Hükümet Zalimane Yöntemleri Devam Ettirmekle Nereye Varmak İstiyor?

Güvenlik soruşturması marifetiyle kamuya alınmayan doktorlara sağlık alanında çalışma kapısını kapatanlar, tartışmalar üzerine “özel sağlık kuruluşlarında çalışabilirler” notunu bir lütufmuş havasında sunmaktan geri kalmıyorlar.

HAKSÖZ-HABER

TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda, ilaç ve eczacılık alanında düzenlemeleri ve idari yaptırımları güncelleyen, sağlık çalışanlarına karşı şiddeti önleyen, tütün ürünlerinin düz ve standart paket biçiminde kapalı dolaplarda satışını öngören, tüp bebekte Genel Sağlık Sigortası kapsamını genişleten Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve KHK'larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5. maddesi, AK Parti'nin önergesiyle birlikte kabul edildi.

Son derece tartışmalı olan bu teklifin “değiştirilerek kabul edildi” denilen 5. maddesi hala mevcut kaygıları çözmekten çok uzak.

Maddeye göre, “terör örgütleri”ne veya Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu iddiasıyla kamu görevinden çıkarılan tabipler, diş tabipleri ve tıpta uzman olanlar, sadece sosyal güvenlik kuruluşu ile sözleşmesi bulunmayan sağlık kuruluşlarında veya muayenehanede çalışabilecek.

Düzenleme bu. Sanırsınız ki ülkede dört başı mamur, aldığı her kararın adil olduğuna geniş kamuoyunca inanılan bir yargı var! Hâlbuki bu yargının özellikle de 15 Temmuz darbe girişimini müteakip FETÖ ile mücadele adı altında verdiği kararların hukuk ve adalete yakınlık oranı ve halkın önemli bir kısmında yargıya beslenen güveni ne kadar sarstığı ortada değil mi? Ülkede yargının çelişkili ve mağduriyetler doğuran kararlarının gündemde olduğu ve şu “güvenlik soruşturmaları” ve “mülakat” uygulamasının barındırdığı zafiyetler ortada iken, yani yargı yoluyla sürdürülen soruşturmalar ve alınan kararların yeniden yargılamaya açık olduğu bir vasatta insanların rızkını temin etmesinin önüne geçmek doğru mudur? “Ceza” mantığının sınırlarını alabildiğine genişleterek, (varsa) “suç”u işlenen fiil ile sınırlandırmayıp kişinin bugününü, geleceğini ve salt kendisi değil diğer aile fertlerini de mağdur edeceği açık olan bir genişliğe teşmil etmek nihai kertede insanlara bir tür “ölün” demek olmuyor mu? Böyle bir cezalandırma anlayışı (üstelik de soruşturma ve yargı kararlarının son derece tartışmaya açık olduğu bir vasatta) adalet ile bağdaşır mı?

Meseleye bu zaviyeden bakıldığında doktorlara ilişkin alınan bu kararın da diğer birçok karar gibi mağduriyetler doğuracağı, mevcut mağdur ve küskünler ordusuna yeni neferler katacağı şüphesiz.

Bir lütuf havasında sunulan “sosyal güvenlik kuruluşu ile sözleşmesi bulunmayan sağlık kuruluşlarında veya muayenehanede çalışabilecekler” şerhi üzerinde de durmak lazım. Hükümete yakın birçok medya organında “Kamuya Alınmayan Doktorlar Özel Hastanelerde Çalışabilecek” başlığıyla verilen bu şerhin oluşturduğu algı son derece yanıltıcı. Burada devletin adeta insafa geldiği, kamudan mahrum ederken özel sektörde bu insanlara mesleklerini icra etmek suretiyle rızık kapısını açık tuttuğu bir müjde havasında sunuluyor. Hâlbuki şerhteki “sosyal güvenlik kuruluşu ile sözleşmesi bulunmayan” şartı bir hayli düşündürücü. Bu şerh dikkate alındığında Türkiye’de bu özelliklere sahip olan özel sağlık kuruluşu sayısının yüzde 5’i bile bulamayacağı bilinmiyor mu?

Anlaşılan o ki FETÖ ile mücadele gibi haklı bir süreci gölgeleyen, yüzlerce binlerce insanın ve ailelerinin mağdur olmasıyla sonuçlanan, mahşeri vicdanı ve adalet duygusunu yaralayan gelişmelerden ders alınmamış. Bundan olsa gerek ne adalet ve hakkaniyet, ne de politik basiret ve maslahatla alakası bulunmayan ve mağdurlar ordusunu büyüteceği şimdiden belli olan bu tür kategorik ve potansiyel cezalandırma yöntemlerinden vazgeçilmiyor!

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm