Erzincan Cumhuriyet Savcısı hakkındaki, İrtica Eylem Planı kapsamında, bir cemaate yönelik haksız suçlamalar ve suç uydurma girişimleri sebebi ile evinde/makamında yapılan arama ve gözaltı sonrasında, HSYK ayağa kalktı.
Tabiî HSYK’dakilerin üyesi olduğu YARSAV da hemen açıklama yapıp, şüpheli savcının gözaltına alınmasına tepki verdiler.
Oysa gözaltına alan da yargının içinden insanlar.. Varsa bir yanlış, itiraz yolları da kanunlarda yazılı..
Yazılı da, kanundaki itirazları kullanmaya hiç niyetleri yok, darbecilere destek vereceklerin.. Hemen hakimleri baskı altına alacaklar.. Onun için de YARSAV’ıyla, HSYK’sıyla açıklama yapıyorlar!
YARSAVBaşkanı’nı haydi geçtik, HSYKBaşkanvekili Kadir Özbek ne diyor? Aynen şunları söylüyor: “HSYK’nın seçilmiş üyeleri olarak yarın (bugün) yapacağımız toplantıda konuyu değerlendireceğiz. Konuyu inceliyoruz. Herkesin üzerinde durduğu gibi, biz de Kurul olarak konuyu öncelikle inceliyoruz!”
Erzincan Başsavcısı aleyhindeki arama/gözaltı ile ilgili olarak; olaydan hemen birkaç saat sonra açıklama yapan HSYKBaşkanvekili Kadir Bey, daha cümlelerini tamamlamamıştı ki, İstanbul’da bir gözaltı daha yaşandı..
İstanbul’da gözaltına alınan gazeteci ise, bir darbe sanığı hakkında yapılan haberlerden sorumlu tutulan AhmetKarahasanoğlu idi.
Ergenekon Terör Örgütü yöneticiliğinden yargılanan, daha doğrusu yargılanmaya çalışılan, ama bir türlü hastaneden cezaevine de, mahkemeye de getirilemeyen MehmetHaberal hakkındaki bir haber sebebi ile, Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi, böyle buyurmuştu: “Gazeteci yakalanıp, mahkemeye getirile!”
Yakalamanın şartları oluşmuş muydu, iddianame tebliğ edilmiş miydi, sorumlu müdüre çağrı yapılmış mıydı, hiç araştıran yoktu.
Çünkü Vakit’in Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, Ergenekon davası sanığı değildi. O bir gazeteci idi. O; darbecileri deşifre eden gazetenin müdürü idi.
Dolayısı ile, ne İstanbul Barosu onun lehine açıklama yapacaktı, ne HSYK, ne YARSAV. Hatta Gazeteciler Cemiyeti bile, iki kelimelik bir açıklamayı çok görecekti, Vakit’in Sorumlu Yazı İşleri Müdürü’ne..
Bir yandan terör örgütü yöneticisine, örgüt yararına işlem yapanlara destek vermeler, bir yandan terör örgütü yöneticisini deşifre edenlere gözaltılar.. O gözaltılara sessiz kalışlar..
Aslında, başımıza gelecekleri, Haberal’ın ilk şikâyet günlerinde yaşadıklarımızdan, dünkü “gazeteci gözaltısı”nı da tahmin etmiştim ben..
Az mı çekmiştik, o dosyanın hazırlık aşamasında?
Bağcılar Emniyeti’nden gelen polisler daha kapıdan ayrılmadan, Vatan Güvenlik Şube Bürosu’ndan polisler geliyor.. Arkasından Ankara Emniyeti’nden aranıyor, daha telefonu kapatmadan, Ankara Basın Savcılığı’ndaki kalem görevlisi çok acil kaydı ile sorumlu müdürümüzün kimlik bilgilerinin verilmesi gerektiğini söylüyordu.
Neydi bu özel ilgi? Niçin savcılık 3 ayrı polis birimine yazı gönderip, terör suçlusunu arar gibi bir gazeteciyi takip ediyordu?
Sonunda öğrenmiştik.. Şikâyetçi, Mehmet Haberal imiş!
Avukatı da, bugün dahi yürütme erki ile ile sıkı-fıkı olan Serdar Özersin imiş!
Avukat beyimiz, Devlet Bakanı ZaferÇağlayan’ın, ASO’nun da avukatı imiş!
Buradan kaynaklanıyor imiş, savcılığın üzerimizdeki baskısı..
Polisler; savcılık kağıtları, telefonlar derken; sonunda davayı açtılar.
Ancak elimize bir iddianame bile yollanmadan, ifade vermemizi istediler. Akabinde de, hiç haberimiz olmadan, “yakalama” kararını verivermişler.
Ve dün sabah saatlerinde, sorumlu müdürümüzü gözaltına aldılar. 5 saatlik gözaltı sonrasında, ifadesini vererek serbest kalabildi, sorumlu müdürümüz.
Şimdi HSYKBaşkanı’na soruyorum. YARSAVBaşkanı’na soruyorum, “Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili olarak hemen açıklama yaptınız. İnceleme başlattınız. Kimse şikâyet etmeden.Kimse size müracaat etmeden. Peki bir gazetecinin gözaltına alınması ile ilgili olarak da, bir açıklama yapar mısınız, inceleme başlatır mısınız acaba?”
Kadir Özbek Bey’e soruyorum, “Bugün, ‘seçilmiş HSYK üyeleri olarak toplanacağınızı’ söylüyorsunuz. Toplantınızda, bir gündem maddesi olarak da, ‘Bir gazetecinin, eline iddianame tebliğ edilmeden, onun hakkında yakalama kararı verilmesi’ni de ekler misiniz acaba? Bu yakalama kararını veren hakimi de inceler misiniz acaba?”
Erzincan Başsavcısı hakkındaki gözaltının hukuka uygunluğu hakkında toplantı yapıyorsunuz da, bir gazetecinin gözaltına alınması ile ilgili olarak niye toplantı yapmayacaksınız?!
Buyurun, gazeteci hakkında toplantı yapmasanız da, yapmayı tasarladığınız toplantıya bu konuyu da ekleyin bakalım... Ekleyin de, çıkış noktanızın, darbecilere destek değil, “hukuki gerekçeler” olduğuna inanalım.
İzleyip, göreceğiz!
VAKİT