Höt denilince kaçıyordu şimdi cesareti gelmiş!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Son elli yılımızda, bu milletin başının belası haline gelmiş olan Süleyman Demirel, 28 Şubat’ı savunurken, yine gerçekleri çarpıtmış.. Resmen yalan söylemiş.

 “28 Şubat; postmodern ya da başka türlü darbe ya da muhtıra değil” demiş!

Tansel Çölaşan da, 27 Mayıs için demiyor muydu: “Darbe değil, halk devrimidir.”

Ne farkı var, Demirel’in sözlerinin, Tansel Çölaşan’ın yalanından?

1960’ta, albaylar gelmiş, kaba kuvvetle, halkın seçtiği meşru hükümeti devirmiş.

Ama kadın diyor ki, “27 Mayıs devrimdir.”

1997’de de generaller gelmiş; hükümete istemediği kanunları çıkarması için tehditler savurmuş.. Milletvekillerini şantaj ve rüşvetle partilerinden istifa ettirmiş.. Sonunda da hükümet kurma görevi birinci partiye değil, sonuncuya verilerek resmen darbe yapılmış..

Adam diyor ki: “28 Şubat darbe veya muhtıra değildir!”

İkisinin de kafası aynı..

Adamın yalanlarına bakın..

Soruyorlar: “28 Şubat’ta nerede durdunuz?”

Cevap veriyor yalancı: “Devletin yanında”

“Devlet kim” diye sorsalar, cevap verecek yalancı: “Devlet, askerdir..”

Devam edecek, “Devlet, rakısız yemek yiyemeyen Güven Erkaya’dır” diyecek.

“Başbakan’a küfür eden Osman Özbek’tir” diyecek.

Adamın devlet anlayışı bu çünkü..

“Höt” denilince, korkup kaçıyordu..

Ama şimdi cesareti gelmiş.. TBMM darbeleri Araştırma Komisyonu’na ifade verirken, “Adaletten ayrılmayın” diyor.

“Höt” diyenlere, “Adaletten ayrılmayın” diyemeyen adam, bugün ömrünün sonunda cesaretlenmiş, “Birileri de sizi sorgular” diye tehditte de bulunuyor!.

Ama kapandı o devirler..

Mafya usûlü, üstü kapalı tehditler!

Komisyona, başka neler demiş muhterem?

“18 maddelik MGK kararları arasında dindar insanlara yönelik hiçbir düzenleme yoktu” demiş!

Resmen yalan!

Niye yalan?

İmam Hatip liselerinin orta kısımlarının kapatılmasının istendiği kararlara, “dindarlara yönelik değildi” dediği için yalan..

Söylesin yalancı, o kararlar kime yönelikti o zaman?

Tuiristlere mi yönelikti?

Dansçılara, futbolculara mı yönelikti?

Söyle yalancı, fiilen İHL’lerin orta kısımlarını kapatan o kararlar, kime yönelikti?

Bir de utanmadan, komisyon üyelerinin “Bunların altında Erbakan’ın imzası yoktu” itirazı üzerine, “Erbakan istifa edinceye kadar, 3 ay 18 gün o kararları uygulamıştır” demiş!

İnsan birazcık haya eder..

Yaşanılanların üzerinden iki asır geçmemiş; şunun şurasında 15 yıllık hikaye.. Canlı şahitler hayatta..

Hayatı pahasına o dayatmalarıa karşı dik durmuş Erbakan Hoca’ya, sen nasıl “3 ay 18 gün o kararları uyguladı” dersin?

Hangi kararı uygulamış Erbakan Hoca?

Göstersene yalancı!

İmam Hatiplerin orta kısmını kapatacak 8 yıl kesintisiz eğitimin hemen çıkarılmasını istediğiniz halde, 3 ay 18 gün boyunca, o kanunu bekletmedi mi Erbakan Hoca?

Söyle yalancı.. Bekletmedi mi, Hoca!

Ama utanması yok..

“Başörtülü kızlar, bu ülkenin çocukları değil mi? Yasak yüzünden okuyamıyorlar” denildiğinde, “Onlar da Suudi Arabistan’a gitsinler, orada okusunlar” demişti..

Eleştirince de, avukat tutup, bizi mahkemeye vermişti..

Kimdi avukatı, biliyor musunuz?

Seyfi Oktay’ın yakın ilişki içinde olduğu, Hadi Emre..

Yıllarca bu ülkenin sağcı insanlarını istismar eden adam, gidip solcu bir avukatı, bize karşı tuttu..

İyi de yaptı. Daha iyi tanıdık kendisini.

Hem kendisini, hem de avukatını.

Mehmet Haberal’dan tutun, Çetin Doğan’a kadar daha nice darbecileri, Seyfi Dede bağlantılı olarak kurtarmak için ne numaralar çevirdiklerini, yakinen gördük.

Avukatı; darbecileri kurtarmak için canla başla çalışırken.. Mahkeme heyetini değiştirtmek için HSYK’da devreye girerken, Bay Demirel tabii ki “28 Şubat darbe değildir” diyecek..

Onlara göre, aslında 12 Eylül de darbe değil.. 27 Mayıs da!..

İstismar edecekleri, halkı kandırarak oylarını çalacakları birer “malzeme” olarak gördüler, o darbeleri..

Şimdi de, istismar ettikleri darbelere, sahip çıkıyorlar!

“Acaba.. Acaba.. Acaba yeni bir darbe daha olur mu?” hülyaları ile yatıp, Hasan Korkmazcan marşları ile uyanmayı umut ediyorlar!

YENİ AKİT