İşçi Partisi’nin çoğu yöneticisi Ergenekon’dan tutuklu.. Aynı İşçi Partisi’nden Av. Şanal Sarıhan, Ergenekon’a doğru yol alan Sivas davasında, mahkeme heyetine bir dilekçe vermiş.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi de, dilekçeyi kabul edip, Sivas Savcılığı’na tezkere yazmış..
Niçin? 18 sene önceki Sivas olaylarında, Madımak Oteli’nin 3. kat penceresine dayanan itfaiye merdiveninden, Aziz Nesin’in indirilip kurtarıldığı(!) fotoğraf karesinde yer alan bir şahsın, “ölüp-ölmediği”nin tespiti için.
Niye gerekli, bu tespit?
Bu kişinin o fotoğrafının altına, herkes kafasına göre bir senaryo uydurup, şahsı “suçlu” ilan ettiklerinden, verilen o arama kararının akıbetini belirlemek için..
Sorsak Şanal Hanım’a, Ergenekon davasında yargılananlar için, “Onlar suçsuzdur. Suç ispat edilene kadar, sanıklar masumdur” diyecek..
Ya Sivas davasında yargılananlar?..
İşte onlar için, “masumiyet karinesi” yoktur.. Yoktur ki, Şanal Hanım, 72 yaşında vefat eden şahsın mezarını bile açtırıp, “acaba gerçekten öldü mü?” diye tespit istiyor..
Çok önemli değil.. Herkes, herşeyi ister..
Ama önemli olan, mahkemelerin bu isteğe verdikleri cevap..
Ne cevap vermiş mahkeme?
Anında tezkereyi yazıp, “Mezarı açın, tespiti yapın” demiş. İtiraz süresini bile beklemeden, kararı anında icra da ettirmiş!
Oysa bizim bildiğimiz, mahkemeler bir kişinin ölüp ölmediğini öğrenmek için, Nüfus İdaresi’nden bilgi isterler..
Üstelik, şimdi Mernis icad oldu..
Bilgisayarın tuşuna basıyorsun, kişinin ölü mü, hayatta mı olduğunu, Nüfus Müdürlüğü’ne bağlanıp, anında öğreniyorsun..
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, bu ölüm olayını, niye Mernis’ten öğrenmiyor da, Sivas Savcılığı’na tezkere yazıyor?
Bugüne kadar hangi sanık ölümünde, bir mahkemenin defin yapılan yere tezkere yazdığı görülmüş? Bilen varsa, söylesin..
Demek ki, 18 yıl önce, tereyağından kıl çeker gibi, Sivas’taki olayı yetkisiz Ankara DGM’ye getirdikleri gibi, bugün de hâlâ, malum çevrelerin etkinliği sürüyor.
Sürüyor ki, devletin resmi evrağına itibar etmiyor, Nüfus Müdürlüğü’nün ölüm kaydına itibar etmiyor, Sivas Savcılığı’na tezkere yazıyorlar.
“Ne var bunda, yazsın bir tezkere!” diyeceksiniz.
Ah, ah! Demesi kolay.
Aynı mahkemede, savunma avukatları yıllarca, “Yazacağınız iki satırlık tezkere” diyerek, “Aziz Nesin, toplumu tahrik etmiştir. Suç duyurusunda bulunulsun!” talebinde bulunmuşlardı..
Mahkeme ne yapmıştı? İki satır tezkere yazıp, savcılığa göndermiş miydi?
Hayır. “Savunma avukatlarının savcılığa suç duyurusunda bulunmakta muhtariyetine (serbest olduğuna)” diyerek, konuyu kapatmıştı.
Ama şimdi.. Şimdi resmi evrağa bile itibar etmeyip, mezar açtırıyor. “Müdahil vekili Şahan Sarıhan’ın, ölüm kaydı ile ilgili bir sahtecilik iddiası varsa, yetkili savcılığa müracaatta muhtariyetine” demiyor..
Sanki Sivas’ta tutulan defin evrakının doğruluğunu araştırmak, Ankara Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nin görev alanına giriyormuş gibi, Sivas Savcılığı’na tezkere yazıyor.
“Açın mezarı, alın örnekleri.. Defnedilen şahsın kimliğini tespit edin” diyor..
Bu kararı veren hakimler, nerden alıyorlar bu yetkiyi? Ortada resmi evrak var iken, Sivas dışındaki bir mahkeme, böyle bir kararı nasıl veriyor?
Hani maktülün mezarı açılır da..
Sanığın mezarının açıldığı nerde görülmüş?
Ergenekon davasında “sanık hakları” diyerek yeri-göğü titreten ücretli-ücretsiz avukatlar söylesin, bu nerde görülmüş?
Sanığın öldüğüne dair nüfusa kayıt düşülmüş mü?.. Düşülmüş.
Mahkemenin yapacağı ne?
Anında “davanın düşmesine” ilamını vermek.
“Yok.. Biz düşme kararı vermeyiz. Acaba gerçekten öldü mü diye araştırma yaparız!” denirse, sorarım ben o kararı verenlere, “Nerde yazıyor, bu araştırma yetkisi?”
Kimse yanlış anlamasın.
Gerçeğin ortaya çıkması yolunda, kimseye engel çıkartma sevdalısı değilim.
Tabii ki gerçeklerin tüm somutluğu ile ortaya çıkarılmasından yanayım.
Ama lütfen.. Bu yapılırken, biraz da kurallara uygun hareket edelim, değil mi?
Birisi çıkıp, “Aslında ölmedi. Yalancıktan öldü gibi gösteriyorlar ki, yakalama kaydı ortadan kaldırılsın” diyorsa, “Buyur git yetkili savcılığa, ispatla iddianı. İspatlarsan, kaydı düzelttirirsin. Biz de tekrar yakalama kararı veririz. Yakalama kararı kalkınca, bir daha verilemez diye bir kural yok ki! İspatlayın ölmediğini, tekrar yakalama kararı vereyim” demiyor.
Onlar talep ediyor, hakimler hemen karar veriyor. İtiraz süresini bile beklemeden, icra ettiriyor. Benim itirazım buna..
YENİ AKİT