'Kendilerini biz sıradan vatandaşların vasisi olarak gören ve bizi dinen yola getirmeye çalışan yöneticilerimize 'sen sadece reşit olmayan çocuklarının vasisi olabilirsin, bize karşı iyiliği emretme, kötülükten men etme görevin yoktur' dersek dinden çıkmış mı oluruz yoksa aksine Kur'an'ın ipine sarılmış mı?'
Kur'an'ın ipine sarılmak isteyen her müminin diğerine karşı 'iyiliği emretme, kötülükten men etme görevi' vardır. Bunu bilmeyen ve yapmayan dinden çıkmaz ama günahkâr olur.
(Bir yazıya sığmadı, gelecek yazıda devam edelim).
YENİ ŞAFAK