İdlib'de ipler gerilirken

Halid Abdurrahman İdlib'deki son gelişmeleri değerlendirdiği yazısında Türkiye'nin askeri sevkiyatlarının bölgedeki diğer aktörler tarafından nasıl algılandığını inceliyor.

İdlib'de ipler gerilirken

Türkiye'nin İdlib'e yönelik son sevkiyatlarıyla birlikte bölgede iplerin daha da gerileceği görülüyor.

Suriye'nin kuzeyinde HTŞ'nin öncülüğündeki muhaliflerin kontrolünde bulunan İdlib bölgesi, Rusya ile Türkiye arasında yaşanan gerilimin bölgedeki merkezi haline gelmiş durumda. 

Her fırsatta İran ile birlikte desteklediği Esed rejimini İdlib'e yeniden sokmak isteyen Rusya, Türkiye'nin bu bölgede artırdığı askeri gücü nedeniyle bu planlarını ertelemek zorunda kaldı.

Her ne kadar geçtiğimiz günlerde başlattığı bir dizi saldırıyla İdlib'in güneyindeki temas hatlarından olan Cebel Zaviye bölgesiyle Lazkiye'nin kuzeyinde muhaliflerin kontrolündeki bölgelere hava ve kara saldırıları gerçekleştiren Rusya, bu saldırıları henüz bir kara operasyonuna dönüştürebilmiş değil. 

Geçtiğimiz dönemde servis edilen haberlerde Rusya'nın Türkiye'den İdlib'deki askeri varlığını azaltmasını istediği, bu askeri varlıktan kastın ise 12 gözlem noktaları olduğu, ancak Türkiye'nin bunu reddettiği ifade edilmişti.

Buna ek olarak son dönemde Türkiye'nin gerçekleştirdiği askeri sevkiyatlarla İdlib'deki askeri varlığını azaltmaktan ziyade, artırma yolunda bir strateji izlediği görülüyor. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da Türkiye'nin İdlib'deki askeri merkezlerinin artık sadece 12 gözlem noktasından ibaret olmadığı gerçeği.

Türkiye 12 Ekim 2017'den bu yana Kazakistan'ın başkenti Astana'da Rusya ve İran ile sağladığı mutabakat çerçevesinde İdlib'de gözlem noktaları kurmaya başlamıştı. 

Bahar kalkanıyla gelen ateşkes

Ancak zaman içerisinde Rusya ve İran tarafından desteklenen Esed rejimi güçleri, Rusya'nın da hava desteğiyle bu gözlem noktalarını görmezden gelerek muhaliflerin kontrolündeki bölgelere yönelik kara saldırıları düzenlemiş ve Türkiye'nin ateşkesi takip etmek amacıyla kurduğu birden fazla gözlem noktalarını da kuşatmaya alarak bölgede ilerleme sağlamıştı.

Artan rejim saldırıları ve Rusya'nın gerçekleştirdiğinden şüphelenilen, en az 33 Türk askerinin öldüğü hava saldırısı sonrasında Türkiye Bahar Kalkanı Harekatı'nın startını vermiş ve insansız hava araçlarının etkin olarak kullanıldığı harekatta rejim güçlerine ağır zayiat verdirtmişti. 

Harekatın ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından Rusya'nın başkenti Moskova'da varılan mutabakatla İdlib için yeni bir ateşkes süreci başlamıştı.

Moskova Mutabakatı çerçevesinde M4 karayolunun İdlib'in güneyinde kalan bölümünde Rusya ile ortak kara devriyesi gerçekleştirilmesi de planlanmış ve 15 Mart tarihinde Rusya ile ilk birleşik kara devriyesi M4 karayolunda icra edilmişti. Ancak gelinen süreçte ortak devriyeye yönelik saldırılar ve Rusya'nın güvenliği bahane göstererek Türkiye ile gerçekleştirilen ortak devriyelerden çekilmiş olması bölgedeki gerginliğin bir diğer nedeni. 

Özellikle Rusya'nın ortak devriyelerden çekilmesinin ardından İdlib ve Lazkiye bölgeleri çevresinde muhaliflerin kontrolünde bulunan yerleşim alanlarına Rusya'ya ait olduğu belirtilen savaş uçakları tarafından birçok saldırı gerçekleştirildi. Yani Rusya bir anlamda kendisi bölgedeki gerilimi daha da artırma yoluna gitti.

Türkiye'nin yeni sevkiyatları ve askeri noktaları

Geçtiğimiz gün İdlib'den aktarılan görüntülerde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bölgeye yönelik yeni ve kapsamlı bir sevkiyat gerçekleştirdiği görüldü. Sevkiyatta T-155 obüsleri öne çıkarken mühimmat taşıyan tırlar da bu askeri konvoya eşlik etti. Bununla birlikte Türkiye'nin İdlib'e yönelik son sevkiyatlarında sahaya tank ve diğer zırhlıları da konuşlandırdığı biliniyor.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) tarafından paylaşılan habere göre, Türk Silahlı Kuvvetleri dün gerçekleştirdiği askeri sevkiyatla birlikte İdlib'in güneyindeki Cebel Zaviye bölgesine yeni bir askeri üs daha inşa ediyor. SOHR'un verilerine göre bu noktayla birlikte İdlib'de Türkiye'ye ait askeri noktaların sayısı 69'a yükseldi. Bölgedeki Türk askerinin sayısı ise bir hayli fazla.

Tüm bu askeri dinamik içerisinde Türkiye'nin artık Suriye'de Rusya ile "stratejik ortak" olduğunu söylemek pek mantıklı değil. Gelinen süreçte Türkiye, İdlib özeli ve Suriye genelinde Rusya ile birbirine çelme takmaya çalışan iki partner olarak tanımlanabilir.

Türkiye'nin İdlib'e yaptığı askeri sevkiyatlardan Rusya'nın memnun olmadığı, ciddi rahatsızlık duyduğu bir gerçek. Yeni sevkiyatlar bölgedeki askeri dinamikleri daha da gergin bir hale sokmakla birlikte, Rusya-İran-Esed rejimi ittifakının İdlib'e yönelik saldırısını da erteleme işlevi görüyor.

Yine bu noktada belirtilmesi gereken bir diğer nokta da İdlib'deki Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin güvenliğinin sağlanıp sağlanamadığı konusudur.

Rusya genellikle müdahil olduğu bölgelere dair rahatsızlık duyduğu ve masada çözemediği konulara sahada doğrudan sert cevaplar vermesiyle tanınan bir askeri geleneğe sahip. Bu nedenle İdlib sahasındaki Türk askerinin doğrudan Rusya'nın hedefi olabileceği konusu unutulmamalı. 

Ancak Türkiye'nin yeni bir göç dalgası ve Suriye'deki diğer kazanımlarını kaybetmemesi için askeri varlığı sürdürülebilir kılması oldukça önemli. Nitekim daha önceki değerlendirmelerde Rusya'nın Suriye'de Türkiye için güvenilemez bir aktör olduğundan bahsetmiştim. Bugün yaşanan gelişmeler, özellikle de Rusya'nın son dönemde PKK'nın Suriye yapılanması YPG ile girdiği yakın ilişkiler ağını daha görünür kılması, Rusya'nın Türkiye için neden güvenilmez bir aktör olduğunun en açık göstergelerinden biri.

Rusya-İran-Esed rejimi üçlüsünün açısından İdlib'e bakıldığında özellikle Rusya'nın siyasi olarak Türkiye'yi zora sokmaya yönelik bazı söylemleri son dönemde daha fazla dikkat çekiyor.

Bu söylemlerden en fazla öne çıkanı ise "Türkiye'nin İdlib'deki yükümlülüklerini yerine getirememiş olması" bu söyle Rusya tarafından çokça dile getiriliyor. Destekleyicisi olarak da Türkiye'nin "radikaller ile muhalifleri birbirinden ayrıştıramaması" gösteriliyor. Bu paralelde, M4 karayolundaki Türk-Rus ortak devriyelerini hedef alan saldırıların Rusya'nın Türkiye karşıtı politikasının İdlib ayağını güçlendirdiğini eklemek gerekli. 

Rus tarafının halen Türkiye ile İdlib'deki ortak devriyelere çıkmayarak, "güvenlik endişelerini" bahane göstermesi, iki ülke arasında İdlib temelindeki gerilimin devam ettiğini ortaya koyuyor. 

Türkiye'nin yaptığı askeri sevkiyatlardan anlaşılan, en azından yakın gelecekte masada Rusya tarafından ikna edilip İdlib'den çekilmiş bir Türkiye görmeyeceğimizi destekler nitelikte.

Gelişen savunma sanayisi ile, başta insansız hava araçları olmak üzere askeri teknolojisini test edebileceği gerçek bir savaş alanı bulan Türkiye'nin, Rusya'nın göstereceği reflekslere nasıl yanıt vereceği merak ediliyor. Ancak bölgede yaşanan tüm askeri hareketlilik, her iki tarafın da bir çatışmaya hazırlandığının göstergesi.

Kaynak: Mepa News / Halid Abdurrahman

Suriye Haberleri

Hakan Fidan: YPG, bir terör örgütü olarak Suriye'de bulunuyor
Ahmed el-Şaraa’dan PKK/YPG’ye: Ya geri çekilecekler ya da askeri harekat yapacağız
Rusya bile Suriye'deki gelişmeleri CHP’den daha makul değerlendiriyor!
"Suriyelilerden özür dilerim, sizin yaşadıklarınızı anlamadık!"
Şam'da ilaç deposunda çok sayıda naaş kalıntısı bulundu