Bugün, son dönemde yeniden gündeme gelen iki Firavun rejiminden söz edeceğiz. Bir genci siyasi muhalefetinden dolayı tutuklayıp işkenceyle katleden Özbekistan diktası ile parlamento üyelerini güya seçimle belirleyen ama seçmenleri silahların gölgesinde oy kullanmaya zorlayan Mısır diktası.
Özbekistan'daki dikta vahşi yüzünü bir kez daha gösterdi. Bu vahşi diktaya muhalefetinden dolayı hedefe yerleştirilen ve canını kurtaracağı bir belde olarak sığındığı Türkiye tarafından iade edilmesi üzerine insanlık dışı işkencelere maruz kalan Zeynuddin Askarov adlı genç hunharca öldürüldü. Fakat olayın asıl düşündürücü tarafı bu gencin Türkiye'ye sığınmasından sonra 1999'da, Özbekistan'daki vahşi dikta tarafından işkenceye tabi tutulacağının bilinmesine, bu hususun muhtelif insan hakları kuruluşları ve savunucuları tarafından da hatırlatılmasına rağmen iade edilmesidir. Bugün her ne kadar adı geçen gencin vahşice öldürülmesinden dolayı iş işten geçmiş olsa da onu katillerin eline teslim edenlerin hesaba çekilmesi ve bu vahşi cinayete ortak olmalarının cezasını çekmeleri için yargının devreye girmesi gerekir. Onu Özbekistan diktasına teslim edenlerin yaptığı, bir ormanda canavarlardan kaçarak bir eve sığınan kişiyi o evdekilerin götürüp yeniden vahşi canavarların önüne atmalarından farksızdır.
Mısır'da uzun süreden beri tartışılan ve hadiselere konu olan parlamento seçimlerinin birinci turu nihayet gerçekleştirildi. Seçimlerin etrafında vuku bulan hadiselerin ana merkezinde ise Müslüman Kardeşler'in katılması vardı. Aslında bu cemaat iktidarı alma amacıyla seçime girmiyordu. Çünkü zaten seçim bölgelerinin sadece üçte birinde aday gösteriyordu ve bu bölgelerin tümünü kazansaydı bile iktidarı elde etme imkânı yoktu. Ayrıca ülkedeki seçim sisteminin ve uygulamaların buna izin vermeyeceğini de biliyordu. Amacı arkasındaki kitlesel desteğin görülmesini sağlamak, siyasi alanda varlığını göstermek ve parlamentoda ses getirecek kadar sandalyeyle temsil edilmekti. Bazıları Müslüman Kardeşler'in seçimlerin nezih olmayacağını ve iktidar partisinin hak etmese bile hile ve baskıyla parlamentoda büyük çoğunluğu elde edeceğini bildiği halde seçimlere girerek meşrulaştırma hatası işlediği eleştirisinde bulundular. İslam âleminin ileri gelen ilim adamlarından Prof. Yusuf el-Karadavi de dâhil olmak üzere birçok kişi bu cemaate seçimleri boykot çağrısı yaptı. Firavun rejimi de yıldırma, seçim meydanlarından çekilmeye zorlama amacıyla bu cemaate büyük çapta şiddet uyguladı. Şiddet seçimlerin arefesinde ve oy verme gününde zirveye tırmandı. Hatta seçim gününde, adeta işgal güçleri gibi hareket eden polisler kan bile akıttı. Birçok kişi yaralandı ve haberlerde bildirildiğine göre bir kişi de hayatını kaybetti.
Polis şiddeti altında, oy verme sandıklarını ve sayım masalarını Firavun rejiminin görevlendirdiği silahlı eşkıya gözlerken yapılan seçimlerden çıkacak sonuçların ne olacağı da zaten belliydi. Güya Müslüman Kardeşler'in adayları hiçbir yerde seçimi kazanamadılar. Bu cemaat de sonuçta seçimlerden çekilme kararı alarak ikinci tura katılmayacağını bildirdi.
"Bu kararı birinci turdan önce alsaydı daha iyi olmaz mıydı; neden ikinci tura bıraktı? Birinci tura girmek suretiyle seçimleri bir bakıma meşrulaştırmış olmadı mı?" diye sorulabilir. Fakat bizim kanaatimize göre aslında bu cemaatin girmesi Firavun rejiminin gerçekleştirdiği seçimlerin gerçek yüzünü açığa çıkarmış, dürüst ve dolayısıyla meşru olmadığını gözler önüne sermiştir. Eğer girmeseydi belki sessiz, sâkin bir seçim olacak ve Firavun'un partisinin adayları yine aynı sonucu elde edeceklerdi. Ama yaşanan olaylar Mısır diktasının halka gerçekte seçme hakkı tanımayıp onu kendi dayattıklarını onaylamaya zorladığını, hatta bunun için silahları konuşturmaktan bile çekinmediğini gözler önüne serdi. Bu gerçeklerin görülmesinden sonra Müslüman Kardeşler'in seçimlerden çekilmesi ve ikinci turu boykot etmesi benim kanaatime göre daha isabetli olmuştur.
Yaşanan olaylar ülke genelinde şiddetli tepkilere yol açtı. Köylerde tepki gösterileri düzenlenmesi Mısır'da alışılmış bir şey değildi. Ama son seçimlerden sonra çok sayıda köyde gösteri düzenlendi. Birçok yargıç seçim ve sayımın nezih olmadığı gerekçesiyle sandık başkanlığından çekildi.
YENİ AKİT