İhanet, şehid, öfke ve ders: Yeter mi!..

Sadece son bir hafta içinde Türkiye'de yaşananlar bile ne kadar zor bir ülkede, ne kadar çetin bir coğrafyada yaşadığımızı, böyle bir ülkede ve bölgede varolmanın, ayakta kalmanın başlı başına bir başarı olduğunu, özel yetenekler gerektirdiğini göstermeye yetiyor.

Bir gün içinde altmış civarında yere polis operasyonu oluyor, birbirinden farklı örgütlere mensup çok sayıda insan gözaltına alınıyor, operasyon yapılan yerlerden birinde başlayan ve saatlerce süren çatışma naklen yayınla bütün Türkiye'ye izlettiriliyor. Operasyon adreslerinden silahlar çıkıyor, bu silahların Ergenekon operasyonu kapsamında ele geçen silahlarla, örgütlerin aynı çevrelerle bağlantıları sorgulanıyor. Bu arada bilgi kirliliğiyle, spekülasyonlarla gerçekler birbirine karışıyor, bilen bilmeyen herkes ahkam kesiyor.

Sadece dün; Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, memleketin her meselesine ilişkin açıklamalar yaparken, Türk medyasını Ankara'ya toplarken Diyarbakır Lice'de askeri araca saldırı gerçekleşiyor, dokuz asker şehid oluyor. Hemen ardından bir başka saldırıda bir asker daha hayatını kaybediyor. Bir yandan Genelkurmay Başkanı'nı izlerken, son bir yılda gelişen neredeyse her olaya ilişkin soru ve cevapları dinlerken diğer yandan Lice'deki saldırılara odaklanmaya çalışıyoruz. Bu da yetmiyor, bir başka haber patlıyor; Hikmet Sami Türk, ders vereceği salona girerken suikast girişiminden son anda kurtuluyor. DHKPC'li iki kişi bombaları patlatamadan yakalanıyor. Yurt dışında eğitilip gönderildiği ortaya çıkıyor.

Başka neler oluyor son bir haftada? Bir çok yer kazılıyor, Bedrettin Dalan'ın İSTEK Vakfı'na ait araziden silahlar çıkıyor, bu silahlarla ilgili soruşturmalar yürütülüyor, darbe sorgulamasına ilişkin ilginç detaylar ortaya çıkıyor, eski Genelkurmay Başkanı sekiz saat ifade veriyor, muvazzaf askerler gözaltına alınıyor, DTP ve PKK merkezli geniş operasyonlar yapılıyor, Türkan Saylan tartışmaları devam ediyor, Türkiye'nin değişik yerlerinde kazılar yapılıyor, mezarlar açılıyor, 1 Mayıs için önlemler alınıyor, Ergenekon iddianamesine ilişkin ilginç detaylar ortaya çıkıyor..

Ergenekon savcılarına ifade veren eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, 1996-97 yıllarında Abdullah Öcalan'a yönelik planlanan suikast girişimini Genelkurmay'da görevli komutanlar akamete uğrattığını, bu komutanlar arasında 28 Şubat sürecinin ünlü ismi, Batı Çalışma Grubu'nun kurucusu emekli Orgeneral Çevik Bir'in de olduğunu öne sürüyor. Dehşet verici bir iddia bu. Türkiye'nin çıkarları adına darbe yapanların, bu ülkeden çok dışarıda bağımlı oldukları çevrelerin projelerini uygulayanların, başarıları nedeniyle ödüllendirilenlerin, bu ülkeyi birbirine düşman kamplara bölmeye çalışanların, şimdilerde sesleri bile çıkmayanların o zaman nelerle meşgul olduklarına dair iddialar. Geçmişin kirli dosyaları açıldıkça kim bilir daha neler çıkacak ortaya.

Liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Sadece bir hafta içinde tanık olduğumuz, tartıştığımız şeyler bunlar… Türkiye'nin dış politikasına ilişkin gelişmeleri de ekleyelim:

Bakü-Ankara gerilimi devam ediyor; Ermenistan'la Yol Haritası ve müzakereler de… Azeri yönetimi doğalgaz zammından cami kapatmaya kadar üzüntü verici tepkiler gösterirken Ermenistan içten içe kaynıyor. ABD Başkanı Barack Obama'nın 24 Nisan açıklaması hayal kırıklığına ve tepkiye yol açıyor. Kafkaslar'da Türkiye karşıtı bir cephe oluşturulmak isteniyor. İçeride bazı çevreler buna alkış tutuyor, kriz pazarlamaya girişiyor.

Türkiye-Suriye yakınlaşması ve ortak tatbikat İsrail'de öfkeye neden oluyor. Aynı çevreler bunu da İsrail adına içeride kriz olarak pazarlıyor. Dün bu köşede "İsrail rahatsız olmuş, içeridekiler fena kızdı" başlığı ile sorgulanan yaklaşıma "yeter artık" diye tepki gösteriyor ve ekliyor; "İsrail'in tepkisi bizi ilgilendirmez! Bu Suriye ile Türkiye arasında olan ikili bir tatbikat. Başkalarının bu konuda sözüne neden bakıyoruz? Ülkemizin pozisyonunu büyüklüğünü iyi görelim." İçerideki pazarlamacılara, kişisel çıkarlarıyla ülke çıkarlarını karıştıranlara söylenebilecek en sert cümleyi sarfediyor, ders veriyor ama anlayan kim!

Bir hafta içinde hangi ülke, hangi devlet, hangi toplum bu kadar yüksek tansiyona dayanabilir? Son günlerde sanki bir uğursuz rüzgar Türkiye'nin etrafını kuşatıyor. İçeride hesaplaşma, dışarıda Türkiye'nin karşısına cepheler inşa etme, taşeron örgütleri harekete geçirme, terör üzerinden terbiye etme, enerjiyi yeniden iç çatışmalara yönlendirme girişimi var sanki. İçeride değişen, bölgesinde değişen, değiştikçe gücünü artıran, adeta bir meydan okumaya girişen Türkiye, karşıtlarını harekete geçirmiş gibi. Birileri sanki bu ülkeye ders vermeye çalışıyor. Eğer gerçekten böyleyse, önümüzdeki günlerde çok ciddi gelişmelere tanık olacağız demektir. Dışarıda Türkiye'nin genişlemesini durdurmak için atılan olumlu adımları tersine çevirmeye çalışanlar, içerideki uzantılarını da harekete geçirecektir.

Bu arada, iki haftada dünyanın her bölgesine yayılan, daha ne olduğu bile kesinleştirilemeyen, endişe verici söylentilerin yayılmasına neden olan, yepyeni bir küresel tehdidi, Domuz gribini buraya almadık bile...

YENİ ŞAFAK