2006 Temmuz ayında İsrail'e karşı 33 gün savaşan Hizbullah nerde? O günün Hizbullah efsanesi, o günün Nasrallah'ı nerede?
Lübnan'ın güneyi alev alev yanarken, İsrail'e karşı eşsiz bir direniş veriyorlardı.
Arap sokakları 'Hizbullah-Nasrallah' sloganları atıyordu. Arap rejimleri neredeyse 'İsrail Hizbullah'ı bitirecek' diye sevinirken kitleler bu onurlu direnişe destek veriyordu.
Nasrallah bir kahramandı, direniş lideriydi, müthiş bir karizmaydı ve İsrail'in hesaplarını bozup büyüsünü yok etmişti.
O günlerde Hizbullah sloganları atanlar, Nasrallah posterleri taşıyanlar Şii-Sünni ayrımı yapmadı.
Sünni ülkelerin sokaklarında, yönetimlere inat Nasrallah posterleri dağıtıldı, destek gösterileri yapıldı.
Çünkü onlar Lübnan'ı koruyorlardı, Lübnan halkının özgürlüğünü koruyorlardı. İsrail yayılmacılığına karşı şaşırtıcı bir mücadele veriyorlardı.
Hiçbir şekilde mezhepsel bir tavır yoktu. Kimse Hizbullah İran'a yakın diye de tavır almadı. İran'ı sevmeyenler bile o coşkuyu yaşadı.
Peki o Hizbullah nerede?
Bir zamanlar İsrail askeri gücünün büyüsünü yok ettiği gibi, bugün Suriye konusundaki tavrıyla, kendi büyüsünü yok ediyor.
İsrail'le savaşanlar silahları Müslümanlara doğrulttu, İslam dünyasına doğrulttu.
Ortadoğu'nun çürümüş rejimlerinden birine destek için bir efsaneyi yok etti. Özgürlük mücadelesi verenler, özgürlük mücadelesi verenlerle savaşır hale geldi. Baas rejimi adına savaşmak, halkların özgürlüğünden daha baskın çıktı.
Hizbullah, hep şikayet ettiği rejimlerden biriyle halk arasındaki tercihte silahlarını yanlış hedeflere doğrulttu.
Suriye meselesinin karmaşıklığı, çok boyutluluğu, Suriye'nin emperyal müdahale alanına dönüşmesi bu tercihi haklı çıkarmıyor.
İran'ın jeopolitik hedefleri ve mezhep aidiyeti baskın çıktı. Bunlar söz konusu olduğunda Hizbullah'ın İsrail ile Müslümanlar arasında fark görmediği ortaya çıktı.
'Cihat ilan etmemize gerek yok, Suriye'deki savaşa on binlerce insan göndermemiz için iki kelimemiz yeter' diyor Nasrallah.
'İsrail'e yapılan savaşın ilk günlerinde vaadettiğim gibi size zafer vaadediyorum. Biz bu savaşa gireceğiz ve kazanacağız' diyor.
Sanki Suriye işgal edilmiş gibi. Sanki ABD ya da Fransız orduları Suriye'yi ele geçirmiş gibi.
Kime karşı savaşıyorsun, kime karşı zafer kazanacaksın!?!
Madem o kadar heveslisin, Irak işgalinde neden on binlerce insanı direniş saflarına gönderip ABD'yi bu ülkeden atmadın?!
Bu mevzi, bu savunma, bu savaş aşkı, bu coşku, Müslümanların kıyımı üzerine kurulu. Karşında İsrail askerleri değil, Suriye'nin çocukları var. O ülkede doğmuş, büyümüş kadınlar ve çocuklar var.
Suriye düşerse Kudüs düşermiş! Gayri meşru bir çılgınlığa kılıf aramak denir buna. Kudüs'ü Suriye yönetimi mi koruyor?
'Saflarımızı belirledik' diyor Nasrallah. Safın bu olmamalıydı. Safın mezhep ya da birilerinin jeopolitik çıkarları değil, başından beri savunduğun halkın özgürlüğü olmalıydı.
Bu coğrafyada kendi halkına silah doğrultanlar, halkla savaşanlar hep kaybetti.
Hafız Esad, Hama katliamıyla nefret kazandı. Saddam Şii-Kürt katliamıyla yok oldu. Şimdi Beşşar Esad aynı yolda yürüyor.
Hizbullah da Suriye halkına silah doğrulttuğu için kaybedecek.
2006'da Nasrallah'ı, Hizbullah'ı destekleyen Sünniler şimdi Hizbullah saldırılarının mağduru oluyor.
O günlerde bu desteği verenler aynı coşkuyu paylaşıyordu. Ama bugün Nasrallah o olgunluğu gösteremedi. Mezhep saplantısıyla hareket ediyor, Müslümanlarla savaşıyor.
Suriye krizi Irak'tan daha karmaşık ve uzun süre bitecek gibi de değil. Bugüne kadar, yanlışlıkları hep dile getirdik. O yanlışlıkları dile getirmemiz, Hizbullah'ın bu akılsızca tutumunu sorgulamamıza engel değil.
Bakın savaş Lübnan'a yayılıyor. Kısa bir zaman içinde Suriye-Lübnan sınırı diye bir şey kalmaz, savaş alabildiğine yayılır.
Bu, bölge için kabustur. Bakıyorum da, önüne gelen bu kabusu büyütmek için müthiş bir çaba harcıyor.
Ben sonunda felaket görüyorum. Bir cinnet halidir, aldı başını gidiyor.
Sanki Suriye savaşı değil de Türkiye-İran savaşı çıkarmak istiyorlar..
YENİ ŞAFAK