HAKSÖZ HABER
Türkiye’de hiç bitmeyen hukuk ve mağduriyet tartışmaları laik medya tarafından aylardır sansayonel bir gündeme kilitlenmiş gözüküyor. Metrobüste şort giydiği için tartıştığı hemşireye tekme attığından ötürü gözaltına alınan ve tutuklanan Abdullah Çakıroğlu’nun bir aydan fazla hapis yattıktan sonra şartla salıverilmesi bu çevreler için ülkede hukuk düzeninin iflasının simgesi gibi sunuluyor. Oluşturdukları kamuoyu baskısı ile şahsın tekrar tutuklanmasını sağlayan kampanya yürütücüleri mahkemenin yeniden tahliye kararı vermesi üzerine adeta kıyameti koparıyorlar.
Hele bir de gözyaşlarına kameranın zoom yaptığı mağdur hemşire ağlayarak “can güvenliğim yok” demesi yok mu, doğrusu insanın içi parçalanıyor! Bu durumda ne yapmak lazım, acaba ‘canavar’ vatandaş şimdilik idam edilemediğine göre, müebbet hapis cezasına mı çarptırılmalı!
Silahla adam yaraladığı halde bir sürü insanın tutuksuz yargılandığı bir ülkede bir kadına tekme attığı için bir şahsın hapiste çürümesi gerektiğini düşünen bir zihniyet medya üzerinden kamuoyu belirleyebiliyor. Tabi burada düzeltmek lazım konu sadece kadına tekme meselesi değil, ‘şort giyen kadına tekme’ meselesi! Yani ahlaksızlığın, edepsizliğin dokunulmazlığı bir anlamda.
Ve ne yazık ki bu kampanya yürütücüleri sadece algıları değil, hukuku da belirleyebiliyorlar. Ve normal şartlarda sıradan bir adli vaka olarak görülmesi gereken konu bir anda hukuk düzenini alt üst eden kararlara konu olabiliyor. Yetmiyor, hükümeti yasa değişikliğine zorlayabiliyor. Başbakandan sonra bakanlar da sırayla açıklama yapıp ‘Şortlu Hanımefendi’ ile dayanışma içinde olduklarını ispatlama çabası içersine giriyorlar. Biz de başka konularda olmasa da ‘mağdur edebiyatı’nın bu konuda prim yaptığını öğrenmiş oluyoruz.