İdlib’in Düşmemesi ve Devrimin Bitmemesi İçin Ne Yapmalı?

İdlib’deki gelişmeleri değerlendiren Suriyeli aktivist Ebu Sümeyye Halidi, durumun bu noktaya gelmesinde muhaliflerin de zaaflarının rol oynadığını belirterek kuşatmayı delme seçeneklerini analiz ediyor.

Ebu Sümeyye Halidi’nin Mepa News sitesinde yayınlanan “Ya İdlib Düşecek ve Devrim Bitecek Yahut Yeniden Doğacağız” başlıklı yazısını ilginize sunuyoruz:

Suriye'deki son vakalar en kötü şekilde başaşağı bir gidiş kazandı ve muhalefetin kendisinden başka suçlanacak hiç kimse yok. Ayrılık, özgürleştirilen birkaç bölge üzerinde iç çatışmalar, yabancı devletleri razı etmek için gayret etmek, bağımsız bir sese sahip olmak yerine uydu olma rolünü kabul etme ve benzeri şeyler bu duruma götüren sebeplerden bazıları. Bir diğer taraftan Rusya da akıllıca oynadı ve Suriye sahasında olduğu gibi uluslararası arenada da rakiplerine üstünlük sağladı.

Önce doğu Suriye sonra İdlib

Rus stratejisi işliyor ve muhalefet herkesin ötesinde bunun suçlusu. Çatışmasızlık bölgelerini dayatan Rus stratejisinin oldukça açık ve kaçınılmaz bir sonucu var. Rusya bu ateşkes bölgeleri anlaşmasını, bölgesel ve uluslararası destekle, rejimin Doğu Suriye'yi IŞİD'ten tamamen ele geçirebilmesini sağlamak için kullanıyor. Bu görev başarıldığında rejim (Rusya'nın ve muhtemelen Batı'nın yardımıyla) aslında var olmayan El Kaide ile savaşma kisvesi altında İdlib'i ele geçirmeyi deneyecek. Guta, Humus, Dera gibi bölgelerde kalan direniş ceplerine de daha sonra Esed'in kalmasının da dahil olduğu aşağılayıcı bir siyasi çözüm önerilecek. Ve eğer reddederlerse rejim (Rusya'nın desteği ve Batı'nın göz yummasıyla) bu kalan bölgeleri de bitirecek. Plan bu, ve herkes bunun geldiğini görüyor. Peki, buna meydan vermemek için ne yapılabilir?

Kaçınılmaz görünen final için bir çıkış yolu var mı?

Evet. Ancak mevcut haliyle bu muhalefet ile bu pek de mümkün görünmüyor. Bu açık komplo -rejimin Doğu Suriye'yi almasına müsade etmek ve sonra HTŞ ile savaşmak için küresel bir ittifak kurmak- en son yaşanan HTŞ/Ahrar ikileminde büyük bir etkiye sahipti. Çok açık şekilde ortaya koymama izin verin, muhalefetin yegane gerçek umudu İdlib'tir. Ve eğer İdlib düşerse tüm diğer bölgeler çok az bir anlam ifade eder. Ve daha da açık şekilde ifade etmeme izin verin, eğer İdlib'de bir şeyler değişmezse ve gerçekten hızlı olunmazsa, ve muhalefet bölünmüş olarak kalırsa İdlib düşecek. Açıkça söylemek gerekirse hiçbir grup rejimle tek başına savaşamaz. Bunu HTŞ öncülüğünde Hama'da gerçekleşen ve Hama şehrinin kapılarında, Kumhane'de gücünü kaybederek durdurulan operasyonda açıkça gördük. İdlib'de, Hama kırsalında ve Güney Halep kırsalında 40 binin üzerinde savaşçı bulunuyor, rejimle savaşı ele alabilir ve mevcut dinamikleri değiştirebilirler, fakat maalesef muhalefet bunun yerine, yok oluşlarına sebep olacak şekilde bölünmeyi ve uydu gruplar olarak kalmakla yetinmeyi seçmiş durumda.

HTŞ'nin karşı hamlesi

Kabul edin yahut etmeyin, Ahrar ile aralarındaki iç çatışmadan sonra HTŞ'nin aldığı pozisyonla kesin olan bir şey var. Uluslararası toplumun tamamı El Kaide ile savaşma kisvesi altında Suriye'yi gümüş bir tepside rejime sunmak istiyor. Bu başlı başına bir sorun ve HTŞ doğru kararı vermeye yetecek kadar akıllı.

HTŞ, her ne kadar adaletsiz ve yanlış olsa da bu mazeretleri ortadan kaldırmak durumunda. Bunun yapılabileceği birkaç yol var ve HTŞ isimlerinden sızan son açıklamala HTŞ'nin özellikle bu görev için Suriye'nin kuzeyinde yeni bir proje yürüttüğünü ortaya koyuyor.

A) HTŞ sivil yönetimi belirli yerlerde yerel yapılar tarafından seçilen tanınmış kişilere bırakacak. Kısacası şehirlerin işleri ve yönetimi gruplardan bağımsız yerel yapılarca görülecek.

B) Adaleti, mahkemeleri, polisi vesaire yönetme görevi ortak adalet yönetimine verilecek ve herhangi bir gruba bırakılmayacak.

C) Bütün gruplar birleştirici bir isim tarafından yönetilecek tek bir askeri yapıda birleşmek üzere dağılacak. Bazıları ÖSO'nun ilk lideri Riyad el Esed'den bahsediyor ki benim fikrime göre de mükemmel bir aday.

HTŞ'nin lideri ve Ahrar'ın eski lideri Ebu Cabir eş Şeyh'in de katıldığı son toplantılar bu projenin yolda olduğuna dair ipucu verdi ve HTŞ'nin medya kuruluşu İba Ajansı İdlib'de yerel sivil yönetim toplantılarını aktarıyor, bu da HTŞ'nin bu yönde bastırdığı kanaatini pekiştiriyor.

Türkiye'nin İdlib talepleri

Türk yetkililerden gelen son ifadeler ve Türk medyası da Türkiye'nin İdlib'i hedef alan Musul tarzı bir operasyona karşı olduğundan bahsediyor, Türkiye'nin üç talebinden söz ediliyor:

1) Sivil yönetim

2) Özgür polis gücü (kendilerinin de ortaya koyduğu gibi)

3) HTŞ'nin dağıtılması

Bu talepler her ne kadar adaletsiz olsa bile HTŞ bunları makul görebilir ve bu fırsatı kaçırmamak isteyebilir. Şu an İdlib'deki grupların dağıtılıp tek bir yapıda birleşmesine her zamankinden çok ihtiyaç var. HTŞ'nin Ahrar'ı özünde kendine engel olarak görmesi ve İdlib'deki en geniş grup olarak onları ortadan kaldırması bu senaryoyu daha da olası hale getiriyor. İdlib'in çoğunu tek bir komuta altında birleştirecek başarısız birleşme girişiminin Ahrar'ın başta teklifi kabul etmesi fakat sonradan reddetmesi nedeniyle başarısız olduğunu aklınızda bulundurun.

Önümüzdeki birkaç ay Suriye'nin kaderi için çok mühim, eğer iyi oynanmazsa her şey kaybedilebilir. Ve eğer iyi oynanırsa, bunu kesinlikle söylüyorum, her şey daha iyi olacak şekilde değişecek. Rejimin en büyük müttefiki, kendini ayağını vuran ve kazanmayı reddeden muhalefet! İnşallah her şey plan dahilinde giderse bunların hepsi değişecek.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!