“Paralel yapı” soruşturmasında şüphelilerin tahliyesine ilişkin kararlar nedeniyle iki hâkimin açığa alınmasının ardından tartışmaların odağındaki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)) 2. Daire’nin Başkanı Mehmet Yılmaz, Milliyet’e konuştu. Balyoz Davası ile ortaya çıkan duruma işaret eden ve tahliye kararı veren hâkimin kendini odasına kapatarak tahliye müzekkereleri yazmasına dikkati çeken Yılmaz, bütün bunların tesadüf olamayacağını belirtti.
Yılmaz, açığa alma kararından sonra tartışmaların “normal bir mahkeme kararı” varmış gibi yürütüldüğüne dikkat çekerek tahliyeye giden süreci şöyle anlattı:
DİKKAT ÇEKİCİ TARİHLER
“Olay 20 Nisan’da başladı. 29. Asliye Ceza Mahkemesi, o gün muhabere nöbetçisiydi. Tevzi nöbetçisi değil. Tevzi nöbetçisi o gün 54. Asliye Ceza Mahkemesi. Muhabere nöbetçisinin yetkileri taşradan gelen ve taşraya gönderilecek evraka bakmaktır. Muhabere nöbetçisi bir mahkeme 20’sinde reddi hâkimlerle ilgili mahkemelerden, avukatlardan tüm talapleri topluyor ve 21 Nisan’da nöbet bitince UYAP’a giriyor. 21 Nisan’dan 25 Nisan’a kadar değerlendirme yapıyor, karar verilmiyor. 25’inde nöbetçi mahkeme 32. Asliye Ceza Mahkemesi oluyor. Redde karar verdikten sonra yetkili olarak da bu mahkemeye gönderiyor.
'DOSYAYI GÖRMEDİ'
Herkesin gözden kaçırdığı bir husus var. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 3. maddesine göre mahkemelerin yetkisi kanunla belirlenir. 7. madde de, ‘görevsiz ve yetkisiz mahkemenin işlemleri hükümsüzdür’ diyor. Anayasa’nın 138/1. maddesine göre de hâkimler Anayasa ve kanunlara uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verir. Yasa değişmiş, sulh ceza mahkemeleri yetkilendirilmiş soruşturma aşamasında. Artık soruşturma aşamasında arama, el koyma, kovuşturmama kararına itiraz dahil, sulh ceza mahkemelerinin yetkisinde. Bu açık hükme rağmen 32. Asliye Ceza Mahkemesi yetkilendiriliyor. Altını çizerek söylüyorum; dosyaları incelemeden karar veriyor. Oysa 586 klasör olduğu söyleniyor delillerin. Şüphelilere atılı suç nedir, tutuklama gerektiren katolog suçlardan mı, delillerin ağırlığı nedir bunlara bakmadan karar veriyor. Bir hâkim böyle bir şey yapabilir mi? 33 yıldır bu işteyim, böyle şey görmedim. Diyelim ki savcılık suç işledi dosyayı vermedi. Tutanakla, ‘dosyayı inceleyemiyorum, böyle bir durumda karar vermem mümkün değil’ diyerek ilgili yere bildirmeniz lazım. Çıkıp dosyayı incelemediğiniz halde tahliye kararı vermeniz normal mi?
‘OLANI BİTENİ HSYK SEYRETSİN Mİ?
Herkes diyor ki, ‘efendim işte mahkeme kararı...’ Mahkeme kararı görevsiz. Görevsiz mahkeme ve dosyayı incelemeden karar vermiş. Bunları gözlerden kaçırıyorlar. Cadı kazanı kazanıyor, kaos. HSYK ne yapsaydı? Seyretse miydi? HSYK niçin var? bugünler için var. Yargıda oluşan güven kaybı, saygınlık kaybına müdahele etmeyecek miydi? HSYK sadece bu kaosu dindirmek için kararlar aldı.
'TUTUKLAMA DIŞIMIZDA'
Hâkimlerin tutuklanması kararı bizim dışımızda. Biz kanun gereği sadece hâkimlerin göreve devamının yargının saygınlığına ve güvenilirdiğine darbe vuracağı için açığa aldık. Tutuklama, soruşturmayı yürüten müfettişlerin ve mahkemelerin görevidir. Delilleri, detayını bilmiyorum.
'KAMUOYUNDAN ÖZÜR DİLEDİM'
O gün açıklama yaptım. ‘Topluma yaşattığımız bu olaydan dolayı, bu kaostan dolayı, yargının saygınlığını ayaklar altına alan bu olaydan dolayı tüm kamuoyundan özür diliyorum’ dedim. Bu sözü söylediğimde Cumhurbaşkanı’nın açıklamasından hiçbir şekilde haberim yoktu. Keşke mümkün olsa da daha önce müdahele edebilseydik, gecikmeseydik. Bizim dairemiz, ancak önüne gelen evrakla karar verebiliyor. Keşke böyle bir şey yaşanmasaydı. Söylediğim bu. Hâlâ aynı noktadıyım. Benim söylediğimi eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk da söylüyor. Diğerleri de. HSYK hep hukuk içinde kalmıştır ve yargının saygınlığının üzerine titremiştir.
Şimdi diyelim ki Gerede Sulh Ceza Hâkimi, Başbakan hakkında tutuklama kararı verse bunu infaz mı edeceğiz? Başbakan hapse girsin öyle mi kaldıracağız kararı? Karar yok hükmünde ise geçersizdir. 7. madde böyle diyor. Bu mahkeme kararı normal bir kararmış gibi tartışılıyor. Kanun çok açık. Hâkimin reddi kararını verdiyse ve Çağlayan’da hiç sulh ceza hâkimi kalmadıysa görevlendirilecek yer en yakın sulh ceza hâkimliğinin olduğu Bakırköy’dür.
'SİYASET KARIŞMASIN'
Hukuki zeminde tartışalım. siyaset bizim dışımızda. Hukuk zemini ile siyaseti karıştırmayalım. Siyasi mücadalenin hukuk zemini içinde hayat bulmasına izin vermeyelim. Pozisyonumuz bu. 33 senelik yargıcım. 22 yılı müfettişlikle geçti. Bugün yüksek mahkeme başkanları açıklıyor; ‘Yaşananlardan dolayı büyük üzüntü duyduk...’ Aynı üzüntüyü ben de yaşıyorum.
Türkiye yargısının bu kadar saygınlığının ayaklar altına alınması beni çok üzüyor. Normal olmayan şeyler yaşıyoruz. Kimse beni siyasete bulaştıramayacak. Biz, geleneksel-evrensel yargının peşindeyiz. Herkes yargıya güvenmeli. Balyoz kararı ortada. Yargıtay’ın mahkumiyetleri onadığı karar var, ardından aynı delillerle yerel mahkemenin verdiği beraat kararı var. Bunları yok sayamayız. Türkiye’nin yargısı hukuk konuşur hale gelecek. Onca yıl adalet müfettişliği yaptım. Yargıya siyaseti hiç bulaştırmadım. Hiçbir hâkim ve savcıya ‘dünya görüşü nedir’ diye bakmadım. Aynı şekilde devam edeceğim. Sözlerimi amaçlı çarpıttıklarını biliyorum.
BÜTÜN BUNLAR TESADÜF OLABİLİR Mİ?
Ben sadece şunu dedim; Bunlar tesadüfi olabilir mi? Bir hâkim gece 11’de yetkisi ve görevi yok iken, kendisini odasına kilitleyerek sabaha kadar tahliye müzekkeresi düzenleyebilir mi? Yargı edebinin adabının dışına böylesine çıkılabilir mi?”
Milliyet