Hükümet ve Meclis yüksek yargının kuşatması altında...

Bravo Başbakan'a! İşte böyle olacak.

Gerektiğinde bombalayacak.

Gerektiğinde gök gürültüsü gibi gürleyecek.

Başbakan dediğin adam adaletsizlikler, katakulliler, saygısızlıklar karşısında sesini yükseltecek.

Devlete karşı halkın yanında olacak.

Başbakan devlete karşı halkın adamıdır.

Çünkü her şeyin hesabını verecek olan odur.

Her şeyin hesabı ondan soruluyor çünkü.

Gerektiğinde sesini yükseltecek, söylenmesi gerekeni söyleyecek.

Söylenmesi gereken gerektiği zaman söylenmediğinde karşıtlar cesaretleniyor.

Sizi uysal koyun sanıyorlar.

"Biz bunların eline vurur ekmeğini alırız" diye düşünüyorlar.

Bugün asker darbe yapamadığı için halkın seçtiği hükümet yargı tarafından kontrol edilmeye, engellenmeye, geriletilmeye çalışılıyor.

Yüksek yargıda ciddi bir tek taraflı kadrolaşma söz konusu.

Türkiye'de bugünkü yüksek yargı ideolojik yargıdır.

İdeolojik yargı demek adaletsizlik demektir.

Taraflı bir yargı hangi taraftan olursa olsun adalet dağıtamaz.

Yüksek yargı hükümetlere göre karar alıyor.

Başbakan kendi ideolojilerine yakınsa ona göre tavır takınıyor.

Yüksek yargıda adaletin yerini, hukukun yerini ideoloji almış durumda.

Bugün yüksek yargıya götürülen herhangi bir davanın nasıl neticeleneceğini herkes kolaylıkla tahmin edebilmektedir.

Çıkacak karar yüzde 99, 9 hükümet aleyhinedir.

Halen devam eden sonuçlanmamış davalarda bile ihsas-ı reyde bulunan bir yargı var.

Ergenekon'la iç içe geçmiş bir yargı var.

Mesela Ergenekon davası Yargıtay'a gittiği zaman ne olacağını herkes bugünden görebiliyor, sonucu söyleyebiliyor.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanan 367 katakullisi Yüksek Yargı'nın, Anayasa Mahkemesi'nin intiharıydı zaten.

CHP, TBMM'nin çıkardığı yasaları sürekli Anayasa Mahkemesi'ne götürüyor ve sürekli istediği biçimde sonuç alıyor.

Danıştay, hükümetin her hareketine maydanoz oluyor.

Aynı konuda aynı olayda bundan önceki hükümetler zamanında verdiği kararların yüzde yüz zıddına karar alıyor.

Yani şu YÖK meselesi, katsayı meselesi.

Bu karar da aslında Danıştay'ın intiharıydı.

Bugün Danıştay belediyelerin ulaşım araçlarına koyduğu tarifelere bile karışmaktadır.

Otobüs ücretlerinin kaç lira, kaç kuruş olacağına Danıştay karar vermektedir.

Belediye zarar ettiği zaman zararını sanki Danıştay karşılayacak.

Ondan sonra çıkıyor Yargıtay Başkanı "Yüksek yargı kuşatma altında" diyor.

Yüksek yargının yaptıkları ortada iken bunu niye söylüyorlar?

Bunu söylüyorlar çünkü "yavuz hırsız ev sahibini bastırır" taktiği uyguluyorlar.

Asıl hükümet ve Meclis, yüksek yargının kuşatması altındadır.

Hatta yüksek yargı hükümeti ve Meclis'i bazen kararlarıyla bazen de yaptıkları konuşmalarla bombalamakta iş göremez hale getirmektedir.

Yüksek yargının bu noktaya gelmesi, yüksek yargıdaki örgütlenme Seyfi Oktay ve Mehmet Moğultay'ın Adalate Bakanlıkları dönemlerinde gelişti.

Hatırlayın Mehmet Moğultay 'Kadrolaşıyor' iddialarına 'Elbette kadrolaşacağım, elbette kendi yandaşlarımla çalışacağım, MHP'liler ile mi çalışacağım" diyordu.

Bugün CHP muhalefette ama fikirleri yüksek yargı iktidarında...

Başbakanın dediği gibi, hükümet ve Meclis yüksek yargının kuşatması altındadır.

BUGÜN