Başbakanlık’tan para alıp, Başbakan’a karşı toplantı düzenlemek, ona karşı bildiri hazırlığı içinde olmak.. Ne kadar dürüstçe bir davranış bu? Kimden bahsediyorum?
Başkaları da var ama, bugün Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden bahsedeceğim..
Dün başkanları, yönlendirme mesaj ile, 23 Eylül’de basın meslek kuruluşlarını, toplantıya çağırmış..
Yönlendirmeye bakın: “Son günlerde yaşanan tartışmaların ifade özgürlüğü ve çok sesliliğin sağlanmasına yönelik çabaları engelleyeceği kaygısından hareketle TGC Yönetim Kurulu, meslek kuruluşlarını toplantıya çağırma kararı almıştır.”
Bunu açıklayan kim?..
Orhan Erinç.
Yani; Cumhuriyet gazetesinin yazarı.
Yani; imtiyaz sahibi ve Ankara Temsilcisi terör örgütü yöneticisi olmaktan yargılanan malûm gazetenin yazarı..
Yani; son günlerdeki tartışmada, Başbakan’a karşı sahibi olduğu gazetelerde topyekûn saldırıya geçen büyük patronun gizliden desteklediği akredite gazetenin yazarı..
Beyefendi, “tüccar patronların basın özgürlüğüne verdiği zararları” değil de, “ifade özgürlüğünün engellenmesi”ni tartışmaya açacakmış!
Sizde ifade özgürlüğü mü var ki, bir de engellensin beyim!..
Destek çıkmaya çalıştığınız büyük patronun yazarlarının lokanta köşelerinde ne konuştukları, kendilerine tahsis edilen gazete köşelerinde ise ne yazdıkları, çarşaf çarşaf yayınlanıyor medyada..
İfade özgürlüğünüz mü var ki sizin, engellenmesinden bahsediyorsunuz?..
Siz onu “ifade özgürlüğü” olarak değil, “Patronun avukatlığını yapma özgürlüğü” olarak tanımlasanız, daha iyi olmaz mı sanki?..
Her şeyinizi, büyük patronun isteklerine âmâde kılmışsınız.. Sonra da kalkmış, ifade özgürlüğünden bahsediyorsunuz!
Aslında bunlara ne kadar söylesek, ne kadar eleştiri yöneltsek azdır ama.. Ben onlardan çok, onların bir kaşık suda boğmak istedikleri hükümet yetkililerinin iktidara gelişlerinin 6. yılında hâlâ konulara vâkıf olamamalarına yanıyorum.
Tüccar patronun Hilton’da 1 koyup, 10 alması için, “ifade özgürlüğü” maskesi takarak 23 Eylül’de toplanacak olan basın meslek kuruluşlarının en büyük kaynağı nedir biliyor musunuz?
Basın İlan Kurumu. Yani Başbakanlığa bağlı bir kamu kurumu.
Ne yapıyor bu kurum?..
Gelirinin belli bir yüzdesini, gazeteci cemiyetlerine bağışlıyor!
Ne kadar mesela?
Geçtiğimiz yıllarda 1 trilyonu aşıyordu bu rakam. Birkaç defa yazdık, baktık ki hükümetten kimse bununla ilgilenmiyor, biz de boşverdik.
Şimdi tekrar hatırlatalım..
Kamu kasasından 1 trilyonu aşkın parayı, gazeteci derneklerine niye bağışlıyorsunuz, ey hükümet erkanı?
“Kanun var” diyecek, çok bilmişler!
İyi ya; 1960 darbesini yapanların çıkardığı ve darbeye yapılan desteğin karşılığı olan o kanunu değiştirsenize...
Ne demekmiş, kamu kasasından, gazeteci derneğine bağış?!
Ben o derneklere sesleneceğim; “Siz hükümetten, nasıl para alırsınız?Hükümetten para alıp, özgür olduğunuzu nasıl iddia edebilirsiniz” diyeceğim ama, bunlarda öyle “çelişkili davranmama” / “çifte standart uygulamama” diye bir kural yoktur.. Hem parayı alırlar, hem de açıktan açıktan hakaret ederler!
Bazı arkadaşlar, “Kendi ayağına kurşun sıkıyorsun. Sen de gazetecisin. Gazeteci derneğine yapılan yardımdan niye gocunuyorsun?” diyebilir.
Onlara da cevap verelim..
Bunlar var ya, bunlar.. Bunlar; “Gazeteci derneğiyiz..” diye devletten para alırlar, sonra dernekte kurdukları sistem ile gerçek gazetecileri üye bile kabul etmezler.
Vakit’ten onlarca gazeteci, içlerinde sarı basın kartı olan bile var, müracaat etti. Beyefendiler üyeliğe kabul etmiyorlar!
Çünkü koltuklarının, altlarından kayacağını çok iyi biliyorlar!
1 trilyonu alıyorlar ama, dernek kendi özel çiftlikleri imiş gibi, kafalarına göre üyelik taleplerini reddedebiliyorlar!
Vakit gazetesi