HSYK’ya saygılarımla!..

Ali İhsan Karahasanoğlu

“Burada çok net, açık ve iddialı olarak yazıyorum. Mesleğin en son aşaması olan Yargıtay ve Danıştay üyeliğine hiçbir adli ve idari yargı mensubu, bu Kurul'da kulis yapmadan, adamını bulmadan seçilemez.

Hakimler ve savcılar görürsünüz, (...) Kurul üyelerinin kapılarında esas duruşta beklerler, emirlerini sorarlar, bu arada kendilerini tanıtırlar.
Devreye sık sık aracılar, sahtekâr avukatlar, başka üçkağıtçılar girer. Bunlar Yargıtay'a üye seçtirme vaatleriyle bazı hakim ve savcılarla ilişki kurup istedikleri yargı kararlarını bu yolla çıkarmaya çalışır!
Özellikle terfilerde, Kurul'da yapılan bu kulis kesinlikle gerekir.
Yargıda az sayıda bile olsa, vicdan-cüzdan çelişkisine düşmüş birileri belki vardır.
Ama esas önemli hadise, VİCDAN-UNVAN çelişkisidir...
Çünkü her hakim ve savcı, doğal olarak yükselmek ister. Yargıtay ve Danıştay üyesi olmak ister.
İşte bu aşamada, Kurul'un ‘‘ulaşabildiği’’ üyeleri arasında kulis yapması, aracılar kullanması, kendini tanıtması, daha da açıkçası torpil bulması gerekir. Başka türlüsü mümkün değildir.
(..)
HSYK, yargının adeta imparatoru. (...)
Bazı Kurul üyeleri geçmişte bu görevlerini kötüye kullandılar. Hemşehricilik, bölgecilik, particilik, hatır gönül gibi ahbap çavuş ilişkileriyle çok sayıda atamalar yaptılar. Yargıtay ve Danıştay'a üyeler seçtiler, oralarda kendi ekiplerini oluşturdular.
Kulisi olmayan hep kaybetti. Somut örnek vereyim: Varsayalım Yargıtay'a üye seçilme niteliği kazanmış olan 300 hakim ve savcı var. Ancak o seçimde sadece 5 kişi seçilecek. Kimin torpili, kulisi ve aracıları güçlüyse, onlar seçildi.
Kurul üyeleri arasında sürekli pazarlıklar oldu: “Siz bizim 2 adamımıza oy verin, biz de sizin 3 adamınıza oy verip seçelim!”
“Böyle adalet olur mu? Kendi içinde adaleti sağlayamayan yargı, vatandaşa nasıl sağlar?”
HSYK üyeleri ellerini sıvazlamış, “tek duruşmalık dava ile, 20’şer milyar daha kazanacağız” diye seviniyor olmalılar..
Durun bakalım..
Ali Suat Ertosun’un açtığı davaların cevaplarını daha bitiremedik. Kadir Özbek’in ve diğer üyelerin tek duruşmada aldıkları kararın temyizini daha tamamlayamadık.
Bu kadar net ifadeler kullanıp, postacımızın yeni davaları müjdelemesine(!) zemin hazırlayacak kadar saf değilim.
Yukarıdaki cümleler, bana ait değil.
Hayır, benim kafamdan birisine de ait değil.
Anayasa değişikliği oylamasında “evet” oyu verecek birisine de ait değil!
Merak mı ettiniz?
Önce ipucu..
Eşi, Danıştay Başkanvekilliği yapan, yargının içindeki olayları çok iyi bilen bir gazeteciye ait!
Tamam, buldunuz değil mi?
Evet, yukarıdaki cümlelerin tamamı, EminÇölaşan’a ait.
HSYK’ya, imparator eleştirisi de..
Torpil olmadan, kimsenin Yargıtay veya Danıştay’a seçilemediği iddiası da..
Hemşehricilik ile üye seçildiği iddiası da.. Ekip kurulduğu iddiası da..
Vicdanla unvan arasına sıkışıldığı iddiası da..
Evet, bunların hepsi, daha fazlası ile birlikte Emin Çölaşan’a ait.
Çok değil, 6 yıl önce yazmış bu yazıyı..
Yazının tarihi: 22 Ocak 2004.. İsteyen, internetten Hürriyet gazetesinin arşivine girer, yazıyı bulur..
Tabiî HSYK üyeleri için de aynı hatırlatmayı yapıyorum.
Eğer bir itirazınız varsa, yazı orada.. Gidin, EminÇölaşan’a açın davanızı.. Beni uğraştırmayın, davalarla..
İşte böyle sayın seyirciler..
HSYK’nın konumu, yapısı, işleyişi bu.. Bu HSYK, pazar günü tarih olacak inşaallah..
Emin Çölaşan’a da, bu çorbada azıcık tuzu olduğu için, teşekkür edelim.
Her ne kadar, yukarıdaki tüm iddialarını unutup, değişikliğe hayır oyu verecek ise de!

VAKİT