Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Allah’a hamd, resulüne selam olsun. Bugünkü yazımızda iblis ve şeytan kavramları üzerinde durmaya çalışacak, Kur’an’ın bu kavramlara hangi anlamları yüklediğini tespit etmeye çalışacağız.
İblis “ "أَبْلَسَ- يُبْلِسُ kökünden türemiş bir kelimedir. Bu kavramın geldiği kökün sözlük anlamalarına baktığımızda şu anlamlar ile karşılaşırız:
أَبْلَسَ-يُبْلِسُ: Ümitsiz olmak, hayret etmek, dehşete düşmek, üzüntü ve kederden susma, hayrı az olmak, delili geçersiz kılınmasında dolayı susmak
اَلْإبْلِيسُ: Şeytan
اَلْأَبَالِيسُ: Şeytanlar.
İblis kavramının geldiği bu kelime kökü Kur’an’da bir (1) kere yublisu (وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُبْلِسُ الْمُجْرِمُونَ“Kıyametin kopacağı gün, günahkârlar (ümitsizlik içinde) susacaklardır.”30/12), dört (4) kere de müblisun/müblisin şekilde geçmektedir اَخَذْنَاهُمْ بَغْتَةً فَاِذَا هُمْ مُبْلِسُونَ “onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar.”(6/44, ayrıca bkz: 23/77, 43/75, 30/49).
İblis kelimesi kavram anlamında Kur’an’ı Kerimde, on bir (11) yerde zikredilmektedir: “Hani meleklere (ve cinden olan iblise), "Âdem için saygı ile eğilin" demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.” (2/34, ayrıca bkz:7/11, 10/31-32, 17/61, 18/50, 34/20, 26/95.)
Dolayısıyla ayetlerden açıkça anlaşılıyor ki İblis, Kavram olarak cinlerden olan, haksız yere gururlanarak Âdem’e secde/saygı göstermeyi kabul etmeyen (18/50), İradesini yok sayıp işlediği suçu Allah’a yükleyen (15/39), tevbeye yanaşmayan ve insanlığı saptırmayı temel hedef seçen saptırıcıların önderi olan (15/29-42, 26/95) özel şahsiyet anlamında kullanılmaktadır.
İblis’e tek bir hatadan dolayı verilen ceza adalete uygun mudur?
Bu ve benzer soruların tümüne, yüce Allah’ı tanıtan ayetlerin tümünü dikkate alarak yaklaşılmalıdır. İkinci bir husus da konuşulan konunun Kur’an’daki tüm ayetleri göz önünde bulundurularak meseleye bakılmasıdır. Şimdi bu açıdan değerlendirdiğimizde Allah’ın kullarına merhamet etmeyi ve iyilik yapmayı kendisine yasa haline getirdiğini görürüz; “De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" Allâh'ındır" de. O, rahmet etmeyi kendi üstüne yazmış (acımayı kendisine prensip edinmiş)tir (6/12). Yine O, tevbeleri çokça kabul eden (et-Tevvab), hataları çokça bağışlayan (el-Ğaffar), çokça affeden (el-‘affuv), yumuşak davranan (el-Halim), şefkatli davranan (er-Reuf), karşılıksız lütufta bulunan (el-Vahhab) ve benzeri tüm güzel isimlere sahip, bütün eksikliklerden uzak olan (el-Küddus) ve bütün yüceliklerin kendisinde toplandığı (el-Mütekebbir)dir. Dolayısıyla onun için adaletsizlik olarak nitelendirilen bir şeyi yapmasının asla söz konusu olamayacağını ve haksızlık gibi görülen bir şeyi yapmasının imkânsız olduğunu peşinen bilmeliyiz. Bu nedenle karşıdaki muhatap İblis bile olsa, yücelerin yücesi olan rabbimizin ona asla haksızlık yapmayacağı açıktır. O halde bu temel gerçeği hiç unutmadan ayetlere bakarak meseleyi anlamaya çalışalım. Ayetlere baktığımızda ise şunları görürüz;
a- İblisin isyanı normal bir hatadan çok daha büyük bir duruma karşılık gelmektedir. Zira o birçok özel ayete tanıklık yapan bir şahsiyet durumundadır. Böyle bir şahsiyetin ise sorumluluğu çok daha fazladır. Örneğin İbrahim (a.s.)’a ateş, selamet veren bir bahçeye dönüştürülmüşse, kuşlar gözlerinin önünde diriltilmişse, onun sorumluluğunun normal bir insanın sorumluluğundan daha ileride olacağı anlaşılır bir şeydir. Nitekim İbrahim (a.s)’ın evladını kurban etme imtihanı ile sınanmasını böyle anlamalıyız. Tıpkı çok büyük bir imtihan olan babasız evlat doğurma sınavı ile sınanan Meryem (a.s)’a, bu denenmeden önce mucizevi şekilde yemeklerin ikram edilmesi ve Cebrail (a.s.)’ın bizzat kendisiyle görüştürülmesi gibi. Bu nedenle rabbimiz varlıklara fazladan lütufta bulunur. Ama asla kimseye haksızlık olacak bir şey yapmaz. Elbette bu yasa iblis için de geçerlidir. “Allah, hiç kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemez. “(2/286) “Bunlar Allah'ın mesajlarıdır: Hakikati bildiren bu (mesaj)ları sana iletiyoruz; zira Allah, yarattıklarının haksızlığa uğramasını istemez.” (3/108) - İşte bu, ellerinizin önden gönderdiği şeyler yüzündendir.Yoksa Allah, kullara zulmedici değildir.”(8/51)
b- İblis bu suçu bilmeden ve bir anlık hata ile değil, bilerek yapmıştır. Zira hatasından sonra da yaptığını savunmuş ve sınırlı bilgisine karşın, ilmin kaynağı olan Allah’ı bilgisizlik ve adaletsizlikle suçlayarak isyanında haklı olduğunu iddia etmeye devam etmiştir.
“Hani meleklere, "Âdem için saygı ile eğilin" demiştik, onlar da saygı ile eğilmişlerdi. Yalnız İblis saygı ile eğilmemiş, "Hiç ben, çamur hâlinde yarattığın kimse için saygı ile eğilir miyim?" demişti. Yine demişti ki: "Benden üstün tuttuğun kişi bu mu, söyler misin? And olsun eğer beni kıyamete kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, (azdırarak) kontrolüm altına alacağım." (17/61-62,) Allah, "Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?" dedi. (O da) "Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın" dedi. Allah, "Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil! Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın" dedi. (7/12-13)
Allah dedi; "Ey İblis! Saygı ile eğilenlerle beraber olmamandaki maksadın ne?" İblis dedi ki: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın insan için saygı ile eğilemem." (15/32-33)
c- İblis suç işledikten sonra da asla isyan inadında vazgeçmeye yönelmemiş ve tevbe ederek kendini düzeltme yoluna girmemiştir. Bilakis haksız olduğu halde inat etmede diretmiş, yanlış yapanın kendisi değil, Allah olduğunu ileri sürme densizliğinde ısrar etmiştir.
“Allah, "Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?" dedi. (O da) "Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın" dedi.”7/12)
d- İblis isyanından sonra tövbeye yanaşmayı kabul etmediği gibi, isyanını yaygınlaştırma ve fesadını her yerde yaymaya yönelmiştir.
“ İblis dedi ki; «Benden üstün tuttuğun şu canlıyı görüyor musun? Eğer bana kıyamet gününe kadar mühlet verirsen, onun soyunu, pek az bir bölümü dışında, avucumun içine alıp mahvederim.” (17/62)
e- İblis içine girdiği isyandan dönmediği gibi, kendi suçunu da Allah’a yükleyip iftira atmak suretiyle hadsizlikte daha da ileri gitmeyi tercih etmiştir.
-İblis, "Rabbim! Beni azdırmana karşılık, and olsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim ve muhakkak ki onların hepsini ayartıp yoldan çıkaracağım içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım" dedi.”(15/39)
f- İblis bütün bunları yaparken tanık olduğu ayetlerden dolayı, Allah’ın varlığı ve gücü konusunda bir bilgisizlik veya kuşkuya da sahip değildi. O bunları sadece gurura kapıldığından, inat ve azgınlıkta ısrar ettiğinden dolayı yapmıştır.
Bu durumu, kendisinin ve Âdem’in yaratıcısının Allah olduğunu ikrar etmesinden, kıyamet gününe kadar mühleti ancak Allah’ın verebileceğini bilmesinden ve izni Allah’tan istemesinden vb. hususlardan rahatlıkla anlayabiliriz. (7/12, 17/62) Dolayısıyla o birçok ayete tanık olmasına rağmen, özgür iradesi ile doğru yoldan çıkmış ve daha sonra da bu yola dönmeyi asla kabul etmemiş ve kendisi için takdir edilen cezayı hak etmiştir.
İnşallah gelecek yazımızda Şeytanın mahiyeti üzerinde durmaya çalışacağız. Sözlerimizin sonu Allah’a hamdtır. Rabbimiz senden İblis gibi değil, Âdem (a.s) gibi olmayı niyaz ediyoruz. Rabbimiz bizleri acizliğinin farkında olan, hatasını kabul eden ve kendisini düzeltmek için çaba sarf edenlerden eyle.