Size şimdi bir haberim var: Genelkurmay Başkanlığı 'AKP'yi ve Fethullah Gülen'i Bitirme Planı' diye ünlenen 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' resmi adlı belgeyle ilgili soruşturmasını tamamladı. Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un verdiği talimatla soruşturmayı yürüten yetkililer en vahim ihtimalin doğru çıktığını belirlediler: Harekât Başkanlığı'na böyle bir plan hazırlama emrini Genelkurmay Başkanı (veya Genelkurmay 2. Başkanı) bizzat vermiş... Belge hakikiymiş ve Genelkurmay Başkanlığı'nın öngördüğü bütün 'gizlilik' kuralları uygulanarak hazırlanmış...
Hemen heyecanlanmayın; yukarıda verdiğim 'haber' doğru değil... Yürütülen soruşturmanın hangi safhada olduğunu bile bilmiyorum. Ancak sizi değişik ihtimaller üzerinde düşünmeye davet etmek için 'hayali' birkaç sonuç oluşturdum; ilki yukarıdaki... Düşünün ve hemen cevap verin: Böyle bir durumda Genelkurmay Başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı ne yapmalı? Ne yapar?
Herhalde her üç devlet yetkilisine de bir şeyler yapmak düşer böyle bir durumda, ama ne?
En aşırı ihtimali en önce yazdım ki, diğerleri üzerinde düşünmeniz fazla uzun sürmesin... Şimdi de cevabı en kolay ihtimal üzerinde düşünün: Genelkurmay Başkanlığı karargâhında belgeyle ilgili soruşturmayı sürdüren yetkililer, hiçbir bilgisayarda ve bütün bilgisayarların kural gereği bağlı olduğu ağda belgenin izine rastlamadılar; ancak belgenin altındaki imzanın 'hakiki' olduğunu ve çalışmanın 'dışarıda' yapıldığını tespit ettiler...
Böyle bir durumda Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ ne yapmalı sizce?
İki ihtimal arasında pek çok başka seçenek daha var: Belge karargâhta Org. Bağbuğ'u karanlıkta bırakacak biçimde emir ve talimatla hazırlanmış, hiyerarşik olarak onaya sunulmaya hazır hale getirildiğinde gazeteye düşmüş olabilir... Bütünüyle dışarıda ve tek bir asker kişinin bile bilgisi dahilinde olmaksızın uydurulmuş tamamen 'sahte' bir belge olması da pekâlâ mümkün ele geçen belgenin...
Tabii, çok farklı sonuçlar doğuracak olmasına rağmen bu ihtimallerin kesinleşmesi durumunda da ilgililerin bir şeyler yapması gerekecektir, ama ne?
En zoru da, ihtimallerin hangisi soruşturmayla doğrulanacak olursa olsun, amacın tespitidir.
Hiyerarşik düzen içerisinde hazırlandıysa, ya da bazı komutanlar karanlıkta bırakılarak üretildiyse, veya sahtekârlık tek bir asker kişinin marifetiyse de durum değişmiyor; hepsinde aynı mukadder soruya cevap aramak şart: Peki, ama neden?
Diyelim, tamamen 'dışarıda' hazırlanan bütünüyle sahte bir belge; bu durumda bile kimler tarafından hangi amaçla üretildiğini bilmek gerekmez mi? Gerekir elbette. Üreten bir kişiyse, ya da bir grupsa farklı, yerli ise veya yabancı bir parmak söz konusuysa daha farklı bir tepki verilmesi gerekecektir.
Yazıyı buraya kadar okuduysanız, “İyi ama, bu yazının amacı ne?” diye soruyor olmalısınız. Haklısınız. Bu yazının da bir amacı var: Önümüzdeki birkaç gün içerisinde sonuçlanması beklenen soruşturmanın sonuçlarına sizleri hazırlamak...
Belgenin hakiki veya sahte olması dünyalar kadar farklı sonuçlar üreteceği gibi, hakiki olması durumunda doğuracağı fiili sonuçlar da birbirinden kilometrelerce uzak olabilecek... Her ihtimalin içinde barındırdığı tehditler ve riskler de var; herbirini iyice ölçüp tartıp ona göre doğru bir davranış tarzı belirlemek için kendisinden tepki vermesi beklenecek insanların pek çok özelliklere sahip olmaları gerekiyor.
Yazının girişindeki 'haber' gerçek değildi, ama şu gerçek: Ufak bir gafletin, basit bir değerlendirme hatasının, ya da gerçekle yüzleşmekten kaçmanın faturası herkes için çok ağır olabilir...
YENİ ŞAFAK