İdlib Grozni Olmasın!

Yazısında işgalci Rusya’nın İdlib’e yönelik saldırılarını değerlendiren Mehmet Acet, bölgede yeni bir Grozni dramının yaşatılmak istendiğini belirtiyor ve dün Grozni’de yapılanın yarın İdlib’de tekrarlanmaması için yapılması gerekenlere dikkat çekiyor.

Mehmet Acet’in Yeni Şafak’taki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı yazısı (06 Eylül 2018) şöyle:

İdlib Sancısı

Rus savaş uçakları önceki gün İdlib kırsalına hava harekatı düzenleyince, bu saldırı, geniş kapsamlı çok daha büyük bir planının ilk adımı mı sorusu gündeme geldi.

‘Kapsamlı saldırı planı’ derken akla gelen şey, Salı günü olandan daha farklı.

Ona Grozni modeli deniyor.

 2016 sonlarına doğru Doğu Halep’te, en son Guta’da örneklerini gördüğümüz, hastane, okullar dahil, hareket eden her şeyin hedef alındığı acımasız bir katliamın adı, ilk uygulandığı yerden aldığı isimle Grozni modeli oluyor.

Öyle bir acımasızlık yeniden sergilenecek olursa, bunun ortaya çıkartacağı risklerden biri, yüzbinlerce kişinin Türkiye sınırına doğru harekete geçmesi olacak.

O yüzden Ankara’nın Ruslarla yürütülen müzakerelerde en fazla üzerinde durduğu noktalardan birinin burası olduğu söylenebilir.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’da Kırgızistan dönüşü kendisine sorulan sorulara işin bu kısmından tutarak yanıtlar verdi:

“Burada 3,5 milyon insan var. Allah göstermesin, buralara füzeler yağdırılacak olursa çok çok ciddi bir katliam yaşanır. Öyle bir durumda kaçanlar nereye gelecek? Büyük oranda yine bize gelecek.”

GROZNİ MODELİNİ TÜRKİYE DURDURABİLİR

İdlib’te Grozni modelinin uygulanmasını bir tek Türkiye’nin girişimleri, Ruslarla yürütülen müzakereler durdurabilir.

Ve galiba öyle olacak.

7 Eylül’de Tahran’da yapılacak Türkiye/Rusya/İran üçlü liderler zirvesi bu umudun taşınacağı son takvim olacak.

Yine Erdoğan’ın bağlamda söylediklerine bakacak olursak, “Tahran Zirvesi’ni olumlu neticelendirmek suretiyle, rejimin oralardaki aşırılıklarını önlemeyi başarırız” ifadesi Türkiye’nin neyi önlemeye çalıştığını ortaya koyuyor.

Ankara’nın 2016’dan buyana uygulamaya çalıştığı Suriye yaklaşımı ile ilgili birkaç kelam edersek, İdlib meselesinde nerede durduğunu anlamamız da kolaylaşabilir.

Önceliklerden biri, 6 yıldır Türkiye’nin güvenliğini, hatta toprak bütünlüğünü birinci derecede etkileyen bu savaşın bitmesi, sükun ikliminin tesis edilmesi.

İkinci öncelik, Suriye savaşının bitimi ile ortaya çıkacak yeni denklemde PKK’nın kazanımlar elde etmesinin önünü kesmek.

Üçüncüsü, sürecin savaş nedeniyle yeni göçlerin yaşanmasını engelleyecek şekilde ilerlemesi.

Fırat Kalkanı ve Afrin harekatlarıyla Suriye’deki PKK tehdidinin Türkiye’nin toprak bütünlüğünü etkilemesi riski azaltıldı.

‘Rojava modelinin’ Türkiye’ye taşınması fikrinin nasıl karşımıza çıktığını 2015 yazında başlayan hendek terörünü hatırlayarak anlayabiliriz.

O tehdit de sınırlardan uzaklaştırılmış oldu.

TERÖR TEHDİDİNİ SINIRIN ÖBÜR TARAFINDA TUTMAK

Yeni göçler, MİT Başkanı Hakan Fidan’ın geçen sene ayak üstü yaptığımız kısa sohbette dile getirdiği “Bütün terör unsurlarını sınırın öbür tarafında tutmak” politikasını olumsuz yönde etkileyebilir.

Bu başlıklardan hareketle Ankara açısından Ruslarla aktif bir şekilde yürütülen İdlib diplomasisinin odağında bu konuların olduğunu düşünebiliriz.

Suriye kaynaklı terör tehditlerinin Türkiye sınırının bu tarafını daha fazla riske etmesinin önüne geçilmek isteniyor.

Olan bu.

Türkiye’nin bu konudaki şansı, Moskova’nın Ankara’nın kaygılarına, Astana süreciyle oluşan pozitif ivme ve ikili ilişkilerde oluşan kazanımlar nedeniyle kulak veriyor olması.

17 Ağustos’ta Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Moskova’ya yaptığı ziyaretle başlayan trafik, Rusların Ankara ile işbirliği yapmaya devam ettiğini gösteriyor.

O nedenle, İdlib’de hem büyük bir sivil kıyımına, hem de büyük bir göçe yol açabilecek Grozni modelinin uygulanmayacağını tahmin ediyoruz.

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm