Hz. Yûsuf’un kıssası, Kur'an-ı Kerim'de Yûsuf sûresinde yer alan ve ilahi takdirin insan hayatındaki rolünü derinlemesine ele alan bir anlatıdır. Özellikle Yûsuf sûresi 12/56. ayeti, Hz. Yûsuf’un Mısır’daki yükselişi ve bu süreçteki ilahi müdahalenin belirleyiciliği üzerine odaklanmaktadır. Hz. Yûsuf’un Mısır’da yüksek bir makam elde etmesinin yüce Allah’ın kontrolünde olduğunu vurgulamaktadır. Bu çalışmada Hz. Yûsuf’un Mısır’daki yükselişinin ilahi takdir ve Allah’ın planları çerçevesinde nasıl şekillendiği analiz edilecektir. Bu bağlamda araştırma sorusu şudur: “Hz. Yûsuf’un Mısır’da yüksek bir makama gelmesinde ilahi takdirin rolü ve bu sürecin Kur'an-ı Kerim'deki anlatımı, insan hayatında kaderin belirleyiciliğini nasıl yansıtmaktadır?” Elde edilen bulgulara göre çoğu zaman insanoğlu nereye yerleşeceğini kendisi belirleyememektedir. Dolayısıyla Ahmet Hamdi Tanpınar’ın (ö. 1962) “Coğrafya kaderdir.”1 sözü yabana atılacak bir söz değildir.
el-Ard Kelimesinin Anlamı ve İlahi Takdirin Belirleyiciliği
Önceki ayette (Yûsuf 12/55)olduğu gibi bu ayette de yeryüzü anlamına gelen el-ard kelimesi kullanılıp yeryüzünün bir bölümünde yer alan Mısır kastedilmiştir: “Böylece Yûsuf'u o yere yerleştirdik. Nereyi dilerse oraya yerleşir. Rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz. İyilik edenlerin ödülünü ziyan etmeyiz.” (Yûsuf 12/56). Ayette “Böylece Yûsuf'u o yere yerleştirdik.” denilmesi, her şeyin yüce Allah’ın kontrolünde olduğuna dikkat çekmek içindir. Yani Hz. Yûsuf’un hazine bakanı oluşunu ne kendisi ne de Melik planlamıştır. Yüce Allah dilemeseydi ne Hz. Yûsuf hazine bakanı olabilirdi ne de Melik onu o makama getirebilirdi. Ayrıca “o yer” (el-ard), bakanlıktan daha genel bir anlamı içerdiği için Hz. Yûsuf’un karar mekanizmalarında çok önemli bir yere geldiğini göstermektedir. Önceki ayette (Yûsuf 12/55) Melikin teveccühü sonucu Hz. Yûsuf’un iktidarda görev talep etmesi üzerine bu ayette (Yûsuf 12/56) Melikin ona görev verdiğinden söz edilmemiş olması, onun yerine “Böylece Yûsuf'u o yere yerleştirdik.” denilmesi, ilahi müdahaleyi destekleyici bir ifadedir. Yani asıl özne yüce Allah’tır. “Nereyi dilerse oraya yerleşir.” ifadesi, Hz. Yûsuf’un ülke yönetiminde herhangi bir bakan gibi olmadığını aksine daha üstün bir konumda bulunduğunu göstermektedir. Bir yoruma göre de bu ifade Melikin, iktidarı tamamen Hz. Yûsuf’a bıraktığına işarettir. Hz. Yûsuf, artık Mısır’da “evindeymiş gibi” hareket edebilmektedir. Güncel tabirle söyleyecek olursak Mısır’da “Mülteci muamelesi görmemektedir.”
Hz. Yûsuf’un Sabrı ve Allah’ın Lütfu
Ayetteki (Yûsuf 12/56) “Rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz.” ifadesi hem dünyadaki hem ahiretteki rahmeti kapsayacak niteliktedir. O, rahmetini dilediğine ve dilediği kadar nasip eder. Allah’ın “İyilik edenlerin ödülünü ziyan etmeyiz.” buyurması, er veya geç yapılan iyiliklerin ödülünün verileceğini göstermektedir. Bir şeyi ziyan etmek; acizliğe, bilgisizliğe ya da cimriliğe bağlanır. Zaten yüce Allah bu eksikliklerden uzaktır. Hz. Yûsuf’un “iyi” bir insan olması konusunda en belirgin özelliği belki de sabrıdır. Zira o; kardeşleri tarafından kuyuya atıldığında, satıldığında, iftiraya uğradığında ve haksız yere hapsedildiğinde sabretmeyi bilmiş ve selamet bulmuştur. Yüce Allah ona lütufta bulunmuş ve dünyada iktidar vermiştir. Bu ödülle beraber ahirette alacağı ödül de olduğu gibi kalmıştır.
Sonuç
Hz. Yûsuf’un kıssası, sadece tarihi bir anlatı olmanın ötesinde, insan hayatına dair önemli dersler ve ibretler içermektedir. Hz. Yûsuf’un hayatındaki zorluklar ve başarılar, ilahi takdirin ve Allah’ın planlarının insanoğlunun hayatındaki belirleyici rolünü gözler önüne serer. Modern dünyada da insanlar, karşılaştıkları zorluklar karşısında sabırlı olmanın ve ilahi takdire güvenmenin önemini Hz. Yûsuf’un kıssasında bulabilir. Yüce Allah’ın rahmeti ve lütfu, zaman zaman zorlayıcı deneyimlerle sınansa da sonunda iyilik edenlerin ödüllendirileceğini vadediyor. Günümüzde bireyler, Hz. Yûsuf’un sabrı ve inancı gibi değerleri örnek alarak, kendi hayatlarında karşılaştıkları zorlukları aşabilir ve nihayetinde Allah’ın lütfuna erişebilirler. Bu kıssa, her dönemde ve her şartta, insanlara umut, sabır ve inanç aşılayarak, hayatlarının her anında ilahi takdire güvenmeleri gerektiğini hatırlatmaktadır. Bununla birlikte tevekkülle rahmete talip olmak bir anlamda zahmet çekmeyi kabul etmek demektir. Kazanmak için çalışmak gerekir.
1- Tanpınar’ın bu tezini İbn Haldûn’a nispet eden söylemler yaygınlaşmıştır bk. Mehmet Evkuran, “Coğrafya Kader Midir? -Mekânın Kimlik ve Zihniyet Oluşumundaki Etkileri Üzerine-”, Hitit İlahiyat Dergisi 23/Din ve Coğrafya (2024), 24.