Şemsi Karakoç’un elinde iki tutam saç var. 75 yıl önce annesinin sımsıkı bağladığı aynı bez parçasına sarılı hâlâ. Düğümleri açarken zorlanıyor, gözyalarını da tutamıyor. Saç tutamları iki ablasına ait. Şemsi ve Sakine’ye...
Şemsi Karakoç, 1938’de kaybolan ablasıyla aynı adı taşıyor. Zaten aşiretinde doğan pek çok kıza ya Şemsi adı verilmiş ya da Sakine.
Annesi kızlarının ilk kâkülllerini 1936’da kesmiş. Âdetmiş. 1938’den sonra kızlarından geriye tek hatıra, bu iki tutam saç kalmış. Şemsi Karakoç, “Birden askerler basınca annemle yengem kaçmış. Babaannemle dedem dağılmış. Çocuklar dağılmış. Aşiretin yüzde 20’sinin adı Şemsi ve Sakine... Annem yıllarca ağladı. ‘Acaba açlar mı? Ne yapıyorlar?’ diyordu. Annemin yaşadığı acıları Allah kimseye yaşatmasın... Ablalarım kaybolunca tek hazinemiz bu kaldı. Annem boynunda gezdirmiş. Hiç çıkarmamış. Ölmeden önce bana verdi. Eğer öldülerse tek isteğimiz mezarına bir toprak dökmek” diyor.
70 küsur yıldır sahibini arayan iki tutam saç, 1984’ten beri Şemsi Karakoç’a emanet.
Dersim katliamı sonrasında, katledilen ailelerini çocuklarının akıbetinin ne olduğu uzun yıllar belirsiz kaldı. İki araştırmacı Kazım Gündoğan ve yönetmen Nezahat Gündoğan, Dersim’in kayıp kızlarının izini sürdü. 5 yıllık çalışmaları boyunca 72 kayıp hikâyesine ulaştı. Bu hikâyelerin bazılarını da belgesel yaparak ölümsüzleştirdi: ‘İki Tutam Saç, Dersim’in Kayıp Kızları...’
Politik evlatlıklar
Katliamda öldürülen ailelerin çocuklarının büyük bölümü, asker ailelerine evlatlık olarak verildi. Özellikle kızlar evlatlık olarak verilirken erkek çocuklarsa yurtlara yerleştirildi. Bir kısım çocuksa bindirildikleri karatrenden birer ikişer indirilerek eşrafa bırakıldı. Kimi kız çocuğu hizmetçi olarak kullanıldı, kimi tacize uğradı. Saçları sıfıra vuruldu. ‘Cumhuriyet’e uygun, kısa elbiseler, kısa çoraplar, lengerli şapka giydirildi.
Kaç çocuğun bu şekilde evlatlık verildiği hâlâ belirsiz. Kazım Gündoğan, 72 kızın izine Nezahat Gündoğan’la birlikte ulaşmış. ‘Politik evlatlık’ diye nitelendirdiği çocukların hikâyesini de ‘Arananlar’, ‘Arayanlar’, ‘Birbirini bulanlar’ diye ayırıyor. Şemsi ve Sakine’nin ailesi de hâlâ, o iki tutam saçla kızlarını arayanlardan.
KAYIP KIZLARIN BELGESİ DE VAR
Kaymakamlık: Kızlar Yarbay Münip Yılmaz Türk’ün nezaretinde
Kayıp kızlar Şemsi ve Sakine’nin kardeşi Erdal Karakoç, “Dersim’de yalnız benim ablalarım değil, yüzlerce çocuk evlatlık olarak götürüldü” diyor: “Babam bu kızları çok aramış. Fevzi Çakmak’a başvurmuş. Babam İstanbul’a gitti. İki kız çocuğu getirmişler, kafaları sıfıra vurulmuş. Babam ‘Bunlar benim kızlarım değil’ demiş.”
Şemsi ve Sakine’nin kaybolmasının ardından katliamdan geriye kalan aile üyeleri Manisa Salihli’ye sürgüne gönderilmiş. Baba İsmail Karakoç’a Salihli Kaymakamlığı’nca 1941’de kızlarını almak üzere İstanbul’a gidip gelmesi için 15 günlük yol izin belgesi bile verilmiş. Belgede İsmail Karakoç’un kızlarının Yarbay Münip Yılmaz Türk’ün nezaretinde olduğu belirtiliyor. Salihli Kaymakamlığı’nın Genelkurmay’dan öğrendiği bu bilgi, aslında Dersim’in kayıp kızlarının kayıt altında olduğunun da bir göstergesi.
FISILTIYI HAYKIRIŞA ÇEVİREN BELGESEL:
Dersim’de her 5 kişiden 3’ünün bir kayıp hikâyesi vardı
Dersim’in Kayıp Kızları’nı ortaya çıkaran Kazım Gündoğan ve Nezahat Gündoğan, Dersimli iki araştırmacı. Bölgedeki insanların bildiği tarih ile resmi tarih arasındaki farkı ortaya koymak için Dersim’i araştırdıklarını söylüyorlar. Dersim’i Cumhuriyet tarihinin ‘karakutusu’ diye tanımlayan Gündoğan, belgeselin karakutuyu açtığını ifade ediyor.
Dersim’in 70 yıldır sadece Dersimliler arasında fısıltı halinde konuşulduğunu, şimdi yeniden konuşulmasının yolunun açıldığını belirten Gündoğan, “Dersim’le hesaplaşmak, Cumhuriyet tarihi ile hesaplaşmaktır” diyor.
Peki çocuklara ne oldu?
Kazım Gündoğan, 2005’te çalışmaya başlamış:
“Dersim’in tanıkları ve mağdurlarıyla görüntülü sözlü tarih çalışması yaptık. Dersim meselesinde bir ‘resmi tarih’ tezi var. Bizim ‘isyan’ olarak bildiğimiz bir görüş var. Orada da halkın bir görüşü var. Bize sürekli ‘Oğlum biz isyan etmedik, devlet geldi, bizi kırdı’ derlerdi. Resmi tarih teziyle oradaki halkın görüşü arasındaki çelişkiyi açıklığa kavuşturmak için bir araştırma başlatmaya karar verdik. Bir soru bulduk: ‘Dersim sürecinde kadınlara ve çocuklara ne yapıldı?’ Bunu belgelerden, tanıklardan, mağdurlardan inceledik. Her 5 görüşmeden 3’ünün bir kayıp öyküsü bildiğini gördük. Tabii somut delil yoktu.”
Somut delillere hikâyelerin peşine düşerek ulaşmışlar:
“2006’dan itibaren Dersim meselesinde çocuklara uygulanan politikaları inceleyerek ‘Dersim’in Kayıp Kızları’ çıktı ortaya. 30 ilde araştırmalar yaptık. Bu araştırmalar sonucunda 2009’da film gösterilebilir hale getirildiğinde yaklaşık 72 kişinin öyküsünü toplamıştık. Bu filmle Dersim artık konuşulmaya başlanmıştı.”