Hz. Peygamber’in (sas) hayatında bağışlamak

Serdar Demirel

Hz. Peygamber’in (sas), Mekke’de, nübüvvetin 11. yılında maruz kaldığı maddi ve manevi eziyet ve işkenceler tahammülü zor bir noktaya ulaştığında çıkış yolları aramaya başladığını kaynaklar bize bildirir.

Bu bağlamda Mekke müşriklerinin zulüm ve baskısından biraz uzak kalmak ve tebliğ vazifesini başka yerlerde yapabilmek için mîlâdî 620 yılında, ilk müminlerden âzadlı kölesi Zeyd b. Harise ile beraber Hicaz şehirlerinden Taife gitti. Orada Taiflileri elçisi olduğu dine ve en önemlisi tevhid inancına davet etti.

Taifliler O’na iman etmedikleri gibi peşine taktıkları ayak takımıyla işkence etmeyi, O’nu aşağılamayı tercih ettiler. Önce alay ettiler, sonra da taşlayarak şehir dışına kovdular. Hz. Peygamber’in ayaklarını yaraladılar, kanlar içinde bıraktılar. Yakıcı güneşin altında hem kaçan ve hem O’na siper olmaya çalışan Hz. Zeyd’i de yaraladılar.

Gördüğü bu maddi ve manevi ağır ezâ karşısında, eğer isterse onları helak edeceğini bildiren meleğe, bu talepte bulunmadı. Aksine onların imana gelmeleri ve kurtuluşa ermeleri, Allah’ın onlara hayırlı nesiller vermesini rabbinden talep etti. (Buhari: 3/1180, hn. 3059; Muslim: 3/1420, hn.1795)

Toplumsal barışı sağlamak açısından intikam yerine affetmenin önemini gösteren Hz. Peygamber’in hayatındaki en önemli olay ise Mekkeli müşriklerden intikam alma imkânını ele geçirdiği hâlde bunu yapmaması ve onları affetmesidir. Bu hadiseyi kısaca şöyle özetleyebiliriz:

Mekkeli müşrikler Medine şehrinde ikamet eden Hz. Peygamber’le yaptıkları anlaşmayı bozarak Müslümanlarla ittifak hâlinde bulunan Huzâa kabilesine baskın yaparak 23 kişiyi öldürdüler. Diyet vermeyi reddeden müşrikler yapılan anlaşmayı da tanımadıklarını bildirdiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, 10 bin kişilik büyük bir ordu hazırladı.

Hz. Peygamber ve onun kendisiyle beraber Mekke’den zorla çıkarılmış ashabı hicretin sekizinci yılında dört koldan Mekke’ye girdiler. Silah kullanılmadıkça kan dökülmesini yasakladı. Müminler sadece birkaç direnişe karşılık verdiler. Mekke’yi mutlak anlamda ele geçiren Hz. Peygamber genel af ilan ederek kendilerine her türlü işkence baskı yapıp doğup büyüdükleri şehirlerinden çıkaran müşrikleri affetti.

O’nun bu cömertliği karşısında Mekke halkı da o güne kadar yaptıklarından pişmanlık duydular. Hz. Peygamber Mekkelileri toplayıp onlara hitap ederek şöyle dedi:

“Ey Kureyşliler size ne yapmamı istersiniz?” Onlar ise; “İyilik! Sen kerim bir kardeşsin ve kerim bir kardeşin oğlusun” dediler.

Hz. Peygamber: “Haydi gidiniz, hepiniz, bağışlandınız, azadlısınız” buyurdu. (al-Beyhaki, Es-Süneni al-Kubra: 9/118, hn. 18055; İbn Hacer, Fathul Bari: 8/18)

Devrin harp hukukunda fethedilen yerlerin ahalisi esir edilir, malı da ganimet kılınır idi. Buna rağmen O, Mekke halkına, dönemin savaş geleneğine göre davranmamıştır. “Gidin serbestsiniz” demiş, kendisine zulmün, işkencenin, hakaretin her türlüsünü yapan ve bir saat öncesine kadar kendisini yok etmek için mücadele eden Mekkelileri birkaç kişi hâriç toptan affetmiş, “sizler bağışlandınız” demiştir.

Hz. Peygamber Mekkeli müşrikleri yaptıkları onca zulme ve işkenceye, onları yeryüzünden silmek için başlattıkları savaşlara rağmen affedince Müslümanlar da onları affetti, böylece Mekke’ye barış ve huzur geldi. Bu vb. affetme pratikleri asırlardır Müslümanların yazılı ve sözlü olarak nesilden nesile aktara geldikleri ve zihin kodlarının oluşmasında rol oynayan önemli olaylardır.

YENİ AKİT