Hükümeti zayıflatmak ve düşürmek hedefi hepten ortaya çıkan 17 Aralık Operasyonunun oluşturduğu gerilim karşılıklı bir tartışma olmaktan çıkıp, son derece tehlikeli bir sürece kapı aralayarak yıpratıcı bir boyuta ulaştı.
Özellikle 2012 tarihinin başında MİT Krizi’ylegün yüzüne çıkan bu süreç, dershanelerin kapatılması meselesiyle de kamuoyunda büyük kavgalara neden oldu. Ve 17 Aralık operasyonunun ardından AK Parti ile Gülen Cemaati arasındaki ilişkiler kopma noktasına geldi.
Özellikle Fetullah Gülen Cemaati’nin veya daha seküler bir ad haline gelen Hizmet Hareketi’nin emniyet ve yargının içinde bulunan uzantıları hükümeti yıpratmak ve sıkıştırmak adına en vurucu planlarını yürürlüğe koydular. Cemaat’in Zaman, Today’s Zaman, Bugün gibi gazeteleri ve kontrolündeki televizyonlaryolsuzluk operasyonu görüntüsü verdikleri 17 Aralık hamlesinin ardından doğru ve çoğu yanlış birçok haberi mükerreren ve aşırı bir abartıyla amaçları doğrultusunda kullandılar. Bakan Fatma Şahin ile Tayyip Erdoğan fotoğraflarının fotoshopla el ele tutuşmuş bir çift aşık şeklinde Bugün gazetesinde servis edilmesi bu ahlaksız haber furyasına sadece bir örnektir.
Mayıs-Haziran 2013 Gezi Olayları boyunca Cemaat’in yaygınlaşmasına katkıda bulunduğu “diktatör” ve dershanelerin tartışıldığı süreçte de Fethullah Gülen’in ifadesiyle “Firavun” ilan edilen Recep Tayyip Erdoğan hakkında Cemaat savcı ve yargı mensupları tarafından illegal bağlamda suç dosyaları hazırlandığı haberleri gündeme düşmeye başladı. Erdoğan’ı “Terör örgütüne destek vermek” suçuyla uluslar arası mahkemede yargılatıp itibarsızlaştırmayı amaçlayacak bu haber, 25 Aralık operasyonuyla gittikçe belgesel veya istihbari bir değer kazanmaya başladı.
25 Aralık’ta Hükümet’in Suriye’ye gönderdiği yardım tırına Hatay’da yine 17 Aralık’ta olduğu gibi gizli ve yetkili mercilerle hiçbir diyaloga geçmeden operasyon yapılmaya kalkıldı. Bu operasyon haberi Cemaat medyası tarafından tamamen çarpıtılıp “İHH’nın El Kaide’ye gönderdiği silah yüklü tır” olarak kamuoyuna servis edildi. Böylece hem İHH’nın El Kaide ile irtibatı hem terorist örgüte yardım eden kuruluşlara Hükümet’in izin verdiği haberi gündemleştirilip bir taşla iki hatta üç kuş vurulacaktı.
25 Aralık’ta senaryosu yazılan konu, Tayyip Erdoğan ve Erdoğan’ın Suriye’deki Müslümanlara gösterdiği ilgi ile irtibatlandırılacak kişi ve kuruluşlar hakkında hazırlanan suç dosyasına delil olarak konulacak; hem de Esed rejiminin katletmeye devam ettiği mazlum Suriye halkına uzanacak yardım eli kesilecek; Mısır, Suriye, Filistin, tüm Ortadoğu’daki İslami hareketler çıkmaza sokulması sağlanacaktı. İsrail’i, ABD’li Neo-Con’ları ve işbirlikçilerini oldukça memnun eden bu plan Cemaat’in yargı ve yürütmeye sızan kolları tarafından mafya türü yöntemlerle gerçekleştirilmek istenmişti. Kaldı ki Suriye Türkmenlerine gönderilen yardım tırında silah da bulunubilirdi. Zaten kardeşlerimizin katliamdan kurtulabilmeleri için onlara silah yardımı yapılmasını Müminlerin dayanışması bilinci içinde bizler Hükümet’ten istiyorduk. Yedi düvele karşı direnen Suriyeli kardeşlerimiz için bu talebimizi yerine getiren bir Hükümet meşruiyetini evrensel değerlerde ve halkın vicdanında bulacaktı.
Ama Antakya’da İHH’nın olduğu iddia edilen içi silah yüklü tırla “aşırı guruplara silah aktarılıyor” iddiası netlik kazanmamışken aynı gün Gülen medyası İHH’yı el-Kaide örgütü ile eş değer göstermeye çalıştı. Ancak “çamur at izi kalsın” mantığı bu sefer tutmamış ve Antakya’daki tır hadisesiyle zedelenemeyen İHH’nın imajı Gülen Cemaati ve çevresini rahatsız etmeye devam etmişti. Ki 14 Ocak 2014 günü sabah saat 06:20 sularında İHH Kilis Ofisine Van merkezli bir operasyon gerçekleştirildi. El Kaide takibatı adıyla muhtelif şehirlerde eş zamanlı baskınlar yapıldı ve insanlar gözaltına alındı. Ancak İHH personeli olan ve Kilis İHH ofisinde çalışan bir kişi ile ilgili olarak yapıldığı iddia edilen operasyon bu şahsın adresi belli olmasına rağmen evine yapılmayıp, İHH’nın ofisine baskın yapıldı. Sabahleyin personel dışarı çıkartılıp tamamen usulsüz bir aramayla bilgisayarlara el kondu. Zaman Gazetesi’nin olayla ilgili “Kilis’te El-Kaide Operasyonu” başlıklı manşeti ise cemaatin zihin yapısını ve yargıdan polise kadar organize çalıştığını bir kez daha açığa vurdu.
Peki, bu operasyonla ne amaçlanıyordu? Aslında son günlerde yaşanan olaylara baktığımız zaman yapılan bu hukuksuz operasyonun amacı çok açıktı. Amaç gerek Türkiye ve gerek dünya kamuoyunda tanınmış bir yardım kuruluşu olan İHH’nın ismini operasyona dâhil ederek İHH’nın imajını zedelemek ve zihinlerde yanlış algı oluşturmaktı. Operasyonla yapılmak istenen Suriye halkına uzanan yardım elini keserek küresel güç odaklarının uşaklığını yapmaktı. Bu operasyon açlıktan ölen, evsiz ve yurtsuz kalarak soğuktan donan Suriyeli çocuklara uzanan elleri koparma operasyonuydu. Ve tabi ki amaç sadece İHH değildi. İHH nezdinde tüm Müslümanlara saldırı gerçekleştirilmekte, Başbakan Erdoğan için hazırlandığı haberi yaygınlaştırılan suç dosyasına deliller oluşturmaktı ve ümmet dayanışması yok edilmeye çalışılmaktaydı.
Ancak, İslam düşmanlarının oyunlarına destek veren ve bu kirli senaryoyu sahiplenerek oyunun içinde rol alan yerli işbirlikçiler kendi dünyevi çıkar ve hesaplarının üstünde Allah’ın da bir hesabı olduğunu ve yarın Allah’ın huzurunda hesap vereceklerini unutmuş görünmekteydiler. Demek ki onca dindarın emeği bir Hasan Sabbah işlevini yeniden üretmeye yöneltilmekteydi.