İki paragrafa, 160 milyar tazminat!

Ali İhsan Karahasanoğlu

28 Şubat sürecinin en önemli mimarlarından Güven Erkaya öleli 9 sene oluyor. Ama; sağolsun eşi ve çocukları, kendisini sürekli hatırlamamız için, iki ayda bir ya mahkeme celbi göndererek, ya da icra tezkeresi yollayarak yazarımız Abdurrahman Dilipak’a hatırlatmada bulunuyorlar.

Dilipak’a hatırlatma yapılınca da, biz de hatırlamış oluyoruz böylece!

Neyi?

Türkiye’de bir Başbakan’ın verdiği yemekte, “Burada rakı yok mu? Sizin sunacağınız içeceklerde rakı yoksa, garson gidip dışarıdan alsın, getirsin.Ben rakı içmek istiyorum” diyebilen Deniz Kuvvetleri Komutanı’na, “Hakkımı helâl etmiyorum” demenin cezası, bir gazetecinin 40 yıllık kazancı ile aldığı evinin satılması imiş!..

Evet, Erkaya’nın mirasçılarının Dilipak’a ve bize iki ayda bir hatırlattıkları gerçek bu!

Olay şu: Haziran 2000’de Güven Erkaya vefat ediyor.

28 Şubat sürecinde sergilediği tavırlar sebebi ile, Erkaya’nın öldüğü tarihte kendisi hakkında bazı eleştiriler yayınlanıyor.

Erkaya’nın mirasçıları tazminat davası açıyorlar ama, ne hikmetse, dava dilekçesini davalılara bir türlü ulaştıramıyorlar!

Üç sene boyunca dava dilekçesi tebliğ edilmeden dava yürüyor.

Davaya bakan hakim, dosyada birçok eksiklik görerek, davacı vekillerinin bu eksiklikleri tamamlamalarını istiyor. Ancak bu arada eksiklikler tamamlanmadan, hakim Yargıtay’a seçiliyor.

Yerine gelen hakim ise, hemen daha ikinci duruşmasında, eksiklikler tamamlatılmadan kararı veriyor: “30 milyar tazminata hükmedilmesine...”

O tarihe kadar, 30 milyarlık manevi tazminat kararı ne duyulmuş, ne de görülmüş!

Olsun, hakim bey kendisini herhangi bir kanunla, herhagi bir kuralla bağlı hissetmiyor ki!..

Erkaya’yı çok seviyor olmalı ki; mirasçılarının açtığı davada, onlara bir kıyak geçmiş oluyor.

Sadece tazminatın miktarında mı kıyak?

Hayır..

Üç ayrı haber / makaleden dolayı açılan davada, kimden hangi yazı sebebi ile ne tazminat istendiği bile belli değilken, toptan bir tazminata hükmediyor. Ve Dilipak’ı, diğer yazılardan da sorumlu tutuyor!

Böylesi karar, Ankara’da hakimlik yapanlardan değil, Hakkari’de hakimlik yapandan bile beklenmez!

Ama hakim bey öyle karar veriyor!

Ne yapabilirsiniz ki?

“Karardan sonra, temyizi yok mu bu işin?” diyeceksiniz!

Temyizi memyizi yok bu kararın.

Niye?

Çünkü Dilipak’ın karardan daha haberi olmadan, karar kesinleştirilmiş bile..

Nasıl?

Bir gazetede ilan edilerek..

Türkiye’nin tanıdığı, hatta dünya çapında tanınırlığı olan bir gazeteciye, haydi diyelim davacıların işine geliyor diye tebligat yaptırmadılar, mahkeme de mi demez ki; “Dilipak’ı herkes tanıyor. Şuradan bir telefonla Gazeteciler Cemiyeti’ne soralım. Adresini alıp, tebligatı oraya gönderelim.”

Dememiş!

“Verin bir gazeteye ilan. Kesinleştirin kararı” denilmiş.

Ve karar kesinleştikten bir hafta sonra, nasıl olmuşsa, birdenbire Dilipak’ın evinin adresi bulunuvermiş!

Bulunuvermiş ve hacze gelinivermiş!

Şimdi ise çıkarılan fatura, 160 milyar!

Dilipak’ın; yazı içinde verdiği, topu topu iki paragraf uzunluğundaki küçücük bir notu sebebi ile mahkûm olduğu tazminat, bugün tam 160 milyar!

Ve bu tazminat sebebi ile bugün evi satılıyor!

Bir yazı, hatta bir yazı bile değil, yazının altındaki bir not sebebi ile, bir gazetecinin 40 yıllık kazanımı satışa çıkarılıyor!

Açılım açılım diyorlar ya; şu basın mensuplarının davaları için de bir açılım yapsalar ya!

Bir hakim, tek başına, bir gazetecinin 40 yıllık kazancını nasıl heba edebilir?

Böyle bir karara nasıl imza atabilir?

Denilebilir ki; “Dilipak da, AİHM’e gitsin.”

Gitti zaten... Bugün yarın karar çıkacak.

Ama Erkaya’nın mirasçılarının aceleleri var... Yarın öbürsü gün Ergenekon davasından bir ilinti sebebi ile bir şeyler çıkabilir.. Bir an önce astronomik tazminatı tahsil etmeye çalışıyorlar!

Bakalım, bu skandal davanın sonu nereye varacak...

VAKİT