Devrim cumhurbaşkanını seçti. İlk kutlayanlardan birisi Suudlu ulemadan Selman Avde oldu.
Hayırlı olsun. Cumhurbaşkanlığı, Hüsnü’den Mürsi’ye geçerken Askeri Konsey yumuşak darbesine bir yenisini daha ekledi ve Meclisin gıyabında kendisine yasama hakkı tanıdı. Anayasa zeyli veya tetimmesi adıyla kendisine yeni bir imtiyaz üretti. Buna göre, yasama boşluğunu Askeri Konsey dolduracak. Adeta Mısır’da 12 Eylül süreci yaşanıyor. Askeri Konsey geçiş sürecini denetleyeceği yerde kendisine güç devşiriyor ve varlığını kalıcı hale getirecek düzenlemeler yapıyor. Yeni cumhurbaşkanının önünü kesiyor. Mübarek’in halefine boş ya da yetkisiz bir koltuk devrediyor. Bundan dolayı Arap basını yeni başkanı yani Mürsi’yi tanımlarken ‘reisen menzue’l salahiyat’ ibaresini ve tabirini kullanıyor. Yani yetkileri elinden alınmış, budanmış nominal bir başkan. Bıçak sırtı bir durum: Asker sürekli olarak durumdan lehine vazife çıkartıyor. Sivillerin sinir uçlarına dokunuyor. Mürsi ise seçimleri mutlak çoğunlukla alamadı. Arada nispi bir fark var. Bu da fulul veya kalıntıların veya çıkarcıların azımsanamayacak bir kitle olduğunu gösteriyor. Bu bize, Hollande ile Sarkozy arasındaki seçimleri hatırlattı. Her iki seçimleri de yüreğimiz ağzımızda bir şekilde takip ettik. Mısır yeni bir döneme girerken ordu devrimi evcilleştirmeye çalışıyor. Ehlileştiriyor ve kendi endamına veya ölçülerine uydurmaya çalışıyor. Karşılıklı tekel (istihvaz/tekviş) suçlamaları ise gırla gidiyor. Devrimci veya karşı devrimciler ya da her iki taraf da birbirini kurumlar üzerine tekel kurmakla suçluyor. Lakin burada halkın iradesine rağmen tekelcilik yapan bir taraf varsa o da açıkça cihet-i askeriye.
Anayasa Mahkemesi üzerinden cihet-i askeriyenin seçilmişlere müdahale etmesi ve bir yumuşak darbe vurması ve ardından da yeni dönemde kendi yerini konsolide etme kurnazlığı Mısır’da bilek güreşi ve çekişmeye neden olmuştur. Bu gergin ortam Cezayir senaryolarını beraberinde getirmiştir. Cezayir’de 1991 sürecini yaşayan güçler ve isimler deneyimlerine istinaden 20 yıl sonra Mısır’da bir benzeri sürecin yaşanma kaygısını dile getirdiler. Bununla birlikte, Müslüman Kardeşler elbette bir FIS değil ve onun toyluğuyla hareket etmiyor. Darbelere karşı şerbetliler. Bununla birlikte, Mısır’daki devrim güçleri Müslüman Kardeşlerle sınırlı değil. Tepkiler de öyle olacaktır. Ayrıca tabanı arasında kanı kaynayan ve hemen diğer kitleye katılabilecek bir gençliği de hesaba katmak gerekir. Bununla birlikte, Müslüman Kardeşlerin kitlesel şiddetten uzak tarihini göz önüne alanlar cemaatin kanlı senaryolara prim vermeyeceğini ve bunlardan uzak kalacağını temin ediyorlar. Kahire Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi hocalarından Mustafa Kamil Seyyid, Mısır’ın Cezayir senaryolarından uzak olduğunu ve Mısır’da karşılıklı şiddet tehdidi olmakla birlikte iki taraf da bunu hayata geçirmekten çekindiğini ve uzak olduğunu ifade ediyor. Binaenaleyh taraflar tehdit aşamasının ötesine geçemiyorlar. Cezayir şiddet sarmalından 200 bin civarında kurban vererek çıkmıştı. Yine de Cezayir doğal gaz ve petrolü ve nispeten az nüfusuyla krizi göğüsleyebilmişti. Mısır’da ise durum daha karmaşık ve farklı. Mısır ordusu da ekonomisi de bu çapta bir krizi idare edemez ve ülke çöker. Gök kubbe başlarına iner.
Askeri Konsey Anayasa Tetimmesini ilan ederek ikinci geçiş sürecini ihdas etmiş bulunuyorlar. Bu hukuk gaspı noktasında tehlikeli bir tırmandırmadır. Bu seçilmiş Cumhurbaşkanı Mürsi’nin yetkilerini budamak ve tırnaklarını sökmek anlamına geliyor. Dolayısıyla ikinci geçiş süreci Mısır’ın normalleşmesini yavaşlatacak. Bundan dolayı Mürsi sivil kurumları güçlendirmek ve İhvan’dan olmayan devrimci kitlelerle ilişkilerini metin ve sağlam tutmak zorundadır. Anayasa Mahkemesi’nin darbesinin ardından İhvan ve Selefilerin dışındaki devrim cephesi İhvan’dan adayı Mürsi’ye geri çekmesini talep etmişti. Lakin İhvan telkinlerine kulak tıkayarak yoluna devam etti. Şimdilik bu tercihin daha isabetli olduğu anlaşılıyor. Bu dönemi en iyi tahlil edenlerden birisi Al Misriyyun gazetesinden Cemal Sultan oldu ve kararlı bir biçimde ve sağduyu ile yola devam etmek gerektiğini salık verdi. Ve Muhammed Mürsi’nin 12 milyonluk kitle desteği ile devrim döneminin cumhurbaşkanı seçilmesini Mübarek’in devrilmesinden sonra Mısır’ın en sevinçli günü olduğunu ifade etti. Muhammed Mürsi’nin bütün oyunlara karşı seçilmiş olması Mısır halkının gerçek anlamda karar verici olduğunu göstermiş ve otoritesini müsadere edenlere doğrudan bir cevap ve ders vermiştir. Bu sayede fulule yani kalıntılara karşı devrim bir kez daha zafer kazanmıştır. Ordu yumuşak darbe yapsa da sert darbeye ve seçimlere hile karıştırmaya cesaret edememiştir. Bütün tecavüzlerine rağmen yine de kırmızı çizgiyi aşamamış ve haddini bilmiştir. Muhammed Mürsi’nin yine de ilk işlerinden birisi imtiyazlarla birlikte gulyabani haline dönüşen orduyu dizginlemek ve fazladan yetkilerini budamak olmalıdır. Bunun için yapacağı ilk işlerden birisi devrim cephesini temsil eden bir milli mutabakat hükümeti kurmaktır. Cemal Sultan bu hususta Muhammed Baraday ismini teklif ediyor. O veya bu; hem devrime yabancı olmayacak hem de bütün dünyada saygınlık uyandıracak ve ağırlığı olan bir isim olmalıdır. Böylece İhvan belki de süreçte yaptığı bazı hatalarını da telafi edebilir. Zira fulule ve kalıntılara karşı bu mücadele devrimcilerin yekpare yani müttehit cephe halinde ortak tavırlarıyla kazanılabilir. Bu bir grup değil eksen mücadelesidir. Mısır’da büyük düşünme vakti. Devrimin bekasının tek garantisi geniş cephe siyasetidir. Şefik çıkışlarıyla bu eğilimi diriltmiştir. Buna biraz da İhvan omuz vermelidir. Aksi takdirde, devrimin Mısır’da çökmesi diğer ülkelerde yalpalaması ve İsrail’in yeniden palazlanması anlamına gelecektir.
YENİ AKİT