İki Öneri

Abdurrahman Dilipak

EMASYA Genelgesini hemen ortadan kaldırın..

İçişleri Bakanlığı müsteşarı ile bir askeri yetkili arasında imzalanan bir protokol aslında ülkeyi örtülü bir sıkıyönetim havasına sokmaktadır..

İktidar çevresini uyarmak gerek: Kontrol edemediğin güç güç değildir.. Ve haddinden fazla / güç / şiddet / yetki gayedeki hikmeti yok eder.

Bu konu, iç hizmet kanunu kadar vahim bir konudur..

Esasen Anayasa Mahkemesi’nin İç Hizmet Kanununu ve Danıştay’ın da İç Hizmet Yönetmeliği ve buna dayalı genelgelerle, EMASYA Genelgesini iptal etmesi gerekir..

Hiçbir hukuk devletinde böyle bir şey olamaz..

EMASYA Genelgesinin ortadan kaldırılması, Başbakan’ın değil, sadece İçişleri Bakanlığı müsteşarının tek başına yapabileceği bir şeydir..

Bakın, Arınç suikastı, Kozmik oda hakimini sıcak takip iddialarının arkasındaki uygulamalar bu hukuk dışı genelgeye dayandırılmaktadır..

Genelgenin ortadan kaldırılması için ne Anayasa değişikliği, ne de kanun değişikliği gerekir..

Bu genelgenin ortadan kaldırılmamasının bir mantığı ve bir gerekçesinin olması ve bunu iktidarın açıklaması gerekir.. Hatta şu soruya bir cevap verilmesi gerekir:

-Bu genelge neden bugüne kadar ortadan kaldırılmadı? Bunu kim engelliyor?.

Özel Harbin kozmik odası da bir başka skandal.. Hakim girmezmiş. Ya hu burayı Amerikalılar kurmadı mı? Parasını onlar vermedi mi? Bu yapı Milli bir yapı değil. Soğuk savaşın başımıza bela ettiği bir yapı.. Bu yapıyı artık Amerikalılar da istemiyor.

Bu yapıdaki gizli, devlet sırrı niteliğinde olduğu söylenen belgeler Ergenekon sanıklarının evlerinde çıkıyor..

Çete girerse, yabancı girerse sorun yok, ama TBMM, Hükümet, Cumhurbaşkanı ve Yargıç giremez! Yok böyle bir şey..

Bu yapı ve bağlı kurum ve arşivlerin derhal MGK’ya devri gerekir.. Hatta tamamının bulundukları yerden alınıp MGK bünyesinde oluşturulacak bir arşive taşınması ve bütün evrakların elden geçirilmesi gerekir..

Yetmedi, bütün kadrolarının tasfiye edilmesi ve bazı personelin takibe alınması gerekir..

Dahası mali kaynaklarının incelenmesi gerekir..

Operasyonlarının araştırılması gerekir.

Silah depolarının tasfiye edilmesi gerekir.. Sivil uzantılarının, örgütsel ilişkileri ve bağlı kuruluşların tamamen deşifre edilmesi gerekir..

Sonuçta elde edilecek belge, bilgi, kadro ve sahip oldukları mekan, silah, donanımların Çankaya, Hükümet, MİT, Emniyet arasında, ilgi ve ihtiyaçlarına göre taksim edilmesi gerekir.. Milli Güvenlikle ilgili özel bilgi ve belgelerin dış ülkelerle ilgili olanları ve özel bazı bilgi ve belgelerin ise Dışişleri Bakanlığına bilgi verilmek sureti ile MGK bünyesinde bırakılması gerekir..

Aslında eğer bilirlerse bu en çok TSK’nın işine yarar. Bir gün başlarına patlayacak bir işi bugün gelinen noktada sakin ve sessiz bir şekilde tasfiye etmiş olurlar.

Yani Ergenekon konusunda geç kaldıkları “Mıntıka temizliği” ile ilgili olarak bu konuda geç kalmamış olurlar..

Aslında bu konuda karar verecek olanların, bugüne kadar yaptıkları hukuk dışı işlemler orta yerde dururken, bu sorunun çözümünü engelleyenler daha vahim bir suç işlemektedirler. Aynı kadrolar, eğer bu arada gizli arşiv bilgilerini silerlerse resmi bilgileri imha suçu işlemiş olurlar.. Öyle kötü bir durumdalar ki, bu bilgileri toplamakta suç, imha etmekte..

Bu kadrolara ödenen paralar da yarın geri istenebilir.. Bu bilgileri dışarı sızdıranlar da, bu bilgilere dayalı işlem ve operasyon yapanlar da sanık durumuna düşebilir.

Bu tür yapılanma tamamen hukuk dışıdır. Anayasanın 90. Maddesine göre de hiçbir savunma ve kendilerini aklama şansları yoktur..

Bakınız, bu yapıların yasal olarak varlığı bile kuşkulu kuruluşlardır.. JİTEM gibi. JİTEM var mı yok mu? Resmen “yok”. Ama maaş bordroları var. JİTEM elemanı diye mahkemede ifade veren personel var. JİTEM’in kurucusu olduğunu söyleyenler var. Ama böyle bir örgüt “YOK”muş.. O zaman o personel ve o bordro ile yapılan ödemelerin geri çağrılması ve sorumlularının cezalandırılması gerekir..

TSK’ya “Özel Harp” var mı diye sorun, yine “yok” diyecektir.. Ama bazı şeyler “yok” demekle “yok olmuyor ki? TSK darbe yaptı mı deyin, yine muhtemelen “yok” diyecektir..

Resmen yok, ama fiilen var. İşte asıl sorun da bu zaten.. Hatta zaman içinde kendi bütçesini bir şekilde kendisi oluşturuyor. Tamamen merkezi hükümetin ve parlamentonun denetimi dışındaki bir yapı.

Benim sözünü ettiğim “40. Oda” işte burası.. Burayı tasfiye ederseniz, bazı parti liderleri, tarikat şeyhleri, basın media kuruluşlarının, bazı işadamlarının sesi kısılır.. Bazı terör örgütleri bir anda buharlaşır..

İki önerimi tekrar edeyim mi?

EMASYA Genelgesini iptal edin ve Kozmik odaya el koyarak bu bilgi ve belgeleri diğer illerdeki bağlantıları ile birlikte MGK’ya devredin, kadrosunu tasfiye edin. Bu kararı mahkeme kararı ile de doğrudan idari bir yetki ile de yapabilirsiniz..

Ve askerlerin asker olmayan kişilerle ilgili tüm takiplerinde MİT ve / veya Emniyet yetkilileri ile birlikte hareket etme zorunluluğu yanında, Askeri araçların, askeri plakalı olarak ancak polis eskortu, sivil plakalı araçların ise içeride MİT ve / veya Emniyet yetkili personelin iştiraki ile gerçekleştirilmesi esasını getirin.. Ve en kısa zamanda jandarmayı kesinlikle ve tamamen, yine insan kaynaklarını askerlik çağı gelen gençlerden ve ihtiyaç duyduğu personeli, ihtiyaç duyduğu ölçüde TSK, MİT ve Emniyetten sağlamak üzere TSK çatısı altından çıkartıp doğrudan ve tek başına İçişleri Bakanlığı’na bağlayın..

Bu Hükümet, toplum ve TSK açısından en iyi çözümdür ve bugün gelinen noktada bu kararın geciktirilmeden alınması gerekir.. Yarın bu iş daha zor, pahalı ve sancılı olabilir ve bu işten herkes zarar görebilir.. Başbakan Yardımcısı sıfatı ile ve hukukçu kimliği ile bu tartışmaların odağında bir isim olarak Arınç’ın bir şeyler yapması gerek. Adalet Bakanlığı’nın bu konuda devreye girmesi gerek. İçişleri Bakanı’nın üzerine düşeni yapması gerek. Ve tabii, Cumhurbaşkanı, TBMM ve Başbakan’ın da..

Taş yerinde ağırdır. TSK kendi alanında daha güçlü ve saygın olur..

Selâm ve dua ile..

VAKİT