“Yargıtay’a yeni üyeler eklendi. Danıştay’a yeni üyeler geldi.. Hatta Anayasa Mahkemesi’nin yapısı büyük oranda değişti. Artık her üç yüksek yargı organında da, objektiflikten ayrılınmayacak” şeklinde bir ümidimiz oluşmuştu.
Ama bu ümidimiz, korkarım hayal kırıklığına dönüşecek.
Ya eski yapının ipleri elinde tutmasından kaynaklandığından.
Ya yeni üyelerin insiyatifi tam olarak ellerine almadığından..
Ne sebeple olursa olsun, yüksek yargıda “eski tas, eski hamam” dedirtecek uygulamalar yaşanmıyor değil.
İHYA-Der’in yöneticilerine, 2009 yılında açılan bir dava ile toplam 150 yıl hapis cezası verilmişti.
150 yıl ceza denilince, beklersiniz ki, “2 adam öldürme, üç gasp, beş adam kaçırma” gibi suçlar olsun..
Yok, bu tür suçlamalar yok, sanıkların hiçbirisine..
“Daha önceden bazı eylemlere karıştığı iddiası ile dava açılan şu kişinin, dernek yöneticisi olarak eski faaliyetlerine devam ettiği iddiası ile açılan davada..” denilmiş..
“Yapılan araştırmalarda, derneğin kuruluş amacının, illegal eylemleri kamufle etmek için..” denilmiş.
Ama somut bir eylem isnat edilmemiş.
Bu hali ile açılan davada, 150 yıl hapis cezası verilmiş.
Hem de bir yıl gibi çok kısa bir süre içinde..
“Olsun, Yargıtay’da eski sol kökenli üye çoğunluğu yok artık. Objektif olarak dosyaları inceleyen, suç varsa mahkum eden, suç yoksa beraat kararı vermekten çekinmeyen bir üye yapısı oluştu artık” diye, etraflı bir inceleme bekliyorsunuz.
Ama boşuna..
On binlerce dosya incelenmeyi beklerken, İHYA-Der davası alelacele onaylanıyor.
Cezalar kesinleşiyor.
2009’da başladı.. 2011 Haziranı’nda kesinleşti bitti.
Hem de yeni Yargıtay yapısına rağmen..
Şimdi gelin de, şaşmayın bu işe..
Gürsel Tekin’in görevi suistimal suçundan yargılaması, 2007’den bu yana sürerken..
İHYA-Der’in davası hemen bitiveriyor.
O da dava.. Bu da dava..
O da ceza davası.. Bu da ceza davası..
Niye birisi hemen bitiriliveriyor da, diğeri bekliyor ha bekliyor?
Yargıtay’ın eski yönetimine de çok sormuştuk, bu tür soruları.
Şimdi yeni yönetime soralım..
Sadece “Niye alelacele karar verildi” diye değil.
“O dosyadaki tüm itirazlar, hakkıyla incelendi mi?” diye de soralım.
Öyle ya.. Nice Yargıtay kararları var, “Nüfus kaydı eski. Sabıka kaydı son tarihli değil. Yargılama sırasında sanığa son söz verilmemiş.. Duruşma tutanağında katibin imzası unutulmuş... Vs...” türünden gerekçelerle, kararlar bozuluyor, geri geliyor, bir daha bozuluyor.
Solcuların malum davalarından 30 yıl sürenleri bile var.
12 Eylül’den bugüne devam eden ceza davaları var.
Onlar sürüyor.
Sanıkları tahliye olup, günlük hayatlarına devam ediyorlar.
Ama iş İHYA-Der’e gelince, her şey ışık hızı ile bitiveriyor.
Sadece bu hız dahi, önyargılı bir tutumun varlığını ispatlamıyor mu?
Ama yine de eleştirilerimizde sınırı zorlamayalım.
Bir öneride bulunalım.
Yargıtay’da şeffaflık sağlansın.
Verilen kararlar, kamuoyunun bilgisine ayrıntıları ile sunulsun.
Yargıtay’ın internet sitesinde, verilen tüm kararlara ulaşılmasına imkan tanınsın.
Görelim, hangi dosya kaç yıl beklemiş, Yargıtay’da..
Hangi dosya Yargıtay Savcılığı’nda, hangi dosya Yargıtay dairesinde beklemiş. Hangi dosyada ne sebeple bozma verilmiş, hangi dosyada aynı sebeple bozma verilmemiş?
Aslında şu an da kısmen görebiliyoruz bunları ama.. Tüm kararlar açıklanırsa, tam bir netlik sağlanacak.
Bir dosyada hızlı, bir dosyada yavaş hareket edenler de, beki bu tavırlarından artık vazgeçecekler.. “Artık her şey şeffaf. Dosyadaki sanığın kimliğine göre hareket edemeyiz artık. Sanık kim olursa olsun, dosya objektif kriterlere göre incelenip, objektif kararlar verilecek. Buna mecburuz” deyip, eski önyargılı tavırlarından uzak dururlar..
Böylece hukuk devletine bir adım daha yaklaşılmış olunur.
Yoksa, eski ayrımcılıklar, eşitsizlikler sürecekse, yargıda yeni yapılanmaya, ne ihtiyaç vardı ki?
YENİ AKİT