Bugün Baas rejiminin Şam’daki çetelerinin Filistinli mültecilerin yaşadığı Yermük mülteci kampına önceki akşam yani 2 Ağustos Perşembe akşamı iftar vaktinde düzenledikleri saldırıya ve gerçekleştirdikleri vahşi katliama temas ederek söze başlamak istiyorum.
Baas diktatörü halk ayaklanmasının başlamasından sonra Filistinli mültecilerden ve İslâmî direnişten kendisine açıktan destek vermelerini ve desteklerini dile getiren açıklamalar yapmalarını istemişti.
Ancak Filistin tarafı böyle bir şey yapamayacağını çünkü kendileri için Suriye halkının da önemli olduğunu ve kendilerinin karşılıklı uzlaşma yoluyla çözümden yana olduklarını dile getirince Baas diktatörü, bu durumda Filistinlilerin güvenliğinden sorumlu tutulamayacağını hatırlatarak bir bakıma aba altından sopa göstermişti.
İslâmî direniş Suriye’de çok sayıda Filistinli mülteci yaşamasını ve onların hedefe yerleştirilmelerinden doğacak tehlikenin büyüklüğünü nazarı dikkate alarak stratejik tutum izlemeye çalıştı.
Ama ne yazık ki onun bu tutumu Baas diktasını ve Şebbiha çetelerini tatmin etmedi.
Filistinli mültecilerin olayların dışında kalmaya dikkat etmelerine rağmen Beşşar’ın çeteleri, önceki akşam mültecilerin Yermük kampında iftar ettikleri sırada saldırı düzenleyerek vahşi katliam gerçekleştirdi.
Bu katliam bir çatışma sonucu olmadı.
Filistinlilerin rejime karşı ayaklanmaya karışmalarından da kaynaklanmadı.
Sadece onların Baas diktasına açıktan destek veren açıklamalar yapmamaları ve Şebbiha çetelerinin saflarında direnişçilere karşı çatışmalara bulaşmamaları sebebiyleydi.
Yani Baas diktasının “Ya Beşşar ya dimar” sloganı Filistinli mültecilere karşı da korkunç bir katliamla uygulandı.
Peki, ne anlama geliyor bu slogan?
“Ya Beşşar’ı desteklersiniz, ya da yok olursunuz; ya Beşşar’ın hâkimiyeti sürer, ya da tamamen yerle bir edilmiş, insanları darmadağın olmuş bir Suriye kalır elinizde!”
Bugün Baas diktasının böylesine korkunç bir vahşette ısrar etmesinin sebebi de bu değil midir?
Beşşar’ın artık bu direniş karşısında dayanamayacağını hemen yanı başındaki adamlarının bile onu bırakıp kaçmaları göstermiyor mu?
Buna rağmen korkunç vahşet ve katliamları sürdürmekle diktatör Beşşar ve arkasında duran zulüm rejimleri, “birinci seçenek olmayacaksa ikincisi için elimizdeki son kozları da kullanacağız” mesajı veriyor.
Dünkü yazımızda İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB)’nin Suriye İstişare Toplantısı’ndan aktardığımız rakamlar da bunu gösteriyor.
Konuşmacı Muti el-Buteyn, Baas diktasının bu sıralarda Suriye’de Sırpların Bosna-Hersek’teki politikalarını izlediğini ve özellikle Sünni şehirlerini ve köylerini boşalttığını dile getirdi.
Humus’un da bu politika yüzünden tamamen boşaltıldığını ve adeta bir hayalet şehre dönüştüğünü vurguladı.
Bu politika Baas diktasının “tümünü alamazsan, tümünden de vazgeçme” prensibiyle hareket ederek Nusayri nüfûstan ikinci bir devlet için yararlanma planında ciddi olduğunu gösteriyor.
Biz 28 Temmuz’da yayınlanan “Tükeniş Merhalesi Senaryoları” başlıklı yazımızda bu konu üzerinde durmuş ve Beşşar’ın bu planında başarılı olamayacağını dile getirmiştik.
İDSB’nin toplantısında ben konu hakkında Türkmen Cephesi lideri Yusuf Molla’nın görüşünü almak için Nusayrilerin yoğun olduğu bölgelerde nüfûsun önemli bir kesimini oluşturan Türkmenlerin böyle bir “ikinci devlet” planına karşı nasıl bir tavır alacaklarını sordum.
O da Esed’in bu planında ciddi olduğunu ve söz konusu bölgede tehlikeli bir şekilde askerî yığınak yaptığını, diğer cephelerde savaşı kaybetmesinden sonra Lazkiye çevresine çekilerek oralarda kontrolü elde tutmak isteyeceğini, ancak Türkmenlerin buna kesinlikle onay vermeyeceklerini ve son güçlerine kadar savaşacaklarını söyledi.
Molla “yılanın başı asıl sahilde (yani Lazkiye bölgesinde) ezilecektir” diyerek Beşşar’ın böyle bir devlet planında aslında kuru bir hayal peşinde olduğunu vurguladı.
Kendilerinin de Baas diktasının bu tür oyunlarına karşı Türkmenleri organize etmek ve özgürlük savaşına bu kitleyi de dâhil etmek için Türkmen Cephesi’ni kurduklarını hatırlatarak bu kitlenin Suriye’nin birliğinden yana olduğunu, bu konudaki kararlığından kesinlikle geri adım atmayacağını ifade etti.
YENİ AKİT