Çoktandır Şaron’dan da haber alamıyoruz. Ama onu artık merak etmiyoruz. Biliyoruz ki artık yaşıyorsa da yaptığı sadece nefes alıp vermekten ibarettir. Onu yapabilmesi de tıbbî müdahalelerle ve serumlarla mümkün olabiliyordur. Ürdünlü bir değerli dostum bundan bir süre önce görüşmemizde sedye mahkûmu bir şekilde ve tıbbî müdahalelerle hayatını sürdüren Şaron’un bedeninde kurtlanmalar olduğuna dair haberler alındığını söylemişti. Ne kadar doğru olduğunu bilmiyoruz.
Ama Yüce Allah, kundaktaki bebekleri katleden ve Sabra ve Şatilla katliamından dolayı “Kasap Şaron” olarak tarihe geçen bu adamın cezasını kısmen dünyada çektirerek insanlara ibret olmasını dilemiş olabilir. Ne var ki yerine geçen Olmert’in selefinin durumundan hiç de ibret almadığı anlaşılıyor. Şaron’un, kundaktaki bebeklerden seksen yaşındaki ninelere kadar tüm Filistinlileri katletme konusunda hiçbir ölçü tanımama stratejisini aynen sürdürüyor.
Bazen: “Acaba Şaron öldü de saklıyorlar mı?” sorusuna da muhatap oluyoruz. Bizim işgalci Siyonist devletle en ufak bir irtibatımız olmadığından sakladıklarını bilme imkânımız yok. Ama Şaron’un ölümünü saklayacaklarını da sanmıyoruz. Çünkü artık o, işgal devletinin defterinden silinmiş durumdadır. Ölümünün saklanmasının işgal devletine bir yararı olmayacağı gibi insanların zihninde zaten ölmüş durumda olan böyle birinin öldüğünün açıklanmasından da herhangi bir zarar görecek değildir. Tahminimize göre Kasap Şaron ibret-i âlem olacak bir şekilde hırlamaya devam ediyordur. Ölse de ölüm onun için bir kurtuluş olacak değil. Onca mazlumun asıl büyük hesabı ondan sonra başlayacak.
Şaron’u bir kenara koyalım. Birkaç günden beridir Hüsni’den de bir haber alamıyoruz. Yaklaşık iki hafta önce hasta olduğuna dair kulis haberleri yayınlandı. Bunun üzerine bazı Mısır resmî kaynakları Hüsnî’nin bir dış seyahate çıkarak hasta olduğuna dair haberleri dolaylı olarak yalanlamayı düşündüğünü açıkladılar. Ama Hüsni böyle bir seyahate çıkamadı ve böylece haberleri dolaylı olarak doğrulamış oldu. Bir hafta önce de basın yoluyla değil bazı Mısırlı dostlarımızdan, durumunun gayet ciddi olduğuna dair haberler dolaştığı yönünde birtakım şifahi bilgiler aldık.
Mısırlılar 2005 yılı baharında yani bundan iki buçuk yıl önce “Artık Yeter” diye bir hareket başlatmışlardı. Bu sloganla Hüsni’ye “artık yeter senden çektiğimiz, çek git de hiç olmazsa senden kurtulalım” diyorlardı. Bu hareket sadece belli bir ideolojik akımın değil tüm siyasî akımların ortak bir cephesiydi. Böyle bir cephe oluşturulması Mısır’da İslâmî oluşumlara mensup olsun veya olmasın tüm halkın Hüsni’den bıktığını ve ondan kurtulmak istediğini gösteriyordu. “Artık Yeter” hareketinin geniş çaplı bir kitle tabanı tarafından desteklenmesi sebebiyle büyük katılımlı gösteriler ve protesto eylemleri düzenledi. Mısır Arap Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana ülke ilk kez böylesine geniş çaplı gösterilere sahne oluyordu. Önceleri herhangi bir protesto eylemi düzenlendiğinde Hüsni’nin adamları hemen coplara sarılarak eylemcileri darmadağın ederlerdi. Birçoklarını da karga tulumba polis araçlarına doldurup işkence merkezlerine götürür, bir daha böyle bir eyleme katılma cesareti göstermemeleri için orada korkunç işkenceler yaparlardı. Fakat “Artık Yeter” hareketinin eylemleri karşısında aynı metoda başvuramadılar.
Hüsni, “Artık Yeter” hareketini bastırma gücünü kendinde göremeyince onu politik bir oyuna getirme çabası içine girdi. Çünkü her ne kadar Mısır ahalisi “artık yeter” dese de o yapıştığı koltuktan kalkma niyetinde değildi ve ısrarla “hayır yetmez” diyordu. Dolayısıyla göstermelik bir siyasal reform paketinden söz etmeye başladı. Reform numarası Hüsni’ye zaman kazandıracaktı sadece ve öyle oldu. Sistemde herhangi bir değişiklik olmadı. Hüsni de yine göstermelik bir başkanlık seçimi yaptırarak kendini tekrar seçtirdi. Düşünün ki protesto eylemlerinde milyonlar meydanlara dökülüp “artık yeter” derken, başkanlık seçimlerinde aynı milyonlar “Hüsni’yle devam” diye oy veriyorlar. Böyle bir seçim güvenilir olabilir mi?
Kalabalıkların “artık yeter” çağrısına kulak tıkayabilirsin. Ama ecel kapına dayanıp da “artık yeter” dediği zaman başvurabileceğin hiçbir numara olamaz.
Merak ettiğimiz bir şey var: Acaba Hüsni bir an önce ölecek mi yoksa Şaron gibi aylarca hırlamaya devam edecek mi? Bizim arzumuz çok fazla hırlamaması. Çünkü Şaron hırlamaya başlayınca devreden çıkarıldı. Ama Hüsni hırlamaya devam ettiği sürece “Mısırlıların Cumhurbaşkanı” vasfı taşıyacaktır.
Vakit gazetesi