Türkiye'de kamu güvenliğinin sağlanması konusunda güvenlik güçlerinin yaklaşımını etkileyecek olan iç güvenlik paketi, Meclis Genel Kurulu gündemine geliyor. Demir bilye ve sapan artık suç unsuru oluyor; polise, eyleme müdahalede verilen silah kullanma yetkisi "polislerin gerektiği zamanlarda tereddüt ederek kullanmadığı" gerekçesiyle daha ayrıntılı tarif ediliyor.
Demir bilye ve sapan artık suç unsuru
Pakette yer alan düzenleme ile eylemlerde havai fişek ve sapan bulundurulmasından yüzünü kapatanlara kadar verilen cezalar artırılıyor.
Konuyla ilgili yürürlükteki düzenleme 2911 Sayılı Kanun'un 33'üncü maddesinde yapılıyor.
Mevcut düzenleme:
"Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde 23'üncü maddenin b bendinde sayılan (Ateşli silahlar veya patlayıcı maddeler veya her türlü kesici, delici aletler veya taş, sopa, demir ve lastik çubuklar, boğma teli veya zincir gibi bereleyici ve boğucu araçlar veya yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler veya her türlü sis, gaz ve benzeri maddeler) silah veya araçları taşıyarak katılanlar, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Silah veya aracın ateşli silah ya da patlayıcı veya yakıcı madde olması durumunda, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. Silah veya aracın bulundurulmasının suç oluşturması halinde, ayrıca bu suçtan dolayı da ilgili hakkında kanun hükümlerine göre cezaya hükmolunur."
Meclis Genel Kurulu gündemine gelecek tasarı ise bu kapsamı genişletiyor. Aynı maddeye daha önce eylemlere bu şekilde katılmaları durumunda yasadışı kapsamına girerek ceza almaları hükme bağlanan koşulları taşıyanlar ile ilgili düzenleme ekleniyor.
Tasarı:
"a- Ateşli silahlar veya havai fişek, molotof ve benzeri el yapımı olanlar dahil patlayıcı maddeler veya her türlü kesici, delici aletler veya taş, sopa, demir ve lastik ve çubuklar, boğma teli veya zincir, demir bilye ve sapan gibi bereleyici ve boğucu araçlar veya yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler veya her türlü sis, gaz ve benzeri maddeler taşıyarak veya kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini tamamen veya kısmen bez vesaire unsurlarla örterek katılanlar iki yıl altı aydan dört yıla kadar,
b- Yasadışı örgüt ve topluluklara ait amblem ve işaret taşıyarak veya bu işaret ve amblemleri üzerinde bulunduran üniformayı andırır giysiler giyerek katılanlar ile kanunların suç saydığı nitelik taşıyan afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç ve gereçler taşıyarak veya bu nitelikte sloganlar söyleyerek veya ses cihazları ile yayınlayarak katılanlar altı aydan üç yıla kadar,hapis cezası ile cezalandırılır."
Yani tasarının yasalaşmasıyla birlikte toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde "havai fişek, molotof ve benzeri el yapımı patlayıcılar, demir bilye ve sapan" bulundurulması ve taşınması yasak olan maddeler kapsamına girecek. Bu malzemeleri bulunduranlar ve taşıyanlar 2 yıl 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak.
Gösterilere kimliğini gizlemek amacıyla yüzlerini tamamen kapatarak veya kısmen bez gibi unsurlarla örterek katılanlara, Terörle Mücadele Kanunu'nda değişiklik yapılarak 3 ila 5 yıl hapis cezası verilecek. Kişi eğer eyleme hem yüzünü kapatıp katılıyorsa hem de yanında her türlü silah, molotof, benzeri patlayıcı, yakıcı ya da yaralayıcı maddeler bulunduruyor ve kullanıyorsa verilen hapis cezası 4 yıldan az olamayacak.
Madde gerekçesinde mevcut yasada eylemlerin ağırlığına göre farklı cezalar öngörülmediği belirtildi ve verilen cezaların artırıldığı belirtildi.
Etkisiz kılmak için silah kullanma yetkisi
Eylemlerde suç unsuruna giren malzemelerin tanımı genişletilirken bazı koşullarda polisin müdahale şekilleri de tasarıyla genişletiliyor. Mevcut uygulama 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu'nun 16'ıncı maddesine göre yapılıyor.
Mevcut düzenleme:
"Zor ve silah kullanma
Polis görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir. Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartlar gerçekleştiğinde silah kullanabilir."
Tasarı gerekçesinde, düzenlemenin polisleri silah kullanma konusunda tereddütte bıraktığı, silah kullanmaları durumunda haklarında başlatılan soruşturma ve kovuşturmaların uzun sürmesi konusunda mağdur oldukları ve bu gerekçelerle polisin silah kullanmadığı için vatandaşın can ve mal güvenliğinin telafisi imkânsız bir tehlike altında bırakıldığı belirtildi. Bu yüzden de mevcut maddeye bir bent eklenerek, polisin silah kullanma şartı şöyle ifade edildi:
"Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde,"
Genel Kurul gündemindeki düzenlemeye göre polis, kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, okullara, kamu binalarına, yurtlara ve ibadethane gibi yerlere molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldırıda bulunulması halinde bunlara "etkisiz kılacak şekilde" silah kullanarak müdahale edebilecek.
Ayrıca eylemlerde suçluların tespiti ve kalabalıklar dağıtıldıktan sonra yakalama işleminin yapılabilmesi için, eylemde boyalı su kullanabilecek. Mevcut maddede polisin müdahale araçları, "kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fiziki engeller, polis köpekleri, atları ile sair hizmet araçlarını" kapsıyor. Tasarı ile bu araçlar arasına basınçlı ifadesinin hemen arkasından gelmek üzere "ve veya boyalı" ibaresi de ekleniyor.
Arama yetkisinde değişiklik
Yürürlükteki düzenlemeyle suç şüphesi ile durdurulan kişinin üzeri hâkim ve savcı kararı olmadan aranamazken, bu tasarı ile polisin yetkisi artırılıyor.
Mevcut düzenleme:
"Polis, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacıyla gerekli tedbirleri alabilir. Ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez."
Bulundurulması ve taşınması yasak olan suç aletlerini taşıdığından şüphelenilen kişinin üstü, eşyası ve aracının dışarıdan bakıldığında görünmeyen yerlerinin aranması için gereken hâkim veya savcı kararının alınmasının zaman aldığı ve mağduriyete yol açtığı gerekçesiyle bu maddede değişiklik yapılıyor.
Gerekçelerden biri de, "Arama kararı verilmeyen hallerde suç örgütleri tarafından uyuşturucu, silah ve bombaların taşınmasına engel olunamamakta ve suç işlenmeden önce gerekli önlemlerin alınamaması durumu ile karşı karşıya kalınmaktadır" olarak ifade edildi. Bu kapsamda maddeye bir fıkra daha eklenerek söz konusu aramanın yapılabilmesi için kolluk amirinin sözlü emri yeterli hale getirildi.
Tasarı:
"Ancak el ile dıştan kontrol hariç, kişinin üstü ve eşyası ile aracının dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin aranması; İçişleri Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslar dahilinde mülki amirin görevlendireceği, kolluk amirinin yazılı, acele hallerde sonradan yazıyla teyit edilmek üzere sözlü emriyle yapılabilir. Kolluk amirinin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Bu fıkra kapsamında yapılan araç aramalarına ilişkin olarak kişiye arama gerekçesini de içeren bir belge verilir."
Eylemi önlemek için
Polise suç işlenmesini engellemek için verilen, hakkında şüphe görülen kişiler ile ilgili yetkide de değişiklik yapılıyor. Mevcut düzenleme ile aralarında "haklarında yetkili mercilerce verilen yakalama veya tutuklama kararı bulunanlar, halkın rahatını bozacak şekilde sarhoş olanlar, polisin kanunlara uygun olarak aldığı tedbirlere karşı gelenlerin" de bulunduğu kişilere karşı uygulanan bu yetkinin kapsamı, "Başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürenler" de kapsama alınarak genişletiliyor. Ayrıca yine mevcut düzenlemede polise bu kişiler için verilen, "Yakalar ve gerekli kanuni düzenlemeleri" yapar yetkisi, "eylemin veya durumun niteliğine göre; koruma altına alır, uzaklaştırır ya da yakalar ve gerekli kanuni işlemleri yapar" şeklinde değiştiriliyor.
Polise ifade alma yetkisi
Yürürlükteki düzenlemelere göre polisin ifade alma yetkisi sınırlı.
Mevcut madde:
"Polis yaptığı tahkikat esnasında ifadelerine müracaat lazım gelen kimseleri çağırır ve kendilerine lüzumu olan şeyleri sorar."
İç güvenlik paketi ile bu kapsamda vatandaş ifade vermek için artık karakola gitmek zorunda olmayacak.
Tasarı:
"Polis; müşteki, mağdur veya tanık ifadelerini, talepleri halinde ikâmet ettikleri yerlerde veya işyerlerinde de alabilir. Bu fıkranın kapsamı ile uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar İçişleri Bakanlığı'nca belirlenir."
Bu düzenlemenin yapılması için gerekçe, "Bu sayede müşteki, mağdur veya tanıkların polis merkezlerine kadar götürülmesiyle işgücü veya zaman kaybetmelerinin önlenmesi amaçlanmıştır" sözleriyle ifade edildi.
Tasarı ile eylemlerde meydana gelen maddi zararların artık devlet tarafından karşılanmasına da son veriliyor. Kamu, gerçek veya tüzel kişilerin mallarına verilen ve devlet tarafından karşılanan zararlar artık sorumluları tarafından ödenecek.
Telefon dinleme
Telefon dinlenmesi ile ilgili yürürlükteki düzenlemede polise verilen yetki ile ilgili hâkim kararının beklenmesi için verilen 24 saatlik süre de uzatılıyor. Mevcut düzenleme polise, belirtilen suçların işlenmesinin önlenmesi amacıyla, hâkim kararı veya gecikme ihtimalinin doğuracağı sakıncalara karşı Emniyet Genel Müdürü ve İstihbarat Dairesi Başkanı'nın yazılı emriyle dinleme yapma yetkisi veriyor. Ancak sonrasında mutlaka hâkim onayı gerekiyor.
Mevcut düzenleme:
"Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde verilen yazılı emir, yirmi dört saat içinde yetkili ve görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir derhal kaldırılır."
Tasarı ile yargıya verilen bu 24 saatlik süre, "Özellikle gecikmesinde sakınca bulunan hallerde verilen yazılı emrin tatil günlerine denk gelmesi halinde mahkemeden yirmi dört saat içinde karar alınması mümkün olamadığından, suçun önlenmesine ilişkin görevler akamete uğrayabilmektedir" gerekçesiyle "48 saat" olarak değiştiriliyor.
Valilerin yetkisi artırılıyor
Valilerin yetkilerini düzenleyen kanun, 5441 sayılı İl İdaresi Kanunu. Yürürlükteki bu kanunda vali, "il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiri" olarak tanımlanıyor. Bu doğrultuda kolluk kuvvetlerinin amir ve memurlarının, valinin verdiği emirleri derhal uygulama zorunluluğu bulunuyor. Ayrıca yine yürürlükteki kanun, "İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir" diyor.
Mevcut tasarı ile bu "ödev ve görevler" daha ayrıntılı bir şekilde tarif edilip genişletiliyor. Valiye doğrudan emir verme, ihtiyaç duyarsa iş makinesi ve çekiciler dahil kamunun tüm imkânlarını kullanma konusunda emir verme gibi yetkiler veriliyor.
Tasarı:
"Vali, lüzumu halinde, kolluk amir ve memurlarına suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması için gereken acele tedbirlerin alınması hususunda doğrudan emirler verebilir. Kolluk bu emirleri mevzuatta belirlenen usule uygun olarak yerine getirir.
Vali, kamu düzenini ve güvenliğini veya kişilerin can ve mal emniyetini sağlamak amacıyla aldığı tedbir ve kararların uygulanması için adli kuruluşlar ile (D) fıkrası hükmü saklı kalmak kaydıyla askeri kuruluşlar dışında, mahalli idareler dahil bütün kamu kurum ve kuruluşlarının itfaiye, ambulans, çekici, iş makinesi ve tedbirlerin zorunlu kıldığı diğer araç ve gereçlerinden yararlanabilir, personeline görev verebilir. Kamu kurum ve kuruluşları, valinin bu konudaki emir ve talimatlarını yerine getirmek zorundadır. Aksi takdirde vali emir ve talimatlarını kolluk aracılığıyla uygular."
Düzenlemeye gerekçe olarak, valinin suçun aydınlatılması için gereken tedbirleri acele alması gereği gösteriliyor. Ayrıca İl İdaresi Kanunu'nda tarif edilen sokağa çıkma yasağı gibi durumlarda kamu düzeninin sağlanması için zorunlu olan tedbirlere uyulmasının sağlanması için de bu yeni düzenlemelerin yapıldığı belirtiliyor.
Valinin talimatlarına uyulmaması durumunda uygulanacak yaptırım ile ilgili de yeni bir düzenleme yapıldı. Bu doğrultuda İl İdare Kanunu'nun 66'ıncı maddesinde değişiklik yapıldı.
Mevcut düzenleme:
"İl genel kurulu veya idare kurulları yahut en büyük mülkiye amirleri tarafından kanunların verdiği yetkiye istinaden ittihaz ve usulen tebliğ veya ilan olunan karar ve tedbirlerin tatbik ve icrasına muhalefet eden veya müşkülat gösterenler veya riayet etmeyenler, mahalli mülki amir tarafından Kabahatler Kanunu'nun 32'inci maddesi hükmü uyarınca cezalandırılır."
Atıfta bulunulan Kabahatler Kanunu'nun 32'inci maddesi ise, "Yetkili makamlar tarafından adli işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye yüz Türk Lirası idari para cezası verilir. Bu cezaya emri ceren makam tarafından karar verilir" diyor.
İç güvenlik paketine eklenen madde ile ise bundan böyle valinin emirlerine itaat etmeyen kişilere hapis cezası verilebilecek. Bu doğrultuda İl İdaresi Kanunu'nun yukarıda yer alan maddesine şu ifadeler eklendi:
Tasarı:
"Ancak, kamu düzenini ve güvenliğini veya kişilerin can ve mal emniyetini sağlamak ya da toplumsal olayları önlemek amacıyla vali tarafından alınan veya kişilerin can ve mal emniyetini sağlamak ya da toplumsal olayları önlemek amacıyla vali tarafından alınan ve usulüne göre tebliğ veya ilan olunan karar ve tedbirlere aykırı davrananlar, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır."
Polise gözaltı inisiyatifi yetkisi
Tasarı polisin gözaltı yetkisini de genişleten düzenlemeler içeriyor. Halen uygulanmakta olan sistemde gözaltı uygulaması Ceza Muhakemeleri Usûlü Kanunu'nun 91'inci maddesine göre yapılıyor.
Mevcut düzenleme:
"Yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir. Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmi dört saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre on iki saatten fazla olamaz. "
Bu düzenlemenin neden değiştirilmeye ihtiyaç duyulduğuna ilişkin madde gerekçesinde şu ifadelere yer verildi, "Gözaltı yetkisinin bu haliyle, kolluğa suç soruşturmasında hiçbir inisiyatif vermemekte, acele işlemlerin dahi yapılmasına engel teşkil etmektedir. Özellikle suçüstü hallerinde, faillerin sadece ifadelerinin alınarak serbest bırakılması ve evrakın savcılığa gönderilmesi toplumda infial yaratabilmekte, bazen kasten yaralama gibi basit suçlardan büyük toplumsal olaylar meydana gelmektedir."
Buradan yola çıkarak CMK'nın 91'inci maddesinde değişiklik yapıldı.
Tasarı:
"Suçüstü halleriyle sınırlı olmak kaydıyla; kişi hakkında aşağıdaki bentlerde belirtilen suçlarda mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirleri tarafından yirmi dört saate kadar, şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda kırk sekiz saate kadar gözaltına alınma kararı verilebilir. Gözaltına alma nedeninin ortadan kalkması halinde veya işlemlerin tamamlanması üzerine derhal ve her halde en geç yukarıda belirtilen sürelerin sonunda Cumhuriyet Savcısı'na yapılan işlemler hakkında bilgi verilerek talimatı doğrultusunda hareket edilir. Kişi serbest bırakılmazsa yukarıdaki fıkralara göre işlem yapılır. Ancak kişi en geç kırk sekiz saat, toplu olarak işlenen suçlarda dört gün içinde hâkim karşısına çıkarılır."
Kaynak: Al Jazeera