Turgut Özal döneminden beri Türkiye’de ikinci cumhuriyet meselesi tartışıla geldi. Yeminli birinci cumhuriyet taraftarları bu tartışmadan hiç hoşlanmadılar. İkinci cumhuriyet taraftarlarını ‘numaracı veya numaradan cumhuriyetçi’ olarak yaftaladılar. Çekişmeli tartışma günümüzde de devam ediyor. Aslı Aydıntaşbaş yazmış olduğu bir makalede ‘1’inci cumhuriyetin bittiğinin ilanı’nın yanlış olmadığını savunuyor. Aslı Aydıntaşbaş bu hususta iddialı ve kesin ifadeler kullanıyor ve şunları ekliyor: “İşte bu tabloda Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının istifası, siyasi değil sadece “sembolik” bir anlam taşıyor. Miladı isterseniz 2007 seçimleri, isterseniz 12 Eylül referandumu ya da 29 Temmuz depremi olarak belirleyin. Gerçek şu ki artık 1923’de kurulan ve askerin garantörlüğünde laik bir rejim öngören 1. Cumhuriyet dönemi kapandı. Kötü değil, tam tersine tarihin akışıyla uyumlu. Artık tereddütsüz İkinci Cumhuriyet evresindeyiz. Cumhuriyetin ikinci evresinin karakterinin ne olacağı, hangi sıfatla tanımlanacağı, henüz tam net değil. Onu belirleyecek olan önümüzdeki dönem Türkiye’nin demokrasi ve bireysel özgürlüklere bağlılığı olacak. Ve hep birlikte izleyeceğiz...” Elbette bu ifadeler bir yazarın görüşleri ve öngörüleri ve tartışılabilir. Fransız Devrimi temmuz doğumlu olduğu gibi İttihatçıların mülhem devrimi de öyle olmuştur. Nasır’ınki de öyledir. Askeri komutanın neredeyse toptan istifası da keza temmuz ayına denk gelmiştir. Tesadüf müdür yoksa tarihin artçı simetrileri midir?
Meseleye bir de bölgesel vizyonla baktığımız zaman Türkiye’deki gelişmelerle Arap baharı arasında bir çakışma olduğunu ve köprü kurulduğunu görüyoruz. Arap baharıyla birlikte Arap dünyasında Osmanlı sonrası emperyalistlerin kurmuş olduğu sistem çöküyor. Bu çöküşün içinden yeni bir sistem zuhur ediyor. Mısır’da sancılı bir geçiş dönemi yaşanıyor ve Türkiye’den sonra bölgenin en önemli ülkesi olan Mısır da ‘ne tesadüf’ kimilerine göre ikinci cumhuriyet devresine girdi. El-Ahram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden Abdulmünim Said, El Ahram’da yayınlanan İkinci Cumhuriyet (http://www.ahram.org.eg/Issues-Views/News/92832.aspx) başlıklı yazısında Mısır’ın ikinci cumhuriyet dönemine girdiğini ilan ediyor. İki cumhuriyette ikinci cumhuriyet yazılarından Türkiye bölümünü Aslı Aydıntaşbaş yazarken Mısır yönünü de Abdulmünim Said kaleme almış oldu. Said’in yazısından öğrendiğimize göre, Mısır’la ilgili ikinci cumhuriyet vurgusunu yapanların başında Mısır Dışişleri eski Bakanı ve Arap Birliği eski Genel Sekreteri Amr Musa gelmektedir. İkinci cumhuriyet deyimi aslında devrimden sonra İran’daki siyasi gelişim seyrini ifade etmek için de kullanılmaktadır. Halbuki, bu tamamen yakıştırmadır. Bazen keskin geçişlerden sonraki cumhuriyet dönemlerine ‘ikinci cumhuriyet’ denmektedir. Veya zımni olarak o anlamı hak etmektedir. Franko’dan sonra İspanya gerçekten de cumhuriyete geçmiştir. Yunanistan’da albaylar cuntasından sonra da keskin bir değişim yaşanmıştır.
•
Arap dünyasında özellikle adı cumhuriyet olan sahte rejimler gerçek mahiyetleri olan ‘cumhuriyetçi kraliyet’ dönemlerine geçmeye ramak kala kıl payı ile önleri kesildi ve tarihi yeni bir dönemece girildi. Önleri kesilen Mübarek gibi cumhuriyetçi hanedanlıkların gitmesi ikinci cumhuriyetin doğum sancısı sayılabilir. Josephe Jeanne Marie Antoinette ile eşi 16’ncı Lui’nin giyotinle öldürülmeleri (1793) Fransa’da yeni bir dönemi başlatmıştı. Tunus’da da Leyla Trablusi ve eşi Zeynelabidin Bin Ali’nin bir biçimde devrilmeleri Marie Antoinette ile eşi 16’ncı Lui’nin durumuna benzetilmiştir. Fransa Beşinci Cumhuriyete de Gaulle sayesinde geçmiştir. De Gaulle ülkesini Nazi işgalinden kurtarmış ve yeniden büyük devletler safına sokmuştur. Cezayir dahil sömürgecilik dönemini bitirmiştir. Fransa’nın dış siyasetini çeşitlilik üzerine kurmuştur. Bununla birlikte cumhuriyetler hep sancılı doğumlara sahne olmuştur. Bu anlamda Abdulmünim Said ‘ikincisi olsa da Allah üçüncüsünü göstermesin’ diye niyazda bulunmaktadır. Çünkü bunun ihtiyacının hissedilmesi gayri tabii şartların ürünü olacaktır. Milletlerin tarihlerinde değişim dönemleri en sancılı dönemlerdir. Bazen de gelen gideni aratabilmektedir. Mısır’da yaşanan süreç bir kargaşayı akla getirmektedir. Amr Musa, ikinci cumhuriyetten bahsederken Mısırlı askerler de 12 Eylül’den kopya bir askeri cumhuriyet hayali peşindedir veya hayalini kurmaktadırlar. Bu anlamda, Mısır’da sivil adaylar yeteri kadar kuvvetli değilken; askerler de kifayetsiz muhteris pozisyonunda bulunmaktadır.
Türkiye’de de değişimin aktörlerinin gelecekteki başarıları veya başarısızlıkları bir yana ülke geri dönüşü olmayan bir süreci yaşıyor. Acaba ikinci cumhuriyet Türkiye’de İslami ve dini kesimlerin özlem duyduğu fecr-i sadıka tekabül ediyor mu? Yoksa ikinci cumhuriyetin istikameti de birincisi gibi daha ziyade batıya mı işaret ediyor? Bunu da bize zaman anlatacak...
YENİ AKİT