Hz. Yûsuf'un değerinin gereği gibi takdir edilememesi

MURAT KAYACAN

Bu yazıda Yûsuf sûresi 19.-20. ayetlere odaklanarak kardeşleri tarafından kıskanılarak kuyuya atılması sonrasında Hz. Yûsuf'un kervanın sucusu ve arkadaşları tarafından bulunması süreci ele alınacaktır. Ayrıca Hz. Yûsuf'un değerinin gereği gibi takdir edilememesi temelindeki çeşitli yorumlar incelenerek, Kuran perspektifinden çıkarılabilecek dersler ortaya konulacaktır. Söz konusu ayetler, klasik ve modern dönem tefsirleri ışığında yorumlanacaktır.

Hz. Yûsuf’un Kervanın Sucusu Tarafından Bulunması

Mısır’a giden bir kervan, Hz. Yûsuf’un atıldığı kuyuya yakın bir yerde mola verdi: “Bir kervan geldi. Sucularını gönderdiler. Kovasını kuyuya sarkıttı: Hey müjde, işte bir çocuk, dedi! Onu ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını pekiyi bilendir.” (Yûsuf 12/19). Ayetteki “müjde” kelimesinin, sucunun arkadaşının adı olduğu da ifade edilmiştir.[1] Bu yoruma göre o sevinçli bir haber vermekten ziyade arkadaşına bir çocuk bulduğu haberini vermiştir. Yûsuf’u “ticaret malı” olarak saklayanların, onu bulan sucu ve arkadaşları olduğu söylenmektedir. Bu durumda Hz. Yûsuf’u kervandaki diğer kimselerden saklamış olurlar. Hz. Yûsuf’u saklayanların onun kardeşleri olduğu yorumuna göre onlar Hz. Yûsuf’u köleleri diye takdim edip, kervanın sucusu ve arkadaşlarına satmışlardır. Öldürülme korkusu yaşayan Hz. Yûsuf da bu pazarlık sırasında konuşup gerçeği söyleyememiştir.

Hz. Yûsuf’un değeri konusundaki gaflet

Hz. Yûsuf değerliydi ama bunun farkına varmayıp ondan kurtulmaya çalışanlar mevcuttu: “Onu düşük bir fiyata, sayılı birkaç dirheme sattılar. Ona değer vermemişlerdi.” (Yûsuf 12/20). Ayetteki “düşük bir fiyata” satış, haram gelir temini olarak da yorumlanmıştır. Bu yaklaşıma göre Hz. Yûsuf’u satanlar kardeşleri ise hem kardeşlerini satamayacakları hâlde satmaları hem de haram gelir temin ettikleri için iki günah işlemişlerdir. Hz. Yûsuf’un özgür olduğunu anladıkları hâlde satın alanlar sucu ve arkadaşları ise o zaman onlar satılması helal olmayan bir kimseyi (özgür çocuk) satın alıp suç işlemişler demektir. Hz. Yûsuf’u satanlar, kardeşleri ise bir an önce ondan kurtulabilmek için bu satışı gerçekleştirmiş olurlar. Satanlar kervancılar ise onun gerçek değerini bilmediklerinden Mısır’da Aziz’e ucuza vermişler demektir. Hz. Yûsuf’u kardeşleri sucu ve arkadaşlarına sattıysa kervancılar onu ucuza almak için “Ona değer vermemişlerdi.” denebilir. Bir ihtimal de kervancıların Hz. Yûsuf’un dilini bilmemeleri nedeniyle ondaki cevheri keşfedememiş olmalarıdır. Kervancılar, Hz. Yûsuf’u kardeşlerinden satın almamışlar ise buluntu çocuk olduğundan gerçek sahibi ellerinden alır diye de bir an önce onu elden çıkarmak istemiş olabilirler. Bu ayeti malın değerinden düşük fiyata verilmesinin caiz olduğuna kanıt gösterenler olmuştur.

Sonuç

Görüldüğü gibi Hz. Yûsuf, küçük yaştayken epeyce bir zorluk yaşamıştır. Kervanın sucusu, Hz. Yûsuf’un aslında özgür biri olduğunu anladığı hâlde onu kardeşlerinden satın almış olabilir. Olay böyle gerçekleştiyse bu durum, ahlaki sorumluluğun yerine getirilmemesi ve insan haklarına saygısızlık olarak değerlendirilebilir. Hz. Yûsuf’un insanlar tarafından “değer görmemesi”, onun değersizliğinin delili olmamıştır. Zaten “insanlardan değer görme” çabası anlamlı bir çaba değildir. İnsanların değer vermeleri, geçici bir mutluluk sağlayabilir; ancak müminler Allah katında değerli olmayı hedeflemelidir. Bunu başarabilirlerse kalıcı mutluluğu (cennet) elde ederler.

 

[1] Araplarda “müjde (büşra)” erkek ismi olarak da verilmiştir.