İhvan’ın Kapatılması Tartışmalarına Dair…

Mısır’da Müslüman Kardeşlerin yasaklanmasıyla ilgili tartışmaları Amany Maged, Ahram’da değerlendirdi.

Amany Maged’in 11 Eylül 2013 tarihli Ahram Weekly’de kalem aldığı yazısını arkadaşımız Salih Orhan çevirdi.

Tarih Tekerrür Ediyor

Amany Maged / Ahram Weekly

1928 yılında Hasan el-Benna tarafından kurulan Müslüman Kardeşler ilk kez 65 yıl önce yasaklandı. Mısır devletiyle mücadelede çeşitli safhalardan geçen örgüt, Muhammed Mursi’nin cumhurbaşkanı seçilmesiyle en yüksek noktaya ulaşmış oldu. Zirveye bu uzun tırmanışın ardından Müslüman Kardeşler bir kez daha kapatılma ihtimaliyle yüz yüze.

Müslüman Kardeşler ilk kez 8 Aralık 1948 tarihinde yasaklandı. 1948’deki askerî emirde şöyle deniyor: “Mısır Krallığına baştanbaşa yayılmış Müslüman Kardeşler diye bilinen cemiyet ivedilikle feshedilmeli; faaliyet yerleri kapatılmalı ve cemiyetin bütün yazışma, belge, kayıt, basılı malzeme, para, mevcudat ve genel anlamda bütün mal varlığına el konulmalıdır. Genel merkez, şube başkan ve yöneticileri ve unvanları ne olursa olsun cemiyetin diğer mensupları, cemiyet faaliyetlerinden bilhassa toplanma, davet, toplantıları ilan etme ya da bu toplantılara katılma vb. faaliyetlerde bulunmaktan men edilmelidir. Bu hüküm uyarınca mezkûr cemiyete üye olan beş ya da daha fazla ferdin bir araya gelmesinden oluşan toplantılar yasaklanmıştır.

Danıştay, 1951 senesinde örgütün yasaklanması ve mallarına el konulmasının yasadışı olduğu yönündeki Müslüman Kardeşler yönetiminin başvurusuna lehte karar verdi. Böylece faaliyetlere yeniden başlandı. Askeriyenin kararı buna binaen iptal edildi ve Mısır yönetimi el konulan malları iade etti. Monarşinin 1952 senesindeki çöküşüne kadarki süreçte, Saray ve Müslüman Kardeşler arasındaki ilişkilerde bir yumuşama gözlendi.

Müslüman Kardeşler, Hür Subaylar Hareketinin 23 Temmuz 1952’de gerçekleştirdiği devrimi destekledi. Böylece Devrim Komuta Konseyinin aldığı bütün siyasi partileri kapatma kararı bir “dini cemiyet” olan Müslüman Kardeşleri kapsamadı. Bu muafiyet çok uzun sürmedi. 4 Aralık 1954’te Konsey, Müslüman Kardeşleri yasakladı.


İhvan'ın merkezî binası 2013'te olduğu gibi 1954'te de yakılmıştı...

Müslüman Kardeşler liderleri uzunca bir süre bu yasağa itiraz ettiler. 1977 senesinde eski mürşitleri Ömer et-Tilmisani ve Muhammed Hamid Ebu’n-Nasr yasak hakkında dava açtı. Şimdilerde cezaevindeki Müslüman Kardeşler yöneticisi Subhi Salih’in dediğine göre bu dava hiçbir zaman sonuçlanmadı. Son aşamada İdari Mahkeme 6 Şubat 1992’de davanın kabul edilmediğini karara bağladı.

1977’de Cumhurbaşkanı Enver Sedat, Müslüman Kardeşler mensuplarını cezaevinden serbest bırakmasına rağmen örgüt yasaklı kalmaya devam etti. Örgütün bu resmi statüsü Mübarek yönetimindeki 30 sene boyunca da devam etti. Örgüt her şeye rağmen geniş bir hayır kurumu ağı kurdu ve Müslüman Kardeşler mensupları düzenli bir şekilde meclis seçimlerine bağımsız adaylar olarak katıldılar. Örgüt 2005 senesinde Halk Meclisinde 88 sandalyeye sahipti.

Devrimin ve Müslüman Kardeşlerin gücü ele geçirmesinin ardından, alınan grup kararına rağmen resmi bir kaydı olmadığından yasaklı bir örgüt olarak görünüyordu. Baskılar karşısında Müslüman Kardeşler Mart 2012’de sivil toplum kuruluşu olarak Sosyal Yardımlaşma Bakanlığına kaydını yaptırdı. 30 Temmuz 2013’ün ardından bazı mensuplarının karıştığı şiddet ve terör olaylarının ardındansa, örgütün kapatılması yönündeki çağrılar arttı.

Örgütü yasaklayan hükümet kararının yayınlanmasının an meselesi olduğu yönünde haberler gelmeye devam ederken Başbakan Hazim el-Biblavi’nin bu doğrultudaki bir kararı şimdilik ertelediği söylentileri de mevcut. Resmi söylemin İslamcı örgüt lehine yumuşamasında Başbakan’ın, Mısır’ın Müslüman Kardeşleri yasaklama ya da onları siyaset dışına itmeye ihtiyacı olmadığını söylemesinin yattığı bildiriliyor. Bu durum hükümetin bir siyasi uzlaşma hazırlığı sürecinde olduğu varsayımlarına yol açıyor.

El-Biblavi mevcut parti ve örgütlerin hangisinin siyaset sınırları içerisinde faaliyet gösterdiğini izlemenin, onları kapatma ve yer altına itmekten daha tercihe şayan olduğunu söyledi. Biblavi, “Hürriyet ve Adalet Partisi ya da Müslüman Kardeşler, gençleri ve diğer mensuplarının siyasi süreci tanımayı vaat etmesi, varlıklarını sürdürüp sürdüremeyeceklerinin kıstası olacak.” dedi ve ekledi: “Hükümet bu örgütü ve onun siyasi kanadı, Hürriyet ve Adalet Partisini izleyecek ve de mensuplarının davranışları kaderlerini belirleyecek.

Bazı politik analizcilere göre bu açıklamalar örgütün kapatılması kararından vazgeçildiğinin işareti olarak kabul ediyor. Bu analizciler, Sosyal Yardımlaşma Bakanlığının Müslüman Kardeşleri bir sivil toplum örgütü olarak kapattığına ilişkin çelişkili haberlere dikkat çekiyor. Bir bakanlık sözcüsü geçenlerde konuya ilişkin kararın alındığını ve yakında kamuoyuna duyurulacağını açıkladı. Bu açıklama başka bir bakanlık kaynağı tarafından Müslüman Kardeşlerin geri dönmesine sebep olacak yasal boşluklar bırakılmasından korkulduğu için verilecek kararın ağırdan alındığı belirtilerek yalanlandı.

Hâlâ İslamcı bir örgüt olarak Müslüman Kardeşler ve belki daha sonra siyasi kanadı Hürriyet ve Adalet Partisi muhtemel yasaklarla karşılaşabilir. Bazıları bu tür adımların gerçekten uygun olup olmayacağını sorguluyor.

Eski Yargıtay başkanı Yahya el-Cemal, Hürriyet ve Adalet Partisinin birçoklarının anayasada yer almasını beklediği herhangi bir dinî içerikli partinin kapatılacağı yönündeki yasağı ihlal ettiği gerekçesiyle kapatılabileceğini söylüyor. Müslüman Kardeşlere gelince el-Cemal, “Örgütlerinin kapatılması durumunda yer altında faaliyet göstermeye başlayabilirler.” diyor ve örgütün zaten gizli bir kanadının olduğuna, üyelerinin yalnızca üçte birinin kamuoyu tarafından bilindiğine dikkat çekiyor.

Diğer analistler dinî temelde kurulan siyasi partilerin yasaklanması yönündeki anayasal hükmün Hürriyet ve Adalet Partisinin kapatılmasını gerektireceği hususunda hem fikir. Analistler bu durumun herhangi bir hükümden bağımsız olarak ana örgüt ve ona dayanan partinin anayasa hükümlerini ihlali durumunda her ikisi için de geçerli olduğunu belirtiyorlar.

Stratejik Çalışmalar Bölge Merkezinin yakın zamanda gerçekleştirdiği bir çalışmada Müslüman Kardeşlerin bu hızlı düşüşünü güvenlik önlemlerindeki sürekliliğin takip edeceği ve muhtemel bir yasağın Müslüman Kardeşler mensuplarını toparlanmak ve eski gücüne kavuşmak için Körfez’e sürükleyeceği öngörülüyor. Çalışmaya göre, Müslüman Kardeşlerin Körfez ülkelerindeki örgüt ağı çok sıkı ve bu ülkelerdeki gücünden yararlanmak amacındalar.

Kahire Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi yardımcı doçent Amal Hamada, çok sayıda destekleyicileri olması sebebiyle Müslüman Kardeşlerin ne bütünüyle sürecin dışında tutulmasının ne de tam anlamıyla asimilasyonunun mümkün olduğuna inanıyor. Hamada’ya göre çözüm Müslüman Kardeşlerle siyasi uzlaşı arayışında olmak. Böylece örgüt mensupları yeraltında paramiliter faaliyetlere başvurmayacak ya da “uluslararası” Müslüman Kardeşlerle, Arap ve Batı dünyasındaki kollarıyla bağlarını güçlendirme arayışı içinde olmayacak.

-----------

Çeviri: Salih Orhan / Haksöz-Haber

                                            

Çeviri Haberleri

Gazze'de Schrödinger gibi bir kutuya sıkıştım
Esed'in mirasıyla hesaplaşmak geçiş hükümetinin önceliği olmalı!
Clarissa Ward'ın 'kurgulanmış' Suriye haberi CNN'in önyargısını bir kez daha ortaya çıkardı
Suriye’nin ‘gulyabanisi’ Mahir Esed nerede?
Baas çetesini deviren 11 günün hikayesi