Hurriyya, Tahtını Kurdu Devingen Yüreğimize

Fatih Pala, Grup Yürüyüş'ün yeni albümü "Hurriyya" hakkında yazdı.

FATİH PALA / DÜNYA BİZİM

Umudun, direncin ve sevdanın ördüğü derdi büyük ezgileri, ezgi albümlerini bizlere taşıyanlar hamd olsun ki hâlâ varlar. Hayat ve hakikat diri durduğunca, sözlerimiz ve ezgilerimiz de susacak değillerdir. Bilinmelidir ki popülaritenin ve konformizmin zincirlerini çelik imanlarıyla kırmaya ahdetmiş güzellerin işidir zamanüstü sözler söylemek, ezgiler derlemek…

Sarf ettiğimiz sözlerin, üzerlerine belki de en çok uygun düşenlerdendir Grup Yürüyüş. “Umuda Yürüyüş” (2005) ve “Adanış Günü”nden (2009) sonra geçtiğimiz günlerde “Hurriyya” adını verdikleri yepyeni albüm çalışmalarıyla tüm kardeşlerine tekrar “buradayız ve yolumuza devam ediyoruz” diyenlerdir onlar. Ezgi geleneğimizin bekası için, yüreklerinde büyüttüklerini dillerine doğru yürütüp vahiy ve ümmet hamuruyla bir güzel yoğurarak tellerine döküverdiklerinin hülasasıdır Ekin Prodüksiyon'dan çıkan bu albümleri.

Tüm ümmet coğrafyasının cömertçe gündem edildiğini en açık haliyle görüyoruz albümlerinde. Mazlumların, mahrumların, mustazafların, bîçare bırakılmışların her birinden kareler sergileniyor bu ezgilerde. Hepsinde sevda, kavga, direniş, umut ve ağıtlar hâkim. Yaşanmışlıkların ağırlıkları iyiden iyiye rengini koruyor Hurriyya’da. Mart 2011’de patlak veren kıyamların kıvılcımı oluşturmuş diyebiliriz Hurriyya için. Suriye öncelenmiş ama içinde Gazze de var, Uludere de. Ezgilerin hiçbiri söylenmek için söylenmemiş. Gaye dışı sesleniş yok. Dava, tüm dünya mazlumları.

Hurriyya albümü tahtını kurdu devingen yüreğimize

Söz-müzik uyumuna dikkat edilmiş albümde. Söz için müzik, müzik için de ses feda edilmemiş. Saz ve sözün birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduğu bir ince işçilik öne çıkmış. Toplam on üç eser var albümde. Doyuruyor dinleyenlerini. İlk eserden son esere kadar diri tutucu bir özgünlük serpiştirmiş yürüyüşçü kardeşlerimiz.

Grup Yürüyüş üç dilde, Türkçe, Arapça ve Kürtçe olarak sunmuşlar çalışmalarını. Türkçe seslendirdikleri eserler sayıca fazla olmasına rağmen her üçüne de yakıştırmışlar nefeslerini. “Milyonlarız” isimli ilk eserlerinde yiğitliği ve yılmamayı, yalnızca ve yalnızca Allah’a dayanmanın sorumluluğunda olarak zalimlere asla boyun eğmemeyi öğreterek geliyorlar. Sonra “Yine Biz” deyip Gazze için çıkınlarında biriktirdiklerini haykırarak bir bir saçıyorlar. Ne zaman isterse, o vakit yine feda olmaya hazır halde bekleyenlerin varlığı hatırlatılıyor Mavi Marmara’da olduğu gibi. Sözleri Ali Emre’ye ait olan “Özgür Suriye” ile özgürlüğe yol almanın taze örnekliğini yansıtan Suriye direnişini buluyoruz. Atavi O. Erdemir’den emanet alınan kemikleşmiş sözlerin vücuda getirdiği “Direnç Olur”da, peçesi yırtılan çağın her gece çığ doğurduğunu fark ediyoruz büyük bir dikkatle. Hele bir “Vur” var ki, onu dinlerken yerinizde durmanızın imkânı yok! Çünkü korkusuz bir canlılıkla siyonizme, emperyalizme, diktatörlere, zalimlere, tağutlara ve firavunlara vurmaktan bahis açmışlar. Böylesi davet karşısında hangi bir Müslüman yürek oturmayı seçebilir ki!

Sonra “Savaşa Savaşa” dedikleri çalışmalarında, bütün direnişçileri durmaksızın ve korkmaksızın savaşmaya, kavgaya, zorbalıklara karşı durmaya çağırarak zulmün tüm kalelerinin çökertilmesinin kıyamlarla geleceğini bildiriyorlar. İlk Kur’an neslinden miras kalan zulme ve haksızlığa boyun eğmeme eyleminin sürdürülmesi için “Rotamız Yarınlara” deniyor. Uludere bahtsızlığının işlendiği “Uludere’ye Ağıt”ın girişinde Ali Emre’nin tefekkür doğuran sesiyle okuduğu şiirle gidiyoruz bir yerlere, giriyoruz garipler semtine. Serdar Bülent Yılmaz’ın o anları tüm açıklığıyla resmettiği sözlerinden oluşan bu ağıt, dağıtıyor zihinlerin toplanmışlığını. Gülümserken bitimsizce, ölümleri ömürlerine konuk eden yavrucaklara dair söylenen “Ninni” var bir de. Cenneti gösteren kurşunların, kuş edip uçurduklarının ezgisi… Son olarak yine Ali Emre’nin direngen sesiyle gelen “Özgür Suriye” şiiriyle muhatap oluyoruz. Zulmün murdar sözlüğünü okşamaktan vazgeçmeleri öğütleniyor söz ustalarına, yufka yürekli kelamcılara burada. Sonra da özgürlük savaşı verenlerin kahramanlıklarına dizeler kuruluyor.

İçlerinde ayrı bir dünyayı ve güzelliği barındıran her bir ezgi, Grup Yürüyüş’e sunacağımız teşekkürümüzün hacmini büyütüyor. Hurriyya albümü -çıkalı fazla olmasa da- tahtını kurdu devingen yüreğimize.

Her albümlerinde bir şair ya da dert adamını misafir ediyorlar

Grup Yürüyüş’ü benzerlerinden farklı kılan belli başlı özellikleri vardır. Mesela unutulmaya yüz tutmuş, terk edilmeye bırakılmış Kur’anî kavramlarımızdan ‘tağut’u ve mahiyetini, hemen hemen tüm albüm çalışmalarında, eserlerine bezemeye gayret ederler. Kimilerinin ağzına almaya bile korktukları terimleri (firavun, zalim, diktatör, emperyalizm gibi) onlar daima hatırlamayı tercih ederler. Allah adına gelecek/geçecek özgür günlerin ve gündemlerin oluşması için önceliğin, adlarının anılmaktan çekinildiği/korkulduğu, aslında gerçek iman karşısında bir bostan korkuluğu kadar hükmü olmayan, uğursuzların ve ruhsuzların bertaraf edilmesine verilmesi gerektiğinin şuurunu kazımaya çalışırlar. Belki de bir ezgi-marş albümünün boyunu çok aşan işler, sözler ve beklentiler bunlar. Ama onlar için umut, dağ gibidir; yıkılmaz, devrilmez, paslanmaz ve pörsümezdir. Onun için ilk albümlerinin adı “Umuda Yürüyüş”tür ya, gelişigüzel konmamıştır o isim.

Başka bir güzellikleri olarak da, her albümlerinde bir şair ya da dert adamını misafir etmelerini söyleyebiliriz. “Umuda Yürüyüş”te Bünyamin Doğruer şiirlerini okumuştu. “Adanış Günü”nde yine Bünyamin Doğruer ile birlikte bir de Mehmed Pamak sesleniyordu. Ve bu yeni seslenişleri Hurriyya’da Ali Emre’nin kattığı renklilik barizce fark ediliyor.

Ezgi-marş dinlemenin ve söylemenin artık gitgide modası geçmiş, dünlerde kalmış bir nostalji olarak görülmeye başlandığı vakitlerde (aslında bu algı on-on beş yıl öncesinden başlamıştı maalesef), inadına tevhid, adalet ve özgürlüğe dair türküleri söylemeye kendilerini adamış bu güzel genç kardeşlerimize yürüyüşlerinden ve kaygılarından ötürü selam veriyoruz, dua ediyoruz ve yollarının daimen açık olmasını diliyoruz. Ellerini yumruk yapıp zalimler gidesiye kadar göğe savurmaktan yılmayacak olan erler, vahyin şahitliğinde gelecek gür bir şafak için gün saymaya devam ederler.

 

Kültür Sanat Haberleri

Bilgi, inanç ve eyleme yönelik bir ömür çaba: Sezai Karakoç
Genç Birikim dergisinin Kasım 2024 sayısı çıktı
Umran dergisinin 363. sayısı çıktı!
Dava ahlakına sahip bir Müslüman: Sezai Karakoç
Genç Birikim dergisinin Ekim 2024 (268'inci) sayısı çıktı