1956 yılında bağımsızlığına kavuşan ve iki buçuk milyon kilometrelik coğrafî alanda kırk milyonluk nüfusun sadece yüzde kırk altısı okur yazar olan Sudan, demokrasiyle kısa süreli tanışıklığını uzun bir döneme yaymak üzere şansını denemeye karar vermiştir.
Böylece 1986'dan beri, çoğulculuk katılımcılık ve seçim gibi demokrasinin temel unsurlarına uzak kalan ülke, bu gidişata son vermek üzere yüzlerce yabancı gözlemcinin denetiminde sandık başına gitmiştir. Dünyada benzerine ender rastlanan bir biçimde devlet başkanlığı ile meclis ve güney bölgelerini de içine alacak şekilde yerel yönetim seçimleri birleştirilmiş, seçmenin sekiz ile on iki arasında değişen sayıda oy pusulasının doldurulup seçimlerin, üç günde tamamlanması gerekirken teknik aksaklıklardan dolayı beş güne yayılması, ülkedeki tartışmaları bir süreliğine de olsa ertelemiştir.
1989'da Sadık el Mehdi'ye yönelik askerî bir darbeyle devlet başkanlığı koltuğuna oturan ve muhalefeti etkisiz kılarak ülkenin güneyinde ve batısında devam etmekte olan iç savaştan sıyrılan Ömer el Beşir, özellikle Darfur dramı nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Luis Moreno Ocampo başta olmak üzere uluslararası toplumun hedefi haline geldiği halde mücadelesini sürdürmüş ve 11 Nisan tarihini tüm bu çıkmazlardan kurtulmak için bir fırsat olarak görmüştür. Anlaşılan El Beşir özellikle Arap ve İslam âleminden gelen çekilme tavsiyelerini şimdilik bir kenara bırakarak öne doğru bir adım atmış ve koltuğunu beş yıl daha sağlama alarak büyük siyasî yatırım yaptığı ve popülaritesini ortaya koyduğu seçimlerden istediğini almayı başarmıştır.
Açılan ilk sandıklar, seçimin El Beşir'in muhalefete karşı büyük bir siyasi zafer elde ettiğini ilan etmek için sonuçların kesinleşmesini beklemeye gerek olmadığını göstermiştir. Fakat her şeye rağmen bu kurt politikacıyı, hem içeride hem dışarıda giderek büyüyen ve ülkenin birliğini tehdit eden hayati beş ana mesele çözüm beklemektedir.
Seçim öncesi bir araya gelerek El Beşir yönetimine karşı ortak cephe oluşturmayı başarıp seçime katılmamak konusunda işbirliği kararı veren muhalefet, Sudan Devlet Başkanı'nın "siyasi rüşvetleri" karşısında dağılmış ve izledikleri çelişkili tutum ve davranışlarla seçmenin güvenini sarsmıştır. Ülkede yetmiş siyasi parti bulunduğu halde seçime sadece beş parti katılmış, muhalefetin büyük bir bölümü ise oylama sürecinin adil ve şeffaf olmadığını ifade ederek, El Beşir'in halk üzerinde yoğun bir baskı oluşturduğu gerekçesiyle de boykot kararı almış; bunun sonucunda seçimin iktidardaki Ulusal Kongre Partisi ile Halk Hareketi arasında gerçekleşmesi, sonuçların meşruiyetine gölge düşürmüştür. Daha da önemlisi El Beşir'in boykot kararları karşısında önümüzdeki dönemde hükümeti kurma görevini devraldığı takdirde muhalif liderlerle görüşerek ulusal birlik hükümeti kuracağını açıklamasıyla birlikte, bir yandan kendi gücünü perçinlediğini öte yandan muhalefetin tam bir acziyet içinde bulunduğunu ortaya koymuştur. Başka bir ifadeyle kartını El Beşir'in uluslararası toplum nezdindeki sıkışıklığı ve Batı'nın yönetim üzerindeki tehditlerine oynayan devrik lider Sadık el Mehdi'nin Ümmet Partisi, Sudan'ın Komünist Partisi ve Demokrat Federal Partisi'nin hesapları tutmadığı gibi, meydanı Ulusal Kongre Partisi'ne bırakarak siyasi pazarlık gücünü kendi elleriyle Beşir'e vermişlerdir.
Merkezî otoriteye karşı uzun yıllardır silahlı mücadele veren güneydeki Ulusal Halk Hareketi ise kuzeyde El Beşir'e destek vermek için aday gösterdikleri Yasser Arman'ı son anda geri çekmek suretiyle seçimin galipleri arasında yerlerini almışlardır. Bir helikopter kazasında ölen güneyin efsane lideri John Garang'in mirasçısı Salva Kiir Mayardıt,halkı Jubalıların 1964'ten sonra ilk defa katıldığı seçime ilişkin olarak ülkenin bundan sonra demokrasiyle yönetilmesini umduğu yönündeki açıklaması ve boykota dahil olmayıp Beşir'le işbirliği yapması sonucunda 2011 yılında yapılacak bağımsızlık referandumunu garanti altına almayı başarmıştır.
Ülkenin yüzde yirmisini oluşturan ve Hartum yönetimiyle olan sorunları kangren haline dönüşen Darfurlular, Batı'nın desteğini alacaklarını umarak boykot kararı almışlarsa da, evdeki hesapları çarşıya uymamıştır. ABD ve Fransa zımnen de olsa seçim sürecini desteklemiş, Almanya gibi ülkeler ise suskun kalmayı tercih etmişlerdir. Dahası seçimde gözlemci olarak hareket eden ABD eski Başkanı Jimmy Carter'ın seçimlerden memnuniyetini ortaya koyarak herhangi bir hileye rastlanmadığı açıklamasını yapması sonrasında ABD'nin 2006'dan beri uyguladığı ambargo kararını ve Beşir'e karşı izlediği sert politikayı gözden geçirme ihtimali doğmuştur.
Kuşkusuz son yıllarda El Beşir'i tedirgin eden başlıca gelişme Darfur bağlamında Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin vermiş olduğu tutuklama kararıdır. Ancak seçimle birlikte Sudan tilkisinin bu dosyayı da lehine çevirme ihtimalinin ortaya çıktığını inkâr etmek mümkün değildir. Halkın yoğun desteğini elde eden, güneyle uzlaşmayı başaran, meclisin dörtte birini kadınlara ayırarak Arap âleminde bir ilke imza atan Sudan Devlet Başkanı'nın, planladığı geniş tabanlı birlik hükümetini kurması ve Darfur meselesine ilişkin olarak Katar'da alınan kararları devreye sokması sonrasında Batı'nın UCM'deki dosyaya ilişkin bir uzlaşı formülünü hayata geçirmek isteyebileceği gözden uzak tutulmamalıdır.
Sonuç itibarıyla seçimler;
El Beşir'in üniformasını çıkararak sivil kıyafet giyip giymeyeceği ve siyasi geleceğinin ne olacağının ötesinde ülkenin birliğinin korunup korunamayacağını belirleyecek bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ayrıca, 2011'deki referandumda bağımsızlık kararı vermesine kesin gözüyle bakılan güneyin bu ayrılışla birlikte federal yapı dahilinde mi hareket edeceği yoksa bağımsız bir ülke mi kuracağı da seçim sonrası şekillenecek meselelerden bir tanesidir.
Darfur'daki soruna ilişkin Katar arabuluculuğuyla ortaya konan geçici çözümler şimdilik olayları sakinleştirmişse de, bu bölgenin de güneyi takip edip etmeyeceği ve bütün bunlardan da önemlisi Beşir'in içeride ve dışarıda izlediği yeni politikaların muhalefetle uzlaşma yolunu açarak onu tüm ülkenin devlet başkanı olmaya mı taşıyacağı, yoksa muhaliflerin eleştirilerin dozunu artırıp krizi alevlendirmeyi mi tercih edeceği sorularına cevap olması bakımından da bu seçim büyük önem taşımaktadır.
Dolayısıyla seçim sonrası Sudan'ın, Beşir için ülkenin en meşhur Ramazan içeceği olan hem tatlı hem de ekşi "Hulu mur" tadında olup olmayacağını zaman gösterecektir.
ZAMAN