Britanya’nın muhafazakâr yeni başbakanı Cameron, 38 yıl önce Derry’de 14 Kuzey İrlandalı göstericinin öldürüldüğü Kanlı Pazar katliamında daha önce suçsuz bulunan askerlerinin suçluluğunu ortaya koyan rapor üzerine özür diledi önceki gün.
Robert Fisk, dünkü Independent’ta “Dün bunu elde ettik mi? Yeterli miydi” diye sorup şöyle devam ediyordu:
“Bunun, Filistinlilerin 1982’deki Sabra ve Şatila katliamları karşılığında ebediyen alacağından daha fazla olduğu kesin. Ya da 1996’da, İsrail top mermilerinin bir Birleşmiş Milletler binasına sığınan 101 kişiyi katletmesiyle ilgili soruşturma talep eden Kana halkının alacağından. Ama en azından Derry halkı, haksız bir şekilde ölenleri umursuyor. 2003’te Amerikalılar Irak’ı işgal ederken, Amerikalı askerler Felluce kentinde gösteri yapan Iraklıların üzerine ateş açmış, 14 kişiyi öldürmüşlerdi. Üzerlerine ateş açıldığını iddia ediyorlardı. Daha sonra yapılan araştırmalar bunun yalan olduğunu gösterdi. Bir kaç gün sonra Derry’deki eski bir dostumdan telefon aldım. Ölen Iraklıların acılarını paylaşmak için, Kanlı Pazar’da ölenlerin yakınlarından oluşan bir heyetle gelmek istiyorlardı. Amerikalıların Iraklıları umursadığını düşünmüyorum. Ama Kanlı Pazar’ın İrlandalıları umursuyordu.”
İsrail’in, Kanlı Pazar’ı pek de umursamayan bir İrlandalıyı bulup Mavi Marmara katliamı için kurduğu çakma uluslararası komiteye üye yapması o yüzden şaşırtıcı değil.
Kuzey İrlanda’nın İngiltere yanlısı Protestanlarını 1998’deki Good Friday Anlaşması’na ikna ederek o anlaşmanın diğer liderleriyle birlikte Nobel Barış Ödülü’nü alan David Trimble’dan bahsediyorum.
Sendikacı Trimble, Kanlı Pazar’ı yeniden soruşturmak isteyen Tony Blair’in Protestanlardan destek talebini “Eski yaraları deşmeyelim” diye reddetmişti. Ne de olsa ölenlerin hepsi Katolik ve bölücüydü.
İsrail’in tarafsız soruşturma mitine dayanak yapmak için Nobel Barış Ödüllü onca isim arasından uluslararası soruşturmalar konusunda hiçbir tecrübesi olmayan Trimble’i seçmesinin daha geçerli bir nedeni daha var.
Haaretz’den, BBC’ye ve İrlanda gazetelerine kadar İsrail için ne kadar uygun bir tercih olduğu yazılan Trimble daha birkaç hafta Paris merkezli olarak kurulan İsrail’in Dostları grubunun kurucularından biri. Diğer bir kurucunun Neo-Conların BM’deki sözcüsü John Bolton olduğunu söylemek yetersizse grubun “Batı’nın geleceğinde İsrail vardır. Biz barıştan çok İsrail’e dönük Radikal İslamcı tehdide karşı bu ülkenin yanındayız” temalı misyon yazısına bakılmasında fayda var.
İsrail’in uluslararası görünümlü Likud yapımı soruşturma komitesindeki ikinci isim Kanadalı askerî yargıç Ken Watkin ise Afganistan’daki Kanadalı askerlerin karıştığı, tutuklulara yönelik kötü muameleleri soruşturma komitesindeki tavrıyla İsrail’in gözüne girmiş olmalı. Soruşturma sırasında Kanada Meclisi’nde sorguya çekilen Watkin, Kanada hükümetine profesyonel bağlılığını hatırlatıp ketumiyetini korumuştu.
Komitenin başkanı 75 yaşındaki Yacob Turkel’in seferad kökenlerinden gelen “küçük Türk” anlamındaki soyadının (Hikâyenin ayrıntılarını Zaman’da Kerim Balcı yazdı) vaat ettiği bir genetik tarafsızlık ihtimalini hesaba katmazsak ABD’nin ve en başta uluslararası soruşturma diyen Avrupa ülkelerinin bu çakma uluslararası soruşturmaya tav olmasını anlamak zor.
Antisemitik ilan edilmekten korkarak İsrail’in karşı konulamaz cazibesi diyebiliyorum sadece.
İsrail öyle cazibeli bir ülke ki 2006 yılında Güney Lübnan’daki Kana şehrinde İsrail ordusunun bombaladığı bir evde 37’si çocuk 60 sivil öldürüldüğünde Türk basını İsrail ordusunun “Hizbullah onları kalkan olarak kullandı” açıklamasına inanmıştı. Hem de aynı şehirde 10 yıl önce İsrail’in bir BM binasını bombalayıp, orada saklanan 106 sivili öldürmüş olmasına, Human Rights Watch’un raporlarına aldırış etmeden.
İsrail’in laik Türkleri etkileyen o cazibesi olmazsa Güney Afrikalı bir soykırım kurbanı Richard Goldstone’un BM adına hazırladığı İsrail’i 100 kez eleştiriyorsa Hamas’ı bir kez eleştiren raporu, Türk köşe yazarları tarafından nasıl olur da İsrail ve Hamas’ı eşit biçimde eleştiren bir rapor olarak sunulabilir ki?
Ya “Fırsat buldukça karıştırıyorum” dediği raporda ilgisini 400 Gazzeli çocuk ölüsü, onca sivil katliamı hikâyesi, İsrail’in Filistinlileri canlı kalkan olarak kullandığına ilişkin deliller değil de “Hamas’ın tıpkı AKP gibi Gazze’de yargıyı ele geçirmeye çalıştığı” iddiası çekecek kadar bir adalet duygusu kalmış Mehmet Y. Yılmaz’ın dikkat sorunu?
Onun katılımı İsrail’in uluslararası komitesinin tarafsızlık mitosuna büyük katkı yapmaz mıydı?
Peki, “Türk Kissenger’i ilan edilirken bir anda “o yaptı” diye harcanan Ahmet Davutoğlu’yu hedef alan parmaklar arasında hemen göze çarpan Michael Jackson hastalığına kapılmış yarısı siyah yarısı beyaz dindar yazar parmakları?
Ya Tuğba Tekerek’in yalan olduğu bizzat Hamaslı yetkiliyle görüşerek ortaya çıkardığı Hamas Türkiye’yi değil Mısır’ı arabulucu istiyor manşetleri?
İsrail’in karşı konulmaz cazibesi. Korkmayın başka bir iddiam yok. Polisiye bir meseleden çok psikolojisi ilgimi çekiyor durumun. Bu kadar kanlı bir devletin herhalde femme fatale tadı veren cazibesi...
yildirayogur@gmail.com
TARAF