Suudi Arabistan’daki idamlar..
Abdullah Muradoğlu / Yeni Şafak
Suud-i Arabistan'ın meşhur Şii din adamlarından Ayetullah Nemr Bakır en-Nemr'in idamı “Körfez” başta olmak üzere bütün bölgede mezhep çatışmalarını şiddetlendirecek gibi görünüyor. Şeyh Nemr, 2012 yılında tutuklanmış ve 2014'te idama mahkum edilmişti. Nemr hakkında verilen idam cezası geçtiğimiz Ekim ayının sonlarına doğru Suudi Arabistan yüksek yargısı tarafından da onaylanmıştı. Ancak infazın gerçekleşmesi için Kral Selman Bin Abdülaziz'in onayı bekleniyordu.
Şiiler arasında popüler bir din adamı olması ve idamının şiddetli gerginliklere sebebiyet verebileceği düşüncesiyle Ayetullah Nemr'in cezasının infazı, açıkçası pek beklenmiyordu. Demek ki Suudi Arabistan kralı, Nemr'in idamının ardından ortaya çıkabilecek gelişmeleri göğüslemekte kararlı.
Şeyh Nemr'in idamının, 2015 yılının Aralık ayı sonlarına doğru, Suudi Arabistan liderliğinde 34 ülkenin dahil olduğu 'Teröre Karşı İslam İttifakı” adıyla bir koalisyonun kurulmasından ardından gerçekleşmesi ise dikkat çekici. Bilindiği gibi İran, Irak ve Suriye bu koalisyonun dışında bırakıldı.
Şeyh Nemr'in idam edilmesi, İran, Irak, Lübnan, Pakistan ve Hindistan gibi ülkelerin yanı sıra azımsanmayacak ölçüde Şii toplulukların yaşadığı, Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen gibi ülkelerin yer aldığı Körfez bölgesinde şiddetli bir tepkiye yol açtı.
Bu gelişme İran ve Suudi Arabistan arasındaki gerginliği en üst düzeye çıkarmış görünüyor. Ancak gerginliğin İran ve Suudi Arabistan ile sınırlı kalacağını ise kimse düşünmüyor. İki ülke arasındaki restleşmenin, başta Bahreyn olmak üzere diğer Körfez rejimlerini etkileme riski çok yüksek. Üstüne üstlük, Suudi Arabistandaki idamlardan önce İran'da rejim karşıtı 27 Sünni eylemci idama mahkum edilmişti. Bu idamların gerçekleşmesinin Riyad'a bir misilleme olarak algılanacağını söyleyebiliriz.
En-Nemr'in idam edilmesi sıradan bir olay değil. Irak, Suriye ve Yemen'de mezhep çatışmalarının bölgeyi esir aldığı düşünülecek olursa, durum vahim. Özellikle ABD ve Rusya'nın bölgeye ilişkin pozisyonlarını da etkileyecek olan bu gelişmenin nereye evrileceğini tahmin etmek kolay değil. Ancak bölgenin bu meselenin sebebiyet vereceği yangınla yüz yüze gelmesi kuvvetle muhtemel.
Bölgesel güçlerin biribiriyle çelişkili politikaları yüzünden Irak, Suriye ve Yemen'deki çatışmalar neredeyse kangren hale geldi. Bölgesel meseleleri uzlaşma ve diyalog yerine kılıçla çözmek kısa vadede mümkün değil. Uzun vadedeyse, Şii ve Sünni müslümanlar arasındaki kin ve nefret istikbale taşınacak. Gelecek kuşaklara böyle bir miras bırakmak, İslam tarihinin kaydedeceği en büyük utanç olur.
Daha birkaç gün önce, Tahran'da “Uluslararası Vahdet Konferansı” gerçekleşmiş, İslam dünyasından Şii ve Sünni alimler bir araya gelmişti. Bu toplantıya Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez de katılarak etkili bir konuşma yapmış ve mezhep çatışmalarına dikkat çekmişti.
Prof. Görmez Tahran'dan sonra Suudi Arabistan'a geçmiş, mevkidaşlarıyla görüşmüş, İslam dünyasının, mezhep bağnazlığı, şiddet ve terör sarmalından kurtulması gerektiğine dair açıklamalarda bulunarak itidal çağrısı yapmıştı. Bu çağrılar yapılırken Şii din adamı Nemr'in idam idam edilmiş olmasının itidal ve diyalog çağrılarını büyük ölçüde etkisiz kıldığını söylemek gerek.
Uzun lafın kısası, taraflar itidali elden bırakıp, yangına körükle giderlerse, bölgeyi büyük bir kaos bekliyor. Kaosun İslam dünyasına hiçbir yarar sağlamayacağını söylemek ise lüzumsuz.