İdlib’de dün gece bölgedeki son gelişmeleri ve Tahran zirvesini konu alan bir toplantı yapıldı. Bölgedeki askeri muhaliflerden temsilcilerin katıldığı toplantıda muhtemel bir işgal girişimi öncesi ve sonrasında yapılması gerekenler tartışıldı.
Konuyla ilgili bir habere yer veren Fetih Medya sitesi ayrıca HTŞ’den bir yetkili ile de mülakat yaptı.
Söz konusu mülakatı aşağıda ilginize sunuyoruz:
Çarşamba gününe kadar verilen süre ile silahları bırakmaları istenen grupların başında HTŞ geliyor. HTŞ bu konuya nasıl bakıyor?
Temsilen üst seviyenin katılmadığı bir toplantı olması hasebiyle Heyet’in bu konuya nasıl yaklaştığı bu tavırdan anlaşılmalıdır. Bazı gruplar ÖSO’ya iltihak etmeyi kabul ettiler. Bizlerin de Cephetul Vatan Littahrir’e katılmamız istendi. Ancak buna Heyet kesinlikle olumlu bakmıyor. Çünkü istenen şey bizim katılarak Cephetul Vatan Littahrir içinde asimile olmamız. Böylece bazılarına göre bu durum İdlib’e saldırının önüne geçecek. Ancak Heyet bunun çözüm olmadığını gayet iyi biliyor. Bunu kabul etmemiz durumunda hiçbir garanti yok. Çünkü bu durumda kendilerine yetki de verilse Heyet komutanları teker teker tutuklanarak Cephetul Vatan içerisine karıştıktan sonra silinmesi söz konusu olacak. Böyle birşeyi kabul ettiğimiz takdirde burada FSB’nin ölüm listesine aldığı Çeçenleri Rusya istemeyecek mi? Ya da diğer komutanlarımızı… Bize göre bunun garantörü kimse olamaz. Zaten bizimle birlikte bir çok grup bu yüzden buna yanaşmıyor. “Silah bırakmak izzeti terketmektir” diyorlar. Bu daha önce İslam tarihinde yaşanmış ve tecrübe edilmiş birşeydir.
Peki, ne olacak? Türkiye de HTŞ’yi listeye aldı…
Biz zaten bunu Amerika’nın 31 Mayıs’ta Heyet-i listesine almasından sonra bekliyorduk. Ki üç ay sonra Türkiye bunu yaptı. Bunda uluslararası baskıların ve bazı anlaşmazlıkların etkisi ve rolü oldukça fazla. Ancak biz başından beri Allah’a güveniyoruz.
Bazı gruplar Heyeti bölgelerini TSK’ya açmakla suçladı. Şimdi ne oldu?
Bizler İslam’ın menfaatlerini ve maslahatlarını ve dolayısıyla Suriye halkının maslahatlarını düşünüyoruz. Bizim önceliğimiz buradaki devrimin maslahatları. Türk Halkı bizim kardeş olduğumuz ve din bağımız bulunan tarih geçmişimiz bulunan kardeş bir halktır. Hükumetlerin aldıkları kararlar doğrultusunda biz kardeşlik bağımızı bir kenara atamayız.
Bazıları “Türkiye hükumeti bu kararı HTŞ’yi destekliyor demesinler” diye aldığını iddia ediyor bu; konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu soruyu cevaplamaya yetkim yok. Ve başından beri dediklerim benim şahsi gözlemlerim. Ben bunun cevabını Türkiye Cumhuriyeti Hukümetine bırakıyorum. Bana sorarsanız her şey zahiri ile ortadadır.
Peki, İdlib’de çözüm nedir ne olmalıdır?
Heyet’in istediği özel bir şey yok. Heyet’e karşı zaman zaman bazı gruplar bazı devletlerin baskısı ile palazlandırıldı. Ve Heyet ile savaşması için körüklendi. Bu manada sebat eden taraf Heyet oldu. Biz İdlib’de koridor oluşturulmasına ve buradaki “cihad eden” unsurların dışarı çıkılmasına da yumuşak bakmadık. Çünkü bu da bir oyundu.
Kısacası Heyet bir çok oyun gördü. Ancak biz şuna inanıyoruz ki buraya yapılacak şey ne olacak: Musul benzeri bir operasyon. Zaten ABD ve Rusya bunun için mevzileniyorlar. Taş üstünde taş bırakılmayacağı garantisi veriliyor. Esed rejimi kendi kesimine bunu müjdeliyor. Buradan sivil halkı çıkarıp kendileriyle beraber savaşacak kiralık piyadeleri ile birlikte İdlib’i tıpkı Musul gibi virane şehire çevirecekler. Biz ise kanımızın son damlasına dek savaşacağız.
Heyet sizce bu savaşa hazır mı?
Aylardır biz tatbikatlar yapıyoruz. Sivil savunma birimlerine kadar. Rus ordusunu iyi tanıyoruz. Esed ordusunu da iyi tanıyoruz. Karadan bizimle başedebilecek yapıları yok. Zaten kaybetmeyi göze alacak adamları da yok. O yüzden havadan şanslarını zorlayacaklar. Bize karşı bol bol uçak filosu hazırladılar. Bizim de onlara karşı hazırlığımız var. Onlar bekliyor. Biz de bekliyoruz. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.