Ahmet Ünlü’nün bugünkü Yeni Şafak’ta (18 Aralık 2017) yer verilen mezkur yazısını ilginize sunuyoruz:
Hz. Ömer’in Kamu Yönetiminde Öne Çıkardığı İlkeler
Hz. Ömer denilince ilk akla gelen yönetimde adalet ilkesi ve emanet duygusudur. Hakla batılı ayıran anlamına gelen “Faruk” mahlası da adalet ilkesinin yansımasıdır. Bu çerçevede onun uygulamalarından bazı kesitleri günümüze ışık tutması ümidiyle sizlerle paylaşmak istiyoruz.
* Adalet ve devlet malına karşı titizliği
Hz. Ömer (R.A.) “Adalet mülkün temelidir” veciz sözünün sahibidir ve yaşamı adaletle özdeşleşmiştir. Bu bağlamda onun uygulamalarında “adalet” olmazsa olmaz yönetim kuralı olarak merkeze oturmuştur. Bu kuralın merkeze oturduğu bir yönetim sisteminde yönetilenlerin rahatsız olma imkan ve ihtimali olamaz.
Yine Hz. Ömer devlet malına karşı titizliği ile meşhur örnek bir idarecidir. “Ben Devlet malından nefsimi yetim malı derecesine indirdim zengin olursam ondan kaçınırım, muhtaç olursam ihtiyacım kadar ondan yerim, zengin olursam geri öderim.” ifadeleri devlet adamlarına önemli bir hatırlatmadır.
Bireysel işleriyle devlet işlerini birbirinden ayırmada günümüz yöneticilerine ışık tutan uygulamalara imza atmıştır. Devletin mumu ile özel işlerini yapmaması sadece devlet işlerini yürütürken kamu mallarını kullanması örnek alınması gereken önemli bir davranıştır. Sevinerek belirtmek gerekirse günümüzde azda olsa bu tür davranışlar sergileyen idareciler mevcuttur.
Özellikle belirtmek isteriz ki, Hz. Ömer’in kıt kanaat geçinmesi devlet malına karşı tutumunu değiştirmemiştir. Sen insanların içerisinde en iyisini yemeye ve giymeye en layık olanısın sloganlarına itibar etmez ve bunlara kızardı. Siz bu tür sözlerle Allah’ın rızasını kazanmayı değil bana yakın olmayı umuyorsunuz derdi. Yani yalakalardan uzak durur ve itibar etmezdi.
* İdareci seçimindeki hassasiyeti ve denetim
Görevli tayini konusundaki Hz. Ömer’in sözü şöyledir; Kim ki bir adamı sırf sevdiği veya yakın akrabası olduğu için kamu görevine tayin ederse Allaha, Rasul’üne ve müminlere hainlik yapmış olur. Kim kötü huylu facir bir adamı huyunu bile bile görevli tayin ederse oda tayin ettiği şahıs gibidir.
Hz. Ömer’in görevli tayinindeki en temel kriteri ehliyet ve liyakattir. Onun döneminde yapılan atamalarla ilgili eleştiri olmadığı görülür. Öyle ki görevlendirmelerde kişilerin toplumsal veya siyasal konumları değil, işin ehli olmaları öne çıkmıştır. Özellikle akrabalarını iktidar nimetlerinden uzak tutması onun en temel prensiplerinden birisidir.
Hz. Ömer’in; “Şayet ashab Rasulullah’ın (SAV) arkadaşları olmaları nedeniyle kendilerini diğer insanlardan üstün görüyor ve kendilerinin daha öncelikli olduklarını düşünüyorsa, önce üzerlerine düşeni yapmaları gerekir. Şayet onlardan beklenen bir davranışı sahabe olmayan birisi gösterirse, Ömer’in gözünde o daha önceliklidir.” ifadesi yönetimde oldukça önemli bir ilkedir.
Hz. Ömer bir şehre vali tayin ettiğinde malını yazar, onlardan bazılarını görevden aldığında da mallarını ikiye bölüp yarısını aldığı ifade edilir. Yani idarecilerin hem atama öncesinde hem de görevden alındıktan sonraki malları tespit edilirdi. Günümüzdeki mal beyanı esasının temellerinin onun döneminde atıldığını ifade edebiliriz. Atanan kamu görevlilerinin görev süreleri boyunca elde ettiği malların kayıt altına alındığı belirtilmektedir.
Bir valinin hastaları ziyaret etmediğini güçsüz ve yoksulları kabul etmediğini öğrenirse derhal görevden alırdı. Yani tayin edilen valilerin halkın içinde ve halkın sorunlarıyla hemhal olmasını arzu ederdi. Ben memurlarımı halka eziyet etmeleri, onların yüzüne vurmaları, namuslarına sövmeleri ve mallarını almaları için tayin etmedim sözü de önemli bir hatırlatması olup, yönetim görevinin önemli bir emanet olduğu her uygulamasına yansımıştır.
Atamalardaki titizliğe rağmen bir şikâyet söz konusu olursa da derhal gerekli soruşturma yaptırdığı da bilinen bir gerçektir. Bu konudaki en güzel örnek ise Amr b. Âs’ın fazla mal edindiğine dair bir şikâyet karşısında derhal soruşturma başlatılmış ve şikâyetin haklı bulunması üzerine de Amr’ın mallarının bir kısmına el konulmuştur. Bu tür örneklere sıklıkla rastlanmaktadır.
Yine suiistimal edileceği düşüncesiyle görevleri sırasında kamu görevlilerinin ticaret veya bir başka işle uğraşmaları da yasaklanmıştır. Çünkü, kamu görevlisince yapılan ticarette devletin alınıp satılacağı onun zamanında tespit edilmiştir.
Her yıl mutat bir şekilde hac mevsiminde halkla idarecileri yüzleştirir ve sorunları bizzat yerinde çözerek önemli bir denetim ilkesini hayata geçirmiştir. Bizzat halkın karşısında hesap vereceğini bilen idareciler bu bilinçle davranış sergilerdi. Valilerinden de aynı tutumu istemiş ve halkla aralarına mesafe koymamalarını özellikle hatırlatmıştır.
Zaman zaman yaptırdığı yerinde soruşturmaların yanında kurduğu hafiye teşkilâtıyla da muhtemel suistimalleri önlemeye çalışmıştır.
* Onun yönetimde istişarenin yeri
Onun döneminde istişarenin alınan kararlardaki etkisi açıkça görülmektedir. Yalakalığı sevmediği için çevresinde de yalaka insanların barınma imkanı yoktu. Dolayısıyla da objektif bir şekilde konular istişare edilir ve neticede kendi kararlarının aksine de olsa istişare sonucunda çıkan karar uygulanırdı. Uyguladığı yöntem Kuran ve sünnete uygun olduğu için Hz. Ömer’in aksi bir davranış sergilemesi zaten beklenemezdi.
Onun istişare ekibinde ashabın önde gelenleri arasında bulunan Hz. Ali, Hz. Peygamber’in (SAV) amcası Abbâs, Abbâs’ın oğlu Abdullah, Hz. Osman, Zeyd b. Sabit, Abdurrahman b. Avf, Üseyd b. Hudayr gibi isimler vardı ve ekibe başka üyelerde eklenirdi. Hatta gerektiğinde Müslüman olmayanların görüşlerine de başvurulduğu belirtilmektedir. İstişarelerde, tarafların fikirlerini özgürce dile getirirler ve Hz. Ömer onlara “Ben de sizlerden biriyim. Sizden benim karar ve görüşlerime uymanızı beklemiyorum. Elinizde hakkı söyleyen bir kitap var. Ben ne söylediysem bu kitaba göre söylemeye çalıştım. Siz de hak olan görüşü seçin ve onu tercih edin…” ifadelerini kullanırdı.
* Kamu görevinden kaynaklanan hediyeler karşısındaki tutumu
Kendisine gönderilen hediyeleri kamu malı olarak değerlendirmiş ve hazineye irat kaydettirmiştir. Hz. Peygamberin (SAV) zekat memurunu aldığı hediyeler karşında uyardığına şahit olan bir kişinin yapması gereken en tabii davranış buydu. Bu haliyle kamu görevlilerinin gönderilen hediyeler karşısındaki tutumunun temelleri atılmıştır.
“Kamu görevlilerinin hediye ile imtihanında son durum” başlıklı yazımızdagünümüz yöneticilerinin hali pür melali detaylarıyla açıklanmıştı. Rabbim kamu yönetiminde izinden giden yönetici sayısını arttırsın.