Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, “Yıllık Değerlendirme Toplantısı” başlığı ile yaptığı konuşmayı, adeta Vakit’in eleştirilerini değerlendirmeye tahsis etti..
Vakit’i akredite kabul etmiyor, toplantısına bile çağırmıyor ama, eleştirilerin samimiyeti, ciddiyeti karşısında konuşma ihtiyacı hissediyor!
Örneğin ne diyor: “Her Türk vatandaşı hiçbir fark gözetilmeksizin, rütbesi ne olursa olsun, TSK’da Anayasal görev ve hakkı olan askerlik hizmetini eşit şekilde yerine getirmektedir.”
Bunu niçin diyor?
Vakit kısa süre önce, bazı general çocuklarının çürük raporu alarak askerliğe gitmediklerini tek tek isimleri ile verdi de onun için.
Öyle bir kişi, iki kişi değil.. Onlarca kişi.. Ve hepsi de, şu an kamuoyunun önünde olan komutanların yakın akrabaları..
Bir tanesi bile çıkıp, “Yanlış yazdınız. Benim çocuğum/benim akrabam, belirttiğiniz gibi çürük raporu almamıştır” demedi. Diyemedi. Dahası, bir tanesi bile, “Benim yakınımın aldığı çürük raporunda hiçbir usulsüzlük yoktur. Çürük raporu, gerçekten var olan bir rahatsızlığı tesbit eden rapordur. Haberiniz yanlıştır” diyemedi.
Şimdi buna cevap veriyor İlker Başbuğ.. Cevap olarak kabul edebilirseniz tabii.
İddia somut. Genel olarak, “Böyle bir söylenti var” denilmiyor.
İsim veriliyor, aldığı çürük raporu açıkça belirtiliyor. Hangi generale, yakınlık derecesi açıklanıyor..
Çıkın söyleyin, neresi yanlış bu haberin?
Haber doğru.. Ama İlker Başbuğ yine klasik söylemi tekrarlıyor: “... herkes eşit ...”
Herkesin eşit şekilde vatandaşlık görevi olan askerliği yapıp yapmadığını, Vakit’in haberleri ile Türkiye öğrendi paşam.. Sizin bu konudaki soyut söyleminizin de, hiçbir kıymeti yok!
Başka neye cevap veriyor Başbuğ?
“TSK bünyesinde Edirne’den Hakkari’ye kadar vatanın her köşesinden gelen subay, astsubay, erbaş ve erler var” diyor. Yani, “TSK’da bir ayrımcılık yoktur” diyor. “Farklı illere farklı kişileri gönderme uygulaması yoktur” diyor.
Bu da, önceki günkü sürmanşetimize cevap.
Ne deniliyordu, önceki günkü sürmanşetimizde: “Ooh ne güzel askerlik”
Başbuğ, haberin soyut yalanlamasını yapıyor ama, yine somut bir cevap yok.
Oysa bu haberimiz de somut.
“Büyükanıt’ın 8 yakını, şu şu şu illerde askerlik yapmış” deniliyor. “Aslan Güner generalin 9 yakını, şurada şurada şurada askerlik yapmış” deniliyor.. Olayı daha fazla örneklerle kişiselleştirmeye gerek yok. Sorun, sistem sorunu çünkü.
Ama, önyargılı suçlamalar yapıyor denilmemesi için, hangi komutanın, hangi yakınlarının, nerede askerlik yaptığı tek tek yazılmış haberimizde.
Buyursun İlker komutan açıklasın, “Haberde ismi geçen şu komutanın şu yakını da, Hakkari’de, Van’da askerlik yaptı.Bunu gizlemişler” desin.. Diyebiliyorsa eğer..
Bir generalin çocuk, yeğen vesair yakınlarından hiçbirisi Güneydoğu’da askerlik yapmazsa, bu anormal bir durum değil midir? Bunun izah edilmesi gerekmez mi?
Üniversite imtihanını, ÖSSile merkezi sistemle yapıyoruz da, şu askerlik dağıtımını niye merkezi sistemle yapmıyoruz? Şu dağıtım işlerinin nasıl yapıldığını, tek tek kurallar halinde açıklayacak bir komutan var mı acaba?
Olmadığından, olamayacağından eminim.
Çünkü Ergenekon soruşturmasında izledik, gördük; kimi emekli ve muvazzaf generaller, şu kişinin çocuğunun, bu kişinin yeğeninin nereye dağıtımının yapılması hususunda, kimleri arıyorlar, kimleri aracı yapıyorlar!..
İlker Başbuğ komutanın cevaplarından birisi de, bazı generallerin yanlış tavırları sonucunda, TSK’nın dini değerlerle sorunu varmış gibi izlenim doğduğu yönündeki yorumları..
Başbuğ bu konuda da şöyle diyor: “TSK, hiçbir dönemde dine karşı olmamıştır. Bizim karşı olduğumuz husus siyasi ve kişisel amaç ve çıkarlar için dinin ve din duygularının alet edilmesidir, araç olarak kullanılmasıdır.”
Eşi başörtülü olduğu için ihraç edilen subayları, namaz kılmasını bahane edip, “vazife saatinde namaz kılıp, disiplini bozuyor” diye sorgusuz sualsiz ihraç edilen subayları tek tek yazmaya gerek yok. Komutandan tek bir soru ile konuyu aydınlatmalarını istiyoruz: “Din İşleri Yüksek Kurulu, ‘başörtüsünün Allah’ın kesin bir emri olduğu’nu beyan etmesine rağmen, siz bugüne kadar defalarca bu konuda olumsuz görüş beyan etmediniz mi?”
Eğer yanılıyorsak, buyrun düzeltin.
“Bizim o konuda, Din İşleri Yüksek Kurulu ile çelişkili bir tavrımız yoktur, olamaz” deyin..
Vakit ile, şu gazete ile bu gazete ile değil, Din İşleri Yüksek Kurulu ile sizi tartışmaya davet ediyorum. Buyrun, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun, hem de 1980 askeri darbesi sonrasında sorduğu bir soruya verdiği cevabı nasıl karşıladığınızı bir açıklayın.. Açıklayın da, yanlış yorumlar varsa, düzeltilsin..
Yok eğer; Din İşleri Yüksek Kurulu ile bu konuda farklı düşünüyorsanız, o zaman da, ihtilafınız Din İşleri Yüksek Kurulu ile değil, din istismarcıları ileymiş gibi izlenim vermeyin..
VAKİT