Bir değil, iki değil, üç değil... HSYK'nın sebep olduğu soru işaretinin hadd u hesabı yok! Kamuoyunun kafasındaki imaj şu: Ne zaman kritik bir dava görülse ve ne zaman o dava bir sonuca doğru yürüse HSYK devreye giriyor ve zanlılar aklanıp paklanıyor. Kim sebep oluyor bu imajın doğmasına? Bizzat HSYK! Yazık değil mi?
Bir haftadır tartıştığımız konuya bakar mısınız lütfen? Hakim ve savcıların kararnameleri tam bitme aşamasına gelmişken nerede, kim tarafından hazırlandığı bilinmeyen bir liste çıkarılıyor ve Adalet Bakanı'nın önüne konuyor. Ergenekon davasına bakan savcıların, hakimlerin tayinini istiyor HSYK üyeleri. Onunla da yetinmeyip Diyarbakır'da yürütülen hayati bir davanın savcılarını da görevinden almak istiyorlar. Sebep ne? Bilinmiyor! Gerekçe ne? Henüz uydurulabilmiş bir gerekçe yok! İnsanlar sokakta soruyorlar: Acaba HSYK tehdit ya da baskı altında mı ki bu pervasız eylemi gerçekleştirme lüzumu hissediyor?
DEMOKRASİ, HSYK'NIN TEHDİDİ ALTINDA
Üzülerek söylemek zorundayım ki HSYK üyeleri resmen kendilerini şaibe altına alacak bir yola girmiş bulunuyor. Hiç kimseye kızmaya hakları yok. 'Hedef gösteriliyoruz' nevinden yaptıkları açıklama da kamu vicdanında açılan yaraları saracak kadar inandırıcı görünmüyor. Çünkü bahsi geçen kişilerin başka bir yere tayin edilmesi için hiçbir hukuki gerekçe bulunmuyor. Tayin edilmeleri için canla başla çalıştıkları kişiler hakkında herhangi bir soruşturma da yürütülmüyor. Üstelik bu kişilerin görev süreleri de henüz dolmamış. O halde Türk hukuk tarihi için en hayati davaları yürüten insanların niçin oradan buraya (sürgün eder gibi) yerini değiştiriyorsunuz?
Ergenekon davası ile ilgili sorgulanan bazı kişiler öteden beri Ergenekon savcılarını ve hakimlerini tehdit ediyor. Kullandıkları en çarpıcı malzeme HSYK adlı kurum. İşçi Partisi'nin yayın organı ve Ergenekon çetesinin baş müdafii bir dergi HSYK'ya adeta emirler yağdırıyor. Savcıları görevden alın diye haykıran sadece onlar değil ki! Mesela 367 faciasının mucidi Sabih Kanadoğlu, var gücüyle Ergenekon örgütünü destekleyen, bu soruşturmayı yürüten kanun adamlarını da tehdit eden açıklamalar yapıyor. YARSAV adında bir dernek (hukuken böyle bir derneğin olduğu da tartışmalı) var. O derneğin başındaki kişi savcılık görevine devam ettiği halde Ergenekon davasının adeta avukatı gibi çalışıyor. Halen savcılık yapan ve Ergenekon avukatlarına taktikler veren bu kişi Avrupa'ya gidiyor ve orada Sabih Kanadoğlu ile beraber açıklamalar yapıyor. Gazetelere yansıyan toplantıların birinde 'Ergenekon savcılarının akıbeti Şemdinli savcıları gibi olacak' manasında şeyler söylüyorlar. Ergenekon müdafilerinin sık sık atıf yaptığı kurum HSYK. Bu nedenle halkın gözü HSYK'nın üzerinde. Tam bu hassasiyet devam ederken HSYK üyeleri korsan listelerle sürprizler yapıyor ve adeta şaibelere destek veriyor. Adalet sistemini bu kadar hırpalamanın ne manası olabilir ki!
HSYK'nın bugüne kadar yaptığı bazı icraatlar olmasaydı bu mesele bu kadar büyük bir tartışmaya neden olmazdı. Rahatlıkla hatırlanacağı gibi HSYK'yı kamuoyu Şemdinli olayından sonra öğrendi. O vahim olaydan sonra herkes anladı ki HSYK denen beş kişilik bir heyet, genç bir savcının hayatını karartabiliyormuş. Van Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın meslek hayatı beş kişilik heyet tarafından karartılınca adalet sisteminde derin bir travma yaşandı. Genç bir savcı hata da yapmış olabilirdi; ancak verilen ölçüsüz ceza, adeta yargıda görev yapan insanlara gözdağı verilmek amacını gütmüştü. En azından görüntü buydu ve orantısız ceza vererek bu görüntüye sebep olan ise bizzat HSYK'nın kendisiydi. Demek ki bu kurulda görev yapan beş kişi, istediği anda istediği yargı mensubunu yok edecek bir karara imza atabiliyordu. Siyasî iktidar da bu gerçeği ilk defa görmüş oldu. Dönemin Adalet Bakanı ve müsteşarı böyle acımasız bir karar beklemiyordu ve bu vahim yanlışa ortak olmak zorunda kaldı. Şimdi aynı hata yapılır mı? İmkânsız! Ferhat Sarıkaya hadisesi hem yargı camiasında hem de Adalet Bakanlığı'nda büyük bir üzüntüye ve güvensizliğe yol açtı. O gün bugündür HSYK mercek altında. Meslek içinden yükselen eleştirilerin haddi hesabı yok. Toplum son derece duyarlı hale geldi. HSYK üyeleri bu gerçekleri maalesef görmedi; belki de göremedi. Her şeyi eskisi gibi sürdürebileceklerini sandılar. Ve maalesef toplumda oluşan tepkinin sadece kendilerine değil; adalet duygusuna zarar verdiğini düşünemediler.
Sadece Şemdinli'de mi bu feci görüntü verildi? Hayır! Bir sürü örnek var. Mesela İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Akın, bu ülkedeki en kritik davalara bakan önemli bir hakimdi. Kamuoyunun hortumlama tabir ettiği banka davalarına o baktı ve pek çok davanın sonuna kadar gitti. Ne var ki çok kritik bazı davaların son aşamasına gelinirken görev yeri HSYK tarafından değiştirildi. 2007'de emekli olan Akın, Bankacılık Denetleme Kurulu'nda üye oldu. Bir gün Akın kendini görevden alan HSYK Başkanı ile bakmakta olduğu ve sonuçlandırma fırsatı bulamadığı bir banka davasının zanlısını HSYK Başkanı'nın kapısında gördü ve şüphelerini kamuoyu öğrenmiş oldu. O gün bugündür HSYK bu görev değişikliğini açıklayabilecek tek kelam edebilmiş değil...
ADALET SİSTEMİNİ BU KADAR HIRPALAMAK...
Susurluk davasındaki HSYK müdahalesi hâlâ unutulmuş değil. Susurluk davasına bakan 14. Ağır Ceza Başkanı Sedat Karagül'ün görev yeri neden değiştirildi ve davanın seyri nasıl değişti? Susurluk zanlıları bile oradaki değişikliğin ne anlama geldiğini canlı yayınlarda anlattı. Bir hakim değişikliği ile Susurluk davasının nasıl bambaşka çizgiye kaydırıldığını Susurluk zanlısı canlı yayında anlatırken HSYK üyelerinin yürekleri titredi mi acaba?
Bugün durum daha vahim! Ergenekon ve KCK operasyonlarını yürüten savcıların gerekçesiz bir şekilde görevden alınması için teklif veren HSYK üyelerinin bazı Ergenekon zanlıları ile fotoğrafları gazetelerde yayınlandı. Hani istifa? Hani özür? Hani makul bir açıklama? HSYK güya bildiri yayınlıyor ama bildirilerinde o fotoğraflardan ve darbecilerle otel odalarında gerçekleştirilen toplantılardan bahsedilmiyor. Ergenekon üyeleriyle otellerde ne görüştüklerini açıklayamazsanız halk size nasıl güvenecek? Bir de kalkıp Ergenekon soruşturmasını yürüten kişilerin yerlerinin değiştirilmesi için hükümete kafa tutuyorlar. Bu saatten sonra hiç kimse HSYK'nın taleplerine kanmaz. Üstelik adama da sorarlar: Siz hangi hakla yargı sistemi ve adalet düzeni hakkında bu kadar şaibeye neden oluyorsunuz? Yazık değil mi? Yargı mensupları hakkında bu kadar şüphenin uyanmasına sebep olmak için nasıl bir mazeretiniz olabilir? Ne millet bu işin peşini bırakır ne medya. Meslektaşlarınızın sessiz çığlığı da işin cabası! Haberiniz olsun...
ZAMAN