HSYK’nın nabzını tuttum

Akşam, şöyle bir Ankara turu atayım dedim. Ayaklarım beni HSYK’ya götürdü.

Baktım; bina önünde çok sayıda meslektaş...
İçeri girişler kapalı.
Bir haber yolladım;
“Ben Vakit’ten Serdar Arseven’im. Sayın Ali Suat Ertosun’u ziyaret etmek isterim.”

Ali Suat Ertosun malûm; Ergenekon sanığı ile buluşmalarından dolayı günler boyunca gündemin baş köşesinde ağırladığımız yargı mensubu.
HSYK ve Yargıtay üyesi.
O günlerde; Ergenekon dosyasının kendi önüne gelebileceği…
Bu durumdaki bir Hakim’in, “sanık”la böylesine muhabbetler içine girmesinin “skandal” olduğu yönündeki haberler öne çıkmıştı.
Sayın Ertosun’un basın toplantısında, Ergenekon yargılama usullerine dair tepkilerini dile getirmesi de…
Birçok hukukçu tarafından “ihsas-ı rey”i katmerli hale getiren bir tavır olarak değerlendirilmişti.

Bugünlerde de...
“Ergenekon” çerçeveli ve Erzurum, Erzincan, Ankara, (son olarak da) İstanbul hattında hüküm sürmekte olan bir “çatışma” atmosferi var ya…
O çatışmanın “merkez üssü”nde, HSYK üyesi Sayın Ertosun’la görüşmek istedik.
Nezaket gösterip çaya davet edince Sayın Ertosun…
Kapı önünde beklemekte olan kıymetli meslektaşlarımızda hafif bir “şaşkınlık” havası dikkat çekti…
Ve biz…
“Hayrola”lar arasında içeri girdik.

İnsanları tanımaya, anlamaya çalışmak lazım.
Herkes bir şeyler yapıyor ve kendince birtakım gerekçelere yaslanarak yapıyor.
Sayın Ali Suat Ertosun mesela veya diğer HSYK üyeleri…
Ya da Yargıtay Başkanı…
Nasıl olur da; hukuka aykırılığı son derece net, üstelik kendi içtihatlarına bile aykırı kararlara imza atarlar?
Bu türden kararların destekleyicisi olurlar?..
Ceza Muhakemeleri kanunun 251. maddesi hiçbir boşluğa yer bırakmayacak biçimde, “görevden dolayı işlenmiş suçlarda” yetkinin “soruşturma ve kovuşturma için görevlendirilen” savcılarda olduğunu hükme bağlamış…
Yargıtay, “Soruşturma yetkisinin özel yetkili savcılarda” olduğuna içtihat üstüne içtihatla işaret etmiş…
Ergenekon’un üzerine giden savcı da, kurallara, içtihatlara motamot uygun bir hat izlemiş…
Bütün bunlar yokmuş gibi ve HSYK’nın “yargılamaya ilişkin bir görevi” varmış gibi savcıların yetkilerini alıyor!..
Her şey o kadar net ki…
Hani, “Tamamen iyi ya da tamamen kötü bir insana rastlamadım” diyen ben bile hayret ediyorum.
Ve neyin niçin yapıldığını anlamak için HSYK’ya gidiyorum.

“Ali Suat Ertosun’la o kadar görüştün bir şey anladın mı?” diyecek olursanız.
El cevap: Biraz anladım.
Öncelikle oturulup konuşulabilir ve diyalog kurulabilir bir hukukçu Sayın Ertosun.
Öncelikle bunu anladım.
Ve sonra…
Şunu:
Yargı camiasının bir kanadı; Ergenekon yargılama sürecinin siyasallaşarak “yargıyı hedef aldığını” ve bu sürece bir şekilde müdahale edilmezse, “tsunami”nin bütün mekanizmaları etkisi altına alacağını düşünüyor.
Sayın Ertosun;
“Biz elbette kim suç işlemişse cezalandırılmasından yanayız. Suç işleyenleri korumak gibi bir tavrımız olamaz. Ancak, yargıyı siyasallaştırma çabalarına da karşıyız”ın versiyonu olan cümleleriyle bu “endişeyi” ortaya koyuyor.
Aslında, buradaki “siyasallaştırma”nın mahiyetini de gözden kaçırmamak lazım.
Misal;
Solcu Adalet Bakanı Mehmet Moğultay; “Adalete elbette militanlarımı yerleştireceğim. Ne yani faziletçilerle ülkücüleri mi yerleştirecektim?” dediğinde, “Siyasallaşma endişesinden” bahsedilmiyordu!..
Ve bir başka misal; 28 Şubat sürecinde, askeri esas duruşta bekleyen “yargı mensuplarının” çatır çatır brifinglenmiş olması da “dert” edilmiyordu!..
Demek ki ortada; “siyasallaşma hassasiyeti” değil de…
“Siyasallaşmanın” bugüne kadar alışılagelenden farklı bir forma kavuşuyor olmasından kaynaklanan bir sıkıntı var!..

Bizim yaklaşımımız buysa da…
Sayın Ertosun’un söyledikleri farklı…
Birkaç mesajını “ana hatları” ile hatırlayacak olursak:
ALİ SUAT ERTOSUN DİYOR Kİ:
Bir:
“Şu veya bu siyasi görüşle, şu veya bu partiyle çatışma halinde olduğumuz düşünülüyorsa bu doğru değil. Herhangi bir parti ismi zikretmek istemem, genel ilkeyi dile getireyim: Herhangi bir partinin karşıtı ya da yandaşı değiliz.”
İki:
“Yargıtay 5. Daire’nin Kararı’nın bizim tasarrufumuzla örtüşmediğini söylüyorsunuz. Ancak; oradaki durum farklı. O konuda, Yargıtay Ceza Kurulu kararını vermemiş henüz. Dolayısı ile içtihat haline gelmemiş. Buna rağmen, kararımızı beğenmeme hakkına sahipsiniz.”
Üç:
“Yargıda bir hassasiyet var. İnsanın en önemli varlığı özgürlüğüdür. Bir Başsavcı arkadaşımızın bu şekilde özgürlüğünden edilmesi, bazı yargı mensuplarında ‘siyasi bir tasarruf mu’ düşüncesine yol açmış olabilir.. Ancak, biz görevlendiren olarak görevden almayı hak olarak görüyoruz. HSYK’nın idari görevleri olan bir kurum olduğu doğrudur.”
Dört:
“Biz de gerginlik istemiyoruz. Yargı içinde çekişme olsun, kurumlar arasında çatışma olsun istemiyoruz.”
Beş:
“Bazı açıklamalar yanlış olmuştur. Kimin hangi açıklamasıyla yanlış yaptığını dile getirerek yeni tartışmalar meydana getirmek istemem.”
Altı:
“HSYK üyeleri olarak gündemin birinci sırasına yerleşmeye istekli değiliz. Görevimizi hukuk kuralları içinde yerine getirdiğimize inanıyoruz. Ama sizi ikna edemeyeceğimiz de ortada. Farklı düşünebiliriz, ancak kurumları da tartışmamalıyız. Biz mesela, Meclis’in yetkisini tartışmayız.”

Sayın Ali Suat Ertosun’la neler konuştuk; hepsini yazacak değiliz.
Ancak, “yazılabilir” notuyla söylenenleri aktarabiliyoruz…
Hislerimizi yazıp yazmamak ise bize kalmış…
Mesela,
Yüksek Yargı’nın “tansiyonu daha da yükseltme çabası içinde olmadığı” yönündeki hissimi belirtmekte sakınca yok.
“Arka kapı diplomasi”si fevkalade önemlidir ve göz ardı edilmemelidir.
Her şey “hukuk kuralları” ve “mevzuat hükümleri” ile halledilemez.
Ve şunu da belirtelim;
“Çatışma”lar taraflardan birine ya da ikisine bir süreliğine yarayabilir.
Ancak, nihayetinde tarafların ikisine de zarar verir.
En kötüsü, bütün ülkeye zarar verir!..

VAKİT