-Hükümet Ortadoğu'da "mezhepçi" bir politika mı izliyor?
Bu tartışılabilir.
-AK Parti bir Sünni iktidarı mıdır?
Bu da tartışılabilir.
Bir kere hükümetin buna verdiği cevaplar var: Savaş başlamadan önce Esed'le kurduğu ilişkiler, Sünniler'i tasfiye etmeden önce Maliki ile kurduğu ilişkiler, dış politikada"Sünnici-İhvancı" bir politika izlenmediğinin göstergesi olarak sunuluyor. İktidar, Türkiye'de de, evet "AK Parti Sünni ağırlıklı kadroların oluşturduğu bir partidir ama biz asla Sünnilik vurgusu yapmayan, üstelik Alevilik açılımı ile sistemle Alevi vatandaşlarımız arasındaki sorunları çözme iradesi sergileyen bir iktidarız" diyor.
Ancak, Türkiye'de "Sünnilik-Alevilik" diye bir olgu var, Sünnilik, oldukça baskın bir çoğunluğu temsil ediyor ve din-siyaset ilişkisi çok baskın olduğu için iktidar "Sünni iktidar" gibi görünebiliyor. Kaldı ki, TC sistemi de, toplumun bu karakterinden dolayı, "Sünni-Türk-Hanefi"gibi yargılanarak geliyor. Ancak bu tanımlamanın içinin dolu olduğu da söylenemez, gerçekte Türkiye, evet laik yapıda Aleviliği baskılayan, Sünniler'in Sünniliğini yeniden tanımlamaya yönelen bir sisteme sahiptir.
Sünni iktidar ve demokrasi
Bu konuda çok şey söylenebilir ama Türkiye'de nüfus yapısı gereği demokratik seçimler çerçevesinde, mezhebi bir renkten söz edilecekse, "Sünni ağırlıklı" bir yönetim kurulacağı açıktır.
Bu, genelde İslam coğrafyasında da böyledir. Mısır'da, Suriye'de, Ürdün'de, Libya vs. böyle gider bu, hatta Irak'ta.
Türkiye'de bir hükümetin, şu veya bu ülkeyle tabii ki mezhep eksenli bir ilişki kurması doğru değildir.
Ama o ülkede, diyelim İhvan ya da Sünni zemine dayanan bir siyasi kadro iktidara gelecekse, gelmişse, onun meşruiyetini önemsemek de tabiidir.
Başlığa aldığım konu "İhvan ve Sünni karşıtlığı" bizde daha çok "ana muhalefet"in tavrı olarak ortaya çıkıyor.
Suriye'de en kanlı günlerinde Esed'le irtibat, Irak'ta Türkiye'ye karşı Şii hilali tamamlama gayretine girmiş bulunan maliki ile irtibat ve şimdi Mısır'da, İhvan'ın devrildiği darbe sonrası kurulan iktidarla irtibat. Bu arada AK Parti iktidarını "Mezhepçi-Sünnici-İhvancı" diye suçlamak.
Bunların bir genel profil okuması yapılmaz mı?
Ve bu profilden "İhvan ve Sünnilik karşıtlığı" çıkmaz mı?
İktidara yönelik "Mehzepçi" suçlamasının içi gerçekte Türkiye'de "Sünni karşıtlığı" diğer İslam ülkelerinde "İhvan ve Sünni karşıtlığı" olmasın!
Ters yönden mezhepçilik
"Biz Sünni karşıtıyız" diye yola çıkmak tabii ki savunulur bir şey değil ama halktan oy alarak çok net bir skorla iktidarda bulunan bir kadroyu "mezhepçi" diye suçlamak da, ters yönden bakıldığında "mezhepçi" bir politika izlemek anlamına gelir.
Hatta ne Türkiye'de AK Parti mezhebi karakteri baskın bir politika izledi ne de Mısır'da ya da Suriye'de İhvan bunu yaptı. Suriye'de İhvan, Nusayri azınlığın terörüne karşı varlık mücadelesi verdi sadece.
Bu durumda Türkiye'de AK Parti'yi, diğer ülkelerde İhvan'ı suçlamak, mezhepçi damgası vurarak gerçekte, İslam'a yönelik rezervi ortaya koymaktır.
Bu da, bu çizginin ve buna paralel Batı'da oluşan çizginin İslam coğrafyasında demokrasi ile bağdaşamıyor olması sonucunu doğuruyor.
Bu coğrafyada Sünni İslam çoğunlukta ve özgür bir seçimde kesin iktidar adayı. Buna rezerv koyuyorsanız, demokrasi ile sıkıntıya girmeniz kaçınılmaz. Türkiye yıllardır bu problemle boğuşuyor ve şimdi Mısır bu problemle boğuşuyor.
Ana muhalefet bu noktada Türkiye'de darbelere akraba oluyor, Mısır'da darbecilere selam çakan bir duruş sergiliyor ve Suriye-Irak'ta, bir başka mezhepçiliğin örtülü meşrulaştırıcısı haline geliyor.
BUGÜN