İdam cezası kime yarar?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin zaman zaman gündeme getirdiği 'idam' cezasının yine tartışmaya açılmasıyla birlikte idam söylemlerini değerlendiren Taha Akyol, idam cezasının Türkiye’ye etkilerini yorumluyor.

KARAR / Taha Akyol

İdam kime yarar?

İdam cezası yine gündemde…

Sanılıyor ki, idam cezasını getirirsek caydırıcı olacak, suçla, terörle mücadele kolaylaşacak. 

İdam cezasının kaldırılması 2001 yılında Bahçeli’nin Başbakan Yardımcısı olduğu merhum Ecevit’in koalisyon hükümeti zamanında başlamış, o aşamada bütün adi suçlarda idam cezası kaldırılmıştı. Nihayet 2004 yılında AK Parti’nin teklifi ve CHP’nin desteğiyle tamamen sistemimizden çıkarılmıştı. 

Sonraki yıllarda terör ve suç patlaması olduğu dönemlerde ve hain darbe teşebbüsü ortaya çıktığında kitlelerde “idam geri gelsin” duygusu kabardı. 

Bugünkü konjonktürde kadın ve çocuk cinayetleri ve cinsel istismar suçları vahim boyutlara tırmanmıştır; MHP lideri Bahçeli bu suçlara ve darbeye teşebbüs suçlarına idam cezasının getirilmesini istedi; Cumhurbaşkanı “önüme gelirse imzalarım” diyerek, öteden beri yaptığı gibi yeşil ışık yaktı. 

SİYASETİN SÖYLEMİ 

Cumhurbaşkanı yaklaşık on yıldır idam cezası için “önüme gelirse imzalarım” diyor. Hele de mitinglerde, mesela dört yıl önce, Yenikapı mitinginde Cumhurbaşkanı Erdoğan “Meclis’ten gelecek idam kararını onaylayacağını” söylediğinde yüzbinlerin coşkulu alkışlarıyla tasvip görmüştü. (7 Ağustos 2016) 

Sayın Erdoğan işaret verecek de partisi Meclis’e idam teklifini getirmeyecek; olacak iş mi?! 
Milletvekilleri “seve seve talimat alırız, bizim için şereftir” diyorlar. 

Üstelik bu defa Meclis Başkanı hukukçu Mustafa Şentop da katıldı! Hukukçu Şentop bile “çok sınırlı olarak, belli suçlara mahsus olarak” idamın getirebileceğini söyledi. 

AK Parti Grup başkan vekili Cahit Özkan da “halkımız idam cezası istiyorsa… gereğini yaparız” diye konuştu. 

İdam söyleminin kitlelerde bir oy karşılığının olduğu belli ama siyasetçi buna mı, ülkenin geleceğine mi bakmalı? 

Mesele budur. 

KİME YARAR? 

15 Temmuz hain darbesine katılan birtakım subayların Yunanistan’a kaçtığı biliniyor. Türkiye bunların iadesini istedi. Fakat Yunan Yargıtay’ı, bu kişilerin Türkiye’ye iade edilmemesine karar verdi! 

Gerekçe olarak neyi kullandı, biliyor musunuz? 

Yunan Yargıtay’ının 19-25 Ocak 2017 tarihleri arasında verdiği bütün “iadeyi durdurma” kararlarındaki şu gerekçeye çok dikkat etmeliyiz: 

“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından ölüm cezasının geri getirilmesi yönünde devam eder mahiyette yapılan açıklamaların, idam cezası geri getirilirse bunun geçmişe yürütülebileceği hususları endişeyi mucip olmakta…” 

Bu konuda ceza hukuku uzmanı Prof. İzzet Özgenç’in  “Suç Örgütleri”  adlı kitabını önemle tavsiye ederim. (Sf. 82-83) 

Bizim AYM’nin de böyle kararları vardır. (Mesela B. No: 2015/17658) 

Miting meydanlarındaki sözlerimizin sonuçlarını görüyor musunuz?! 

İdam cezası geri getirilirse Türkiye, dışarıdan tek suçlunun, tek teröristin iadesini sağlayamaz. 
Bunu bilerek mi idam cezası istiyorlar? 

İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ 

Dahası var. Ak Parti’nin CHP desteğiyle 2004 yılında Anayasa’ya eklediği bir fıkraya göre uluslararası antlaşmalar, yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve imzaladığımız protokoller, yerel hukuktan üstündür. (Madde 90/ son fıkra) 

Bu sebeple, Anayasa’yı değiştirmeden ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki imzamızı geri çekmeden Türkiye’de idam cezası “hukuken” geri getirilemez. 

Geri getirilirse unutun Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruyu… 

Unutun fikir ve ifade özgürlüğü, etkin soruşturma, adil yargılanma gibi AİHM hukukundan kaynaklanan haklarımızı! 

Ekonominin bundan nasıl etkileneceğini de düşünün. 

Bunun anlamı Türkiye’nin yüz elli yıllık modern hukuk yolundan, Avrupa hukuk sisteminden çıkıp ‘Üçüncü Dünya’ hukuku neyse, oralara sürüklenmek olur. 

Suçluya cesaret veren husus idam cezasının olmaması değil, ‘cezasızlık kültürü’dür, bir türlü kurtulacağını düşünmesidir: İyi hal indirimleri, eksik soruşturmalar, hatta ‘kol kırılır yen içinde kalır’ anlayışı… 

Kaldı ki, kalabalıkların gel-geç heyecanları milli irade sayılamayacağı gibi modern hukuk devletinde milli irade de hukukla sınırlıdır; anayasalar bunun için vardır. 

Suçla mücadelenin ve caydırıcılığın hukuk sahasındaki yolu, evrensel hukuktaki “etkin soruşturma”dır; kanunlardaki cezalarımız, hele de üst sınırları yeterince ağırdır zaten. 

Türkiye modern hukuktan kopmamalıdır. 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!