Hem gazete çıkarıp hem de gazetecilik yapmazsanız, sonunda sığınacağınız yer alçaklığın o karanlık mağarası olur.
O mağaraya girer ve yalanlar söylemeye başlarsınız.
Bizim gazetenin yayınlanması, birçok gazetenin aslında gazetecilik yapmadığını ortaya koydu.
Biz, “Paksüt-Başbuğ” buluşmasını açıkladık.
Hürriyet gazetesi, “Biz de haberi öğrendik ama doğrulatamadık” dedi.
Taraf gazetesi olmasaydı siz o haberi hiçbir zaman Hürriyet’te okuyamayacaktınız.
O buluşmadan haberiniz olmayacaktı.
Ya niyetleri olmadığından ya da eksik gazetecilik yaptıklarından haberi vermeyeceklerdi.
Peki, bizim yayınladığımız “lahika” haberini Hürriyet’te okuyabilir miydiniz?
Biz olmasak Hürriyet o haberi verir miydi?
Biz o haberi belgesiyle verdiğimiz halde bile Hürriyet meseleyi “Genelkurmay açıklaması” açısından gördü.
Ergenekon haberleri için de aynı durum geçerli.
Taraf gazetesi olmasa, okuyucular Hürriyet gazetesinden bu konuda ne öğrenecekler?
Ne öğrendiler?
Hemen hemen hiçbir şey.
Onların saklamaya çalıştıklarını biz açığa çıkartıyoruz ve belli ki bu onların canını sıkıyor.
Yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmiş bir yazarları var.
Adı Mehmet Yılmaz.
O, bu sıkıntıyı yalanlar söyleyerek açığa vuruyor.
Bizim gazeteyle ilgili aynen şöyle yazdı dün:
“Hatta bir kamu bankasından 10 trilyon lira borç istendiğini, ancak kredi talebine beklediği hızda yanıt alamayan gazete için ‘yukarıdan gelen bir emir’ ile özel bir uygulama yapıldığını da biliyorum.
Kredi talebi bankanın yönetim kurulunda beklerken bölge müdürlüğü onayıyla bir acil nakit akışı sağlanmış.”
Eğer Yılmaz’ın bir nebze haysiyeti, utanması, onuru varsa şu yazdıklarını tek tek açıklasın.
Hangi bankadan 10 trilyon kredi istemişiz?
“Yukarıda” olan kimin emriyle “özel” bir uygulama yapılmış?
Hangi bölge müdürlüğünün onayıyla acil nakit akışı sağlanmış?
O nakit akışı kaç paraymış?
Açıklasın bunları.
O açıklasın biz gazeteciliği bırakacağız.
Açıklayamaz, çünkü yazdıklarının hepsi utanmazca yalan.
Peki, açıklayamazsa Yılmaz gazeteciliği bırakacak mı?
Bırakmayacak çünkü yalan söylemeye alışkın.
Daha önce Milliyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeniyken de benimle ilgili böyle yalan bir haber yapmış, dokuz sütuna manşet atmıştı.
Almanya’da yaptığım bir konuşmada hiç söylemediğim sözleri söylediğimi iddia etmişti.
O sözleri söylemediğimi açıklamıştım.
Yalancı şahitler bulmuştu.
“Bunlar böyledir, hem söyler hem de kıvırırlar” türünden bir yazı yayınlamıştı.
O toplantıya katılan bir okuyucumun banda kaydettiği konuşmayı Milliyet’e göndermiştim... Bant, iddia ettikleri sözleri söylemediğimi kanıtlıyordu.
Aldırmamıştı.
Bir hafta boyunca televizyon televizyon dolaşıp Milliyet’in yalan söylediğini anlatmıştım.
Sonunda özür dilemek zorunda kalmışlardı.
Yalancılığı tescilli biridir.
Aydın Doğan ve Vuslat Doğan, yalan söylediği kanıtlanan Yılmaz’ın “yalan ve iftira performansından” memnun oldukları için mi onu Hürriyet’e yazar yaptılar, bilmiyorum.
Yoksa arada bir tane de rahatlıkla “yalan” söyleyebilen birisi mi olsun diyorlar?
Bu tür yalanlarla, Taraf’ın bankalardan kredi almasını engellemeye mi çalışıyorlar?
Biz, hak ettiğimiz halde hiçbir bankadan kredi alamıyoruz.
“Yukarıdan” gelen emirler bize kredi verilmesini değil, verilmemesini sağlıyor.
Keşke kredi alabilsek, biraz daha rahat ederdik.
Yılmaz, Taraf’ın kamu bankalarına olan borçlarını açıklamasını da istiyor.
Olur.
Biz hazırız.
Aydın Doğan’la aynı gün karşılıklı olarak kamu bankalarından aldığımız kredileri ve borçlarımızı açıklarız.
Var mısınız?
Siz razı olun, hemen yarın birlikte açıklayalım.
İsterseniz karşılıklı olarak “kaçan namerttir” diye başlık da atalım.
Hadi...
Siz yalan söylüyorsunuz.
Hürriyet Gazetesi’nin yönetimi ya bu yalanların yazarın görüşü olduğunu ve kendisinin bunları paylaşmadığını söylemek ya da bu yalancılığı yazarıyla birlikte sırtlamak zorunda.
İşinizi yapmadığınız için başkaları da yapmasın istiyorsunuz ama yalanlar söyleyerek amacınıza ulaşamazsınız.
Bizimle dürüstlük yarışına da giremezsiniz.
Çünkü siz dürüst değilsiniz.
Biz dürüstüz.
Sizi her seferinde dizlerinizin üstüne çökertiriz.
Bir seferinde Aydın Doğan’la bir kahve içmiştik benim Milliyet’teki odamda, o kahvenin hatırına kendisine eski bir Anadolu deyişini de hatırlatayım.
“Yanlış havlayan köpek sürüye kurt getirir.”
TARAF