Türü: Biyografik drama
Yapım Yılı, Süresi ve Ülkesi: 2010, 163 dakika, Türkiye yapımı
Yönetmen: Mehmet Tanrısever
Senaristler: Mehmet Tanrısever, Ahmet Uyar, Mehmet Çetin
Oyuncular: Mürşit Ağa Bağ, Tarık Tanrısever, Engin Yüksel, Mesut Çakarlı, Halil İbrahim Kalaycıoğlu, Ahmet Yenilmez, Bülent Polat, Yaşar Üzer, Mahmut Hekimoğlu
***
NİYAZİ KARAÇAY / HAKSÖZ-HABER
7 Ocak 2011 tahinde vizyona giren film, Said-i Nursi'yi konu alan ilk film özelliği taşıyor. Vizyona girmesiyle tartışmaların daha da alevlendiği film, ulusalcı tiplerin filmin galasında olay çıkararak protesto gösterisi yapmasıyla gündeme oturdu.
Film, Said Nursi'nin hayat mücadelesini, ''Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam'' sözünden yola çıkarak anlatıyor. Ruslara karşı halkı cihada çağıran ve savaşan/mücadeleci Said'in beraber savaştığı arkadaşları ile esir olarak düşmesi ve hapsedilmesi ile başlayan filmde Said Nursi'nin eski Said ve yeni Said dönemlerinden kesitler sunuluyor.
Esir kampında komutana karşı boyun eğmemesi ve komutanın onu öldürmeyip ona saygı duyması sonrasında serbest bırakılması filmin ilk dikkat çeken sahneleri...
Serbest bırakıldıktan sonra Avrupa üzerinden ülkeye geri dönen Said-i Nurs'yi, Şeyh Said kıyamına hazırlanan insanlara hitap ederken görüyoruz.
"Bin yıldır İslam'a hizmet etmiş bir milletin torunlarına kılıç çekmek haramdır!" sözü ile kıyama hazırlanan kitleyi durdurmak isteyen Said, yine kendisine destek vermesi için mektup yazan Şeyh Said'in adamlarına, vazgeçmelerini istiyor. "Bu milleti Türkler idare ediyor, bundan böylede Türkler idare edecek!" diyerek de onlara katılmayacağını belirtiyor.
Filmde Kürtçe diyalogların yanı sıra Said Nurs'inin "Kürdistan dağlarında hür yaşamışım!" ifadesi de dikkat çekiyor.
Barla nahiyesi, Said Nursi'yi mahkemeye götürürken kendisinden sarığını çıkarıp şapka takmasını istemeleri üzerine Nursi'nin "Bu sarık başla çıkar!" demesi ve mahkeme salonunda savcının "Siz kim oluyorsunuz, kime güveniyorsunuz?" tepkisi üzerine Said-i Nursi'nin yargılanan üç talebesinin ceketlerinden çıkardıkları beyaz kefen benzeri örtüleri "Buna ve Allah'a güveniyoruz!" diyerek tepki göstermeleri filmin en beğenilen sahnelerinden...
Öte yandan Said Nursi'nin bu dik duruşuna rağmen filmin devamında talebelerinin fötr şapka ve takım elbiselerine ses çıkarmaması da ilginç kareler olarak yansımış...
Filmin en iyi sahnesinin ise idam edilmeyi bekleyen 5 kişi önünden geçerken Said Nursi'nin yumruğu havada "Zalimler için yaşasın cehennem!" şeklinde haykırdığı ve 5 kişinin Allahu Ekber diye tekbir getirdiği sahne olduğunu söyleyebiliriz.
Mustafa Kemal'le Tartışmalar…
Filmin en çok gündem olan kısmı ulusalcı kesimin kıyameti kopardığı Mustafa Kemal ile sohbeti sırasında Said Nursi'nin bacak bacak üstüne atması, M. Kemal'in tartışma sırasında sinirlenip masaya vurması ve Said Nursi'nin M. Kemal daha sözünü bitirmeden hışımla yerinden kalkıp kapıyı sertçe vurup çıkmasını gösteren sahneler oldu.
Herhangi bir hakaret ya da aşağılamanın yer almadığı bu sahnelerde ulusalcı kesimden sadır olan tepkilerin "kutsallaştırma" algısından öte izahı zor olsa gerek!
Filmin bu sahnesi TV tartışmalarına da konu oldu. Ulusalcılar Said Nursi'nin aslında M. Kemal'le hiç görüşmediği tezini savundular.
Film ile ilgili Zaman gazetesinin destek vermediği yönünde eleştiriler de gündem oldu. Filmin yönetmeninin filme duyarsız kalan Zaman grubunu ve yazarlarını eleştirmesi karşısında ise Zaman cephesi filmle ilgili yaptıkları birçok habere işaret ederek iddiaları yalanladı.
Filmle İlgili Gördüğümüz Eksik Ya da Yanlışlar
Yabancı gizli komite dörtlüsünün Said Nursi ve talebelerine yapılan tüm komplolarda gizli bir el gibi her şeyi yönetiyor görüntüsünün verilmesi ve saçma diyalogların dönüp durması… Dönemin yerli zalimlerini tam olarak ifşa etmeden gizli komite üzerinden klasik dış güçler parmağı ile oyun tezgâhlandığı vurgusu gerçekten acemice olmuş. Bu yönüyle suya sabuna dokunmaktan uzak kalmaya çalışan bir film yapılmış.
Muhacirin evindeyken odadan bir ışığın eve yayılması, hapishanedeyken kendisine yapılan zehirli iğneye rağmen ölmemesi…
Senaryoda bariz kopukluklar mevcut. Konuya hâkim olmayanların izlemesi oldukça zor.
Bülent Akyürek'in dediği gibi beklide Said Nursi'nin hayatındaki en önemli anlardan biri olan meclisteki konuşmasının filme konulmamış olması büyük hata olmuş.
Barla'da çekilen sahnedeki oyuncuların oyunculukları resmen yerlerde.
Ruslarla savaş sahnesi çok zayıf, düşman birlikleri gösterilmiyor.
Film biyografi/dram türünde bir film olsa da belgesel havası yer yer hâkim olmuş.
Filmin sonunda Said Nursi yaşlanırken diğerlerinin genç kalması mantık dışı bir hata olmuş.
Yine filmin sonunda yönetmen ve senarist Mehmet Tanrısever'in filmin son karesinde kendini kadraja almış olması biraz komik durmuş.
FİLM İLE İLGİLİ BAZI GÖRÜŞLER:
HAKAN ALBAYRAK / 11 OCAK 2011
Bu filmi aylardır sabırsızlıkla ve tedirginlikle bekliyordum.
Sabırsızdım, çünkü "devrim"e bir an evvel şahit olmak istiyordum.
Tedirgindim, çünkü birileri "devrim"in önüne geçebilirdi; filmin gösterime girmesi engellenebilir ve yahut Kemalizm'e muhalefet sahneleri tırpanlanabilirdi.
"Ya ortaya kötü bir film çıkar da işin sadece devrim tarafıyla yetinmek zorunda kalırsak?" diye endişe ettiğimi de itiraf etmeliyim.
Şükür ki "Hür Adam" sinema salonlarına sağ-salim ulaşabildi.
Gösterime girdiği gün büyük bir heyecan içinde seyrettim ve kimi yerde "Şöyle yapılsa daha iyi olurdu" veya "Böyle yapılmasa daha iyi olurdu" dediysem de filmi genel olarak güzel buldum.
SENAİ DEMİRCİ / 14 OCAK CUMA
Hatasız kul olmaz. Hatasız film hiç olmaz. Hür Adam bir film. Sadece film. Said Nursi Hür Adam filminden fazlasıdır. Hür Adam filmini Said Nursi'yi konu alıyor diye aşağılayanlar ne kadar yanlış yapıyorsa, Said Nursi'yi Hür Adam filmine eşitleyenler de o kadar yanlış yapar.
BÜLENT AKYÜREK / 11 OCAK SALI
Neredeyse her şeye "Tamam" diyen bir adam izlettiler bize. Filmden çıkınca, "Ortam ne olursa olsun, Müslüman çalışıp işine bakmalı, zenginleşmeli" fikri oturuyor beyninize. Zaten konjüktöre ayak uyduran bir kitle daha pasif olacak bundan sonra, maalesef durum böyle. Yazık olmuş görkemli ve yiğit bir adamın mübarek duruşuna.
Final sonrası filmin jeneriği akarken biz kalkıp dışarı çıktık. Onlar, Pensilvanya'dan "Film tamamen bitmeden koltuklarınızdan kalkmayın" emri almış olacaklar ki 5 dakika sonra 550 kişi bir anda salondan çıktılar.
"Hür Adam" filminde seyircileri seyrederken şunları öğrendim:
1- Erken girip geç çıkacaksın, Nurculuk buymuş…
2- Üç saat konuşup net mesaj vermeyeceksin.
3- En az 55 kişi olmadan sokağa çıkmayacaksın.
4- Salondan çıkarken "Ben Nurcu değilim" tavrı takınacaksın…
TOKTAMIŞ ATEŞ / 8 OCAK 2011
Toplumumuzda geniş kesimlere hitap eden ve farklı yorumlara zemin oluşturan; "Nurculuk" gibi bir anlayışın öncüsünün yaşamıyla ilgili bir sinema filmine böylesine yoğun bir ilgi gösterilmesini doğal karşılamak gerek. Fakat bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde; mesele başka alanlara çekiliyor ya da çekilmek isteniyor. Said-i Nursi ile Mustafa Kemal arasında yaşandığı varsayılan bir sohbet; bu sohbette Said-i Nursi'nin Mustafa Kemal'in karşısında ayak ayak üzerine atarak oturmuş olması ve daha sonra Said-i Nursi'nin Mustafa Kemal'e gönderdiği mektup; filmin önüne geçti. İnsanlar filmi tartışmayı bırakıp bunu tartışmaya başladılar.