Huawei Üzerinden Dünya Ekonomisine Tehdit

ABD'nin ülke çıkarları doğrultusunda attığı tek taraflı adımlar, küresel ticareti ve buna bağlı olarak ekonomik aktiviteyi olumsuz etkilemeye devam ediyor.

Analiz: Bekir Gürdamar / AA

ABD'nin, Başkan Donald Trump liderliğinde ticaret konusunda attığı tek taraflı adımlar ve açıklamalar ile ABD-Çin arasında uzlaşmanın arandığı bir zaman diliminde Çinli teknoloji devi Huawei'nin sahibinin kızı ve şirketin Mali İşler Direktörü (CFO) Mıng Vancou'nun tutuklanması, ticaret savaşlarını yeni bir boyuta taşıdı.

G20 Zirvesi'nde ABD ve Çin'in gümrük tarifeleri konusunda 90 günlük ateşkes ilan etmesi ile azalan ticaret savaşı endişeleri, Mıng Vancou'nun tutuklanmasının ardından tekrar yükseldi.

Washington’un İran yaptırımlarını deldiği gerekçesiyle ABD yönetiminin talebi üzerine Kanada’da tutuklanan Çinli akıllı telefon üreticisi ve telekomünikasyon devi Huawei'nin sahibinin kızı ve şirketin CFO'su Mıng Vancou'nun bugün ilk duruşmasına çıkması bekleniyor.

ABD Adalet Bakanlığı, Çinli Huawei’ye, İran’a yönelik yaptırımları ihlal ettiği gerekçesiyle nisan ayında soruşturma açmıştı.

Söz konusu gelişme, yatırımcıların ticaret savaşı ve küresel ekonomiye ilişkin endişelerini artırırken, ABD'nin Trump liderliğinde uluslararası hukuka aykırı ve uzlaşmasız adımlar atabileceğini de bir kez daha dünya kamuoyuna göstermiş oldu.

Trump'ın tavrı tüm dünyada tepkiyle karşılanıyor

ABD'nin ülke çıkarları doğrultusunda attığı tek taraflı adımlar, küresel ticareti ve buna bağlı olarak ekonomik aktiviteyi olumsuz etkilemeye devam ediyor. Çelik ve alüminyuma getirilen gümrük tarifeleri, otomobil ithalatına getirilen sınırlamalar, teknoloji ürünlerinin ülkeye girişine getirilen engellerin yanı sıra Trump'ın ardı arkası gelmeyen ticaret tehditleri, Çin'de olduğu kadar başta Avrupa olmak üzere diğer ülkelerde de tepkiyle karşılanıyor.

Geçen hafta gerçekleştirilen G20 Zirvesi'nde bir araya gelen ABD Başkanı Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, karşılıklı artırılan gümrük tarifeleri konusunda 90 günlük bir süre içinde anlaşma zemini arayacaklarını belirtmişlerdi.

Ateşkes olarak nitelendirilen 90 günlük sürede atılacak adımlara ilişkin taraflardan gelen açıklamalarda ise önemli çelişkiler bulunması, ABD'nin diğer taraftan kendisine doğru atılan her adıma karşı isteklerini artırdığı şeklinde yorumlandı.

ABD yönetimi tarafından, ateşkesin 90 gün süreceği ve bu süre içerisinde yeni bir anlaşma sağlanamaması halinde 200 milyar dolarlık Çin ürünü üzerindeki tarifelerin yüzde 10’dan yüzde 25'e çıkarılacağı belirtilse de Çin devletinin yayımladığı metinde, 90 gün ibaresi yer almadı. Ayrıca, Trump yönetiminin açıklamasında, Çin'in fikri mülkiyet hırsızlığı, zorunlu teknoloji transferleri ve tarife dışı bariyerleri hemen müzakere etmeye başlayacağı belirtilirken, Çin tarafının açıklamasında bu maddelerden hiç bahsedilmedi. ABD tarafının, Çin'in ABD'den başta tarım ürünleri olmak üzere ithalatı hemen artırması gerektiği vurgulansa da Çin'in açıklamasında daha genel ifadeler bulunması dikkati çekti.

Mıng Vancou'nun tutuklanmasında zamanlama "manidar"

ABD ile Çin'in konuya bakışı ve açıklamaları arasındaki farklar, ticaret savaşının ateşkes sürecinde çözülebileceğine ilişkin ümitleri azaltırken, tarafların müzakerelerde elini güçlendirmek için bazı yeni adımlar atabilecekleri beklentisini de gündeme getirdi. Bu beklentilerin konuşulduğu bir ortamda Huawei CFO'sunun gözaltına alınma haberi "oldukça manidar" olarak değerlendirildi.

Bazı yabancı uzmanlar, ABD'nin Kanada ile birlikte attığı bu adımın; hem ticaret savaşında hem de mobil telefon ve telekomünikasyon alanında çok hızlı büyüyen Huawei şirketini durdurmak için atılmış olabileceğini belirtiyor.

Çin, ABD ekonomisinin 2019'da yavaşlayacağı beklentilerine karşın özellikle teknoloji ve ticaret alanındaki büyümesini güçlü bir şekilde sürdürerek ABD ile arasındaki farkı kapatmaya devam ederken, Huawei de Çin’in en büyük teknoloji şirketlerinden biri olarak öne çıkıyor.

Dünyada telekomünikasyon sektörünü çok daha üst düzeye taşıyacak 5G teknolojisinde adından sıkça söz ettiren Huawei, Batılı ve Asyalı şirketlere karşı küresel yarışın en ön sırasında bulunuyor. Akıllı telefon satışlarında da ABD'li dev Apple'a fark atan Huawei, inovasyon ve Ar-Ge alanındaki başarıları nedeniyle 2016'dan beri ABD tarafından çeşitli suçlama ve sınırlamalara maruz kalıyor.

Huawei, aynı zamanda ABD yönetimi tarafından Çin'in, Amerikalı şirketlerin teknolojilerini ve fikri mülkiyetlerini ele geçirmeye çalışmakla da suçlanmıştı. Huawei, 5G teknolojisinde birçok ürünün mülkiyet hakkını elinde tutarken, ABD’li teknoloji şirketlerinin teknolojiyi geliştirme konusunda geride kaldıkları biliniyor.

Trump'ın Huawei'yi durdurmak için ilk adımı değil

ABD'li yetkililerin, 2016'da Çin hükümetinin, Huawei akıllı telefonlar ve telekomünikasyon ekipmanları üzerinden istihbarat topladığı iddiasında bulunmasının ardından askeri üslerde satılan Huawei telefonları raflardan kaldırılmıştı. Trump'ın güvenlik endişelerini öne sürerek Huawei teknolojisinin kullanılmasını yasaklayan bir yasa tasarısı imzalaması sonrası medyaya yansıyan haberlere göre, ABD, diğer Batılı ülkeler ve Japonya'ya da Huawei'nin ekipmanlarını kullanmaktan kaçınmaları için baskı uyguluyor.

Huawei, bu yılın üçüncü çeyreğinde 52 milyon 218 bin adet akıllı telefon satarak ABD merkezli Apple’a 7 milyondan fazla fark attı.

Çin ekonomisi ve Çinli şirketlerin teknolojideki hızlı gelişimini durdurmaya çalışan ABD, attığı hukuk ve etik dışı adımlarla hem dünya ticareti hem de piyasaları olumsuz etkiliyor.

"Trump'ın Çin ile ilgili açıklamalarının uzlaşmadan uzak" olarak değerlendirilmesi ve Huawei CFO'sunun tutuklanması sonrası piyasalarda sert düşüşler görülürken, asıl büyük zararın dünya ticaretinde hissedileceği belirtiliyor.

Küresel ekonomik aktiviteye ilişkin endişeler ABD'nin her adımı ile biraz daha artarken, merkez bankaları, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kurumlar, yayımladıkları her raporda, küresel ticarete ilişkin risklere dikkati çekiyor.

Küresel büyüme beklentilerini aşağı yönlü revize eden OECD ve IMF gibi kurumlar, Trump liderliğindeki ABD'nin tavrının, ticarete ilişkin risk oluşturmaya devam ettiğini belirtiyor. OECD, dünya ekonomisi için 2019 büyüme tahminini yüzde 3,7'den yüzde 3,5'e çekerken, IMF, 2018 ve 2019 yıllarına ilişkin küresel büyüme beklentilerini, yükselen riskler nedeniyle yüzde 3,9'dan yüzde 3,7'ye indirdi.

Pay piyasalarında ise ABD, Avrupa ve Asya'daki dev şirketlerin toplam piyasa değerleri, ticaret savaşının ekonomiye vereceği hasar beklentileriyle milyarlarca dolar eridi. ABD, Avrupa ve Asya borsalarının gösterge endekslerinin kayıpları, hafta başından bu yana ortalama yüzde 5'i geçti.

"ABD, Huawei üzerinde uluslararası topluma mesaj veriyor"

Çin tarafı, uluslararası ticaret kurallarına aykırı bir durum olmadığını belirterek, tarife ve diğer yaptırımları Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) taşırken, Çin'in Kanada Büyükelçiliği ve Dışişleri Sözcüsü, ABD ve Kanada'dan Mıng Vancou'nun serbest bırakılmasını istedi.

Çin Komünist Partisi'nin yayın organı Global Times gazetesi, ABD'nin Huawei'yi hedef alarak uluslararası topluma mesaj verdiğini kaydederek, ABD'nin, şirketin uluslararası saygınlığına zarar vermeye ve hukuku alet ederek teknoloji devi şirketin küresel piyasasına darbe vurmaya çalıştığını belirtti.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Gıng Şuang da ABD ve Kanada'dan, gözaltı nedenini açıklığa kavuşturmalarını ve Mıng Vancou'nun derhal serbest bırakılmasını istedi.

Huawei'den yapılan açıklamada ise şirketin faaliyet gösterdiği yerlerde yasalara ve düzenlemelere uyduğu, buna BM, ABD ve AB'nin yaptırım ve ihracat kontrollerinin de dahil olduğu belirtilerek, "Şirkete suçlamalar hakkında çok az bilgi verildi. Mıng Vancou'nun herhangi bir yanlışından haberdar değiliz." ifadeleri kullanıldı.

Tarife, yaptırım ve tehditler sadece Çin değil, tüm dünyayı hedef alıyor

Ticaret savaşları; ABD Başkanı Donald Trump’ın, 1 Mart’ta ilan ettiği kararla birlikte çelik ithalatında yüzde 25, alüminyum ithalatında yüzde 10 gümrük vergisi uygulamasıyla başladı. Daha sonra Çin'den ithal edilen 34 milyar dolar değerindeki 800'den fazla ürüne yüzde 25 ek gümrük vergisi uygulama kararıyla seviye atlayan ticaret savaşında, ABD'nin, inovasyon alanındaki üstünlüğünü kaybetmeye başladığı havacılık, telekomünikasyon ve yapay zeka gibi kulvarlarda ek vergi listelerini uygulamaya başladığı görülmüştü.

ABD'nin Çin'in dışında Avrupa ülkeleri başta olmak üzere kendi çıkarları doğrultusunda DTÖ kurallarını hiçe sayarak gümrük tarifesi ve ticaret sınırları getirmesi de gündemi meşgul etmişti. DTÖ'ye yapılan başvurular karşısında bu kuruluşu da tehdit eden Trump, "Hizaya gelmezlerse DTÖ'den çekilirim." ifadesini kullanmıştı.

Trump yönetiminin ithal çelik ve alüminyuma sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 10 ek gümrük vergisi getirmesi, Çin'in yanı sıra diğer ülkelerin de tepkisini çekmişti. Otomotiv ve ürünlerinin ithalatına da sınırlama getireceğini açıklayan Trump, AB'nin misilleme tehditleri sonrası otomotiv hariç diğer ürünlerde tarifeyi sıfırlamak için adım atabileceğini belirtmişti.

İthalata getirdiği gümrük tarifelerinin yanında halen Rusya ve İran'a da yoğun bir şekilde yaptırım uygulayan ABD, ticaretinin önünde engel oluşturabilecek her alanda adım atmaya devam ediyor.

 

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye